48- ay ışığı

63 11 13
                                    

Tüm kötülüklerin, zorlukların ve hiçliklerin sonunda güzel bir bahar bahçesine davet edilirsiniz. Dinlenmek için. Sevgiye bulanlar, hayatını güzelleştirenler ve başarıyı elde edenler için burası cennet olarak adlandırılır.

Meleklerin Tanrıçasının kızı ve yeni Tanrıça Belinda ve Şeytan Tanrısının kızı olan Tanrıça Alarice. Mutlu olmak bazen kolay bazense de pekte kolay olmayabilir. Ama onlar o kadar çok istediler ki mutluluğu elde ettiler.

Bütün bir gezegenin konuşacağı tarzdan bir düğün. Kırmızı güllerin zarifliği süslemişti her yeri. Böğürtlen bahçesinin tam ortasında ki boşluk alanda güzel bir atmosfer kurulmuş, misafirler ağırlanıyordu.

"Ay ağlamayacağım dedim ama birazdan şakır şakır ağlayacağım."

"Adolfo, bebeğim abartma ama."

"Sen sus be. Alarice, şeytanın kızına göre tam bir melek gibi görünüyorsun."

Alarice gerçekten çok güzel gözüküyordu. Beyaz, çokta abartılı olmayan elbisenin içinde çok güzeldi.

"Belinda nerede?"

"Dante ile bir şey konuşuyorlardı aşağıda."

"Bir sorun mu var?"

"Sanmam. Son kontrol gibi bir şey olabilir."

"Ah, doğru."

Ayna da kendine uzunca baktı. Ona ilk aşık olduğunu anladığında bu elbiseyi kendinin giyeceğini düşünmüyordu. Sonuçta kendisinin yarısı kadardı Belinda. Ama şimdi işler tam tersi olmuştu ve elbiseyi giyen o olmuştu.

"Çok güzelsin gün ışığım."

"Anne,"

Mutluluk gözyaşı akarken sarıldı anne kız. Adolfo'da ağlamaya başlamıştı. Coley ise kenarda ağlamamak için elleriyle hava yapıyordu.

"Yeter bu kadar duygusallık. Hadi aşağıya inelim."

Annesinin lafı üzerine gözyaşlarını silmiş ve üzerini son kez düzeltmişti. Annesi onun için kapıyı açtığında hiç tereddüt etmeden adımını atı. Tüm hayatını kin ve intikam üzerine kurmuşken şimdi öldürmek istediği kızın gelini oluyordu. Mutlu olacağını hiç düşünmemişti. Mutluluğun ona çok uzak bir duygu, bir kavram olduğunu düşünür dururdu.

İntikam istemişti. Birinin katili olmak, canını yakmak, acı iniltileri eşliğinde dans etmek istemişti. Ama şimdi güzel beyaz bir elbise içinde piyano seslerinin geldiği büyük salona, sevdiğine, gidiyordu.

Çok ani ve hızlı olduğunu düşündü birçok kez. Ama doğru olan şey bazen uzun zaman aldığı gibi kısa bir zaman da alabilirdi. Onların doğrusu kısa sürede baş göstermiş, onlarda bunu zorlamadan kabul etmişti. Bu sevgiydi. Doğrusu ne zaman olacağı belli olmayan ama geldiğinde ise dağıtan bir duygu.

Salonun kapısı görebiliyordu. Sadece bir kat daha merdiveni indikten sonra oraya varacaktı. Adam'ın önünde yemin edecekti.

İndiği merdivenlerin her adımında kalp atışını tüm bedeninde büyük dalgalar halinde hissediyordu. Heyecanlı ve mutluydu. Babası, annesi, Coley, yeni tanıştığı kardeşi Alvin, Adolfo ve Dante. Sevdiği insanlardı bunlar. Ve onlarla beraber hayatına yeni bir adım atacaktı.

Sonunda son basamağı da indiğinde kapıya ne kadar yakın olduğunu gördü. Derin bir nefes aldı. Askerler onu gördü adını içeriye seslendiler. Tanrıça Alarice. İçeriye doğru döndüğünde normalde tahtının olduğu yerde duran Adam ve Belinda'yı gördü. Belinda, tamamen mükemmeldi.

Bir süre kapıda dikilmiş, Belinda'yı izlemişti. Annesi omzuna dokunduğunda kendine gelmişti. Yavaşça yürümeye devam etti. Çıplak ayakları yerdeki suya değiyordu. Yolun sağ ve sol taraflarında güller vardı. Kırmızı. Bazı yapraklar yürüdüğü yola dökülmüştü. Meşaleler asılıydı duvarlarda. Tek ışık buydu. Birde kocaman camdan içeriye sızan ay ışığı. Merdivenlere gelince babasını gördü. Elini uzattı ona. Gülümseyerek o da uzattı elini babasına. İkisi birlikte çıktılar merdivenleri.

Sonunda onun yanındaydı. Saçlarını kestirmişti. Omuzlarına denk geliyordu. Çok yakışmıştı.

"Harika gözüküyorsun."

"Sende öyle."

Adam onların bu hallerine gülmek ile ağlamak arasında gidip gelirken merasimi başlatmaya karar verdi.

"O zaman izninizle merasime başlamak isterim. Sen Şeytan Tanrısının kızı Tanrıça Alarice, Meleklerin Tanrıçasının kızı olan, büyük melez, Tanrıça Belinda'yı eşin olarak kabul ediyor musun?"

Ardından Belinda onun ellerini tutup kendisi de sordu.

"Ay ışığım olur musun?"

"Evet, evet olurum."

Alkış sesleri. Kocaman salonu dolduran şeylerden en hafifi.

"Sen Melek Tanrıçasının kızı, büyük melez, Tanrıça Belinda, Şeytan Tanrısının kızı Tanrıça Alarice'i eşin olarak kabul ediyor musun?"

Alarice sordu bu seferde.

"Gül bahçem olur musun?"

"Evet olurum."

Alkış sesleri tekrarlandı. Heyecan, mutluluk ve biraz duygusallık karışmıştı.

"O zaman bende sizleri eş ilan etmekten büyük onur duyarım. Mutluluklar."

***

"Ay nasıl öptü kızı. Sanki vakum makinesi."

"Adolfo yanımızdalar hayatım seni duyuyorlar."

"Duysun. Belinda kızı ezdi resmen."

Herkes gülmeye başladığında Adolfo yine o anı konuşmaya devam etmişti. Adam tam mutluluklar dilemişti ki bir anda Belinda, Alarice'i öpmeye başlamıştı. Ve bu biraz uzun sürmüştü.

"Artık uzun bir süre ağzından düşmeyiz."

Bahçede ki veranda da oturmuş düğün sonrası eğleniyorlardı. Belki biraz şarap ve yanında küçük atıştırmalıklar eğlenmek için farklı bir seçenekti ama onlara yeterdi.

Mutluluk sonunda onları bulmuşken her şey onlara yeterdi.

_____________________

Evlendiler:')

Umarım Alarice'in yürüdüğü yolu tam anlatabilmişimdir çünkü onu bir filmde görmüştüm ve yaklaşık 2 yıl önceydi kdsjkblsdg

Son iki bölüm ve sonrasında veda edeceğiz. :(

Oylarınızı ve Yorumlarınızı bekliyorum ballı çöreklerim<3

↘️⬇️↙️

[ Le Paradis En Enfer ]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin