*
Adımın seslenilmesiyle zaten derin olmayan uykumdan kolayca sıyrıldım.
Savaş.
Eve döndükten sonra yandaşlarımızın hepsini çağırmış ve Şeytan'ların gelmesini hazırda beklemiştik ama gece çökmüştü ve dönüşümlü olarak uykuya dalmak zorunda kalmıştık. ''Günün doğmasına az kaldı, kalk.'' dedi Harry, yumuşak sesiyle, sanki biraz sonra korkunç bir savaş yaşanmayacakmış gibi.
Yastığa sımsıkı sarıldım ve Harry'nin kokusunu içime çektim. Gözlerimi yumdum, bana dokundu. Büyük elleriyle yüzümü avuçlarken, ''Victoria.'' diye uyardı beni.
Bu anın bozulmasını istemiyordum. Onun da istemediğini biliyordum. Bana iyice sokulurken yatak çukurlaştı, gülümsedi ve ellerini altımdan geçirerek beni üste çıkardı, ''Uyanman lazım, küçük savaşçı.''
Göğsündeki dirseklerim üzerinde durdum ve burunlarımızı birbirine sürttüm, çenemin titremesine engel olamamıştım. ''Ya seni kaybedersem ?'' diye mırıldandım.
''Kaybetmeyeceksin. Ben buradayım ve hep burada olacağım. Seni koruyacağım. Daima.''
''Seni bırakmayacağım, Harry.''
''Ben de seni bırakmayacağım.''
Bir süre sadece birbirimize baktık. ''Bu savaşı kazanmalıyız.'' dedi, ''Sana öğrettiklerimi hatırlıyor musun?''
Usulca başımı sallarken üzerimizdeki örtüyü başımıza kadar çektim. Dışarıdan ''Kalkıyor musunuz?!'' diye soran Leydi Emma'nın sesi geldi, sabırsızdı daha önce birkaç kez daha seslenmiş olmalıydı ama hiç duymamıştım. İkimizde elimizdeki bu anı sonuna kadar değerlendirmek istiyorduk.
Yeşil bakışları öyle derindi ki, belimdeki tutuşu sıkıydı. Beni bırakmayı hiç istemiyor gibiydi, bana özlemle, şefkatle ve arzuyla bakıyordu. ''Dikkatli ol,'' derken yüzüme düşen bir parça asi dalgayı kulağımın arkasına itti. ''Canımın acısına dayanırım ama seninkine asla. Bu, sahip olduğumdan çok daha fazla gücüm olmasını gerektirir.''
Hissettiklerim o kadar yoğundu ki, yapmak istediğim tek şey çocukça ağlamaktı.
Güçlü olmaya çalıştığımı biliyordum, bu savaşı kazanmak gibi bir sorumluluğum olduğunu biliyordum ve bunu istiyordum da ama her şey sadece saatler kadar uzakken ve sonucu bu kadar belirsizken gönüllü olduğumu söyleyemezdim. Korkmadığımı söyleyemezdim.
''Harry,'' diye mırıldandım, ''Y-Ya ayrılmak zorunda kalırsak? Ya..B-Birimize bir şey olursa ? '' Sesimin titremesini engelleyemedim. O, benden daha güçlü duruyordu. ''Eğer olur da ayrılırsak, eğer olur da bana bir şey olursa, son sözlerim 'seni seviyorum' değilse, bil ki bu zamanım olmadığı içindir.''
Buz gibi suyu tepemden aşağı hissedince hızla doğrularak üzerimizdeki örtüden bir çırpıda kurtuldum. İkimiz de şaşkınca Emma'ya bakarken elinde bir kova su ile duruyordu. ''Gitme zamanı,'' dediğinde yüzümüze attığı suya sinirlenemeyecek kadar üzgündüm. ''Gitmek istemiyorum,'' diye mırıldanırken Harry'nin üzerinden indim ve yatakta oturmaya devam ettim. O da doğrulup bana baktı, böyle bir şeyi yapmak zorunda olduğum için içinde sonsuz bir azap vardı. Bunu gözlerinden görebilirdiniz. ''İçimde kötü bir his var.''
''Victoria, bu son oyun artık.'' dedi Emma ciddiyetle, Ares'in seçilmişi olduğundan olsa gerek savaş fikri onu korkutmuyordu bunu görebiliyordum ama o artık sıradan bir insandı. Rumple yüzünden... Düşüncelerimin ona ulaşmasıyla irkildim. Ondan hiç hoşlanmıyordum, ona hiç güvenmiyordum. O kadar gücüne rağmen savaşa katılmayacaktı. Ne bizim yanımızda ne de karşı tarafta. Ellerini kirletmeyecekti. Her ne kadar bunun sebebinin geleceği gördüğü vizyonlarda katıldığı her olasılıkta kaybettiğimiz olduğunu söylese de ona inanmakta tereddüt ediyordum. O varken nasıl kazanma ihtimalimiz düşecekti ki ? Biz asıl işi yapacaktık, kayıplar verecektik ve canımızı riske atacaktık ama o güvenle sakin köşesinden izleyecek en sonunda da anlaşması sayesinde kardeşini geri alacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VİCTORİA/h.s
Fanfiction* ''Bu kadar zarif bir hanımefendinin böyle davranışlarının olması ne büyük üzüntü.'' ''Ne varmış ki davranışlarımda ?'' ''Fazla cesur ve cana yakınsınız.Bu da saygısız olmanıza sebebiyet veriyor.''derken yeşilleri fazlasıyla kibirliydi . * Baz...