"A-ah sevgilim. A-acıyor. Hem de çok acıyor."
"Sakin ol güzelim. Dayan biraz daha."
Alarice acının doruğunda iken Belinda onu sakinleştirmeye çalışıyordu. Ama ne yaparsa yapsın Alarice'in acısını dindiremiyordu.
Büyücü adam ise yaptığı işe devam edip üstlerinde ki ağırlığın, yaşanan kötü olayların ve özellikle de Alarice'i etkileyen bu durumun nedenini bulmak için çaba sarf ediyordu.
Belinda bir iğne ucu kadar bile acı çekmemiş iken sıra Alarice'e gelince Alarice en ağır acıları yaşamıştı bedenin de ve ruhunda.
"Tamamdır. İşim bitti. Sadece biraz bekleyip sonucu göreceğiz."
Adam elinde ki şişe de bulunan sıvıyı kaynar kazanın içine boşalttı önce. Sonra ise diğer kutulardan yapraklar, çiçekler, tozlar...
İki sevgiliye ne yapmıştı kimse bilmiyordu ama Alarice dayanamamıştı onun bu yaptıklarına. Ki buna bütün sarayda çığlıklarla şahit olmuştu. Belinda ise hiçbir şey anlamıştı. Acı hissetmemişti yani.
Şuan ise Alarice, Belinda'nın kucağında yatıyordu. Belinda ise yatağa oturmuş sevgilisinin saçlarını okşuyordu. Çok canını yakmışlardı.
Belinda ilk zamanlardan beri ona çok üzülüyordu. O zamanlar güçsüz olduğu için ona yardım edemez diye düşünse de şimdi güçlüydü ve yardım etmeye çalışıyordu.
Belinda en azından babası ile büyümüş olduğu ve sevgi gördüğü için şanslıydı ama Alarice ne anne ne de baba sevgisini tam yaşayabilmişti.
Belinda onun bütün bu sevgi yoksunluğunu doldurmak istiyordu. Onu sımsıkı sarmak ve asla kimseye vermemek istiyordu. Korkuyordu ama. Ya zarar başkasından değil de kendinden gelirse diye. O onu sevmeye bile korkuyordu. Ya zarar verirse diye korkuyordu.
Alarice ağlamaktan şişmiş gözlerini açtı zorlukla. Belinda da farkındaydı bu çöküşün. Alarice ne kadar güçsüzleşirse Belinda o kadar güçleniyordu.
Kitabı okusalar belki öğreneceklerdi. Ama kitap da yoktu ortada. Aslında vardı. Ama Coley onu almıştı ve aldığını unutmuştu. Üstlerinde bir şeyler vardı. Bunun herkes farkındaydı ama neydi bu şey. Bir büyü mü? Lanet mi yoksa?
Büyücünün gelme olayı ise Belinda'nın Alarice'in çok fazla kötü olduğunu bilmesi ve burada ki büyücüye güvenmemesi yüzünden kendi ülkesinin büyücüsünü getirtmesi idi.
Büyücüyü almak için Adolfo ve Dante ikilisi gitmişti. Coley ise Belinda'ya yardım ederek istediklerini getirmişti.
Şimdi ise büyücü bu iki aşığın üstünde ne olduğunu öğrenmek için ikisine de ayrı ayrı bir şeyler yapmıştı. Hatta birde ikisine birden yapması gereken bir test vardı ama kraliçe fazla yorgun ve bitkindi. Dinlenmesi için biraz beklemeye karar verdi. Hem onu beklerken diğer testlerin sonuçları çıkardı.
Ardından kapı çaldı. Belinda geldiğinden beri ortada görünmeyen Aaric içeriye girmiş ve yüzünde ki sert ifade ile kızına yaklaşmıştı.
"Kızım, yarın ülkemize dönmemiz gerek. Ülkenin ve suların tanrıçası olman için gerekli tören hazırlıklarını başlattım. Yarın gidiyoruz."
"Sen benimle dalga mı geçiyorsun baba. Döndüğüm zamandan beri bir kez olsun yanıma gelmeyip, iyi miyim değil miyim diye sormayıp bir de üstüne sevdiğim bu hâlde iken ülkeme dönüp törene mi katılmamı istiyorsun benden? Kusura bakma ama çok beklersin. Ve ayrıca seninle özel olarak konuşacağız. Bu yüzden sakın bir yere gitmeye kalkma. Askerlere haber verdim seni salmazlar zaten ama yine de sen de bil. Şimdi daha önemli bir şey yoksa defol odamızdan."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
[ Le Paradis En Enfer ]
General Fiction"Her şey birbirine zıt iken biz birbirimize bağlıyız." "Ama biz birbirimizi öldürürüz." "Önemli değil. Aşkta ölüm çokta önemli değil." (Kisa bolumler) gxg