Sessizlik.
Şuan ki durumu tarif etmek gerekirse her şey ve herkes sessizdi. Tek bir söz hatta tek bir harf bile çıkmıyordu kimseden.
Belinda salona girdiği gibi ona atılıp sarılan sevgilisinin beline kolunu sıkıca sarmış ve hâlâ bırakmamıştı. Alarice ise onun bacağın da oturuyor ve belinde ki elin ona yaptığı masaj ile birlikte rahatlıyor, gevşiyordu. Başını omzuna yaslamıştı.
Şuan ikilinin, ne odada ki baş tanrı umurlarındaydı ne de büyük bir sorunlarının olması.
Ülke de hatta gezegende birini öldürmek ceza idi. Sadece vakti gelenin ölmesi gerektiğine inanılırdı. Ama Belinda gücünü kullanmıştır ve babasını vakti gelmeden öldürmüştü.
Adam, ona kızmak istemiyordu ki kızarsa haksız duruma düşecekmiş gibi geliyordu. Çünkü babasının onun hakkında ki planlarını ve gerçekleri öğrenmiş bir kişinin sinirlerine hâkim olması tabi ki zordu. Ki bu kişi Belinda gibi gücünü yeni yeni kullanmaya başlayan, daha önce hiç kullanmamış ve onu nasıl düzgün kullanması gerektiğini bilmeyen biri olduğu zaman iş daha da zor oluyordu.
Adam ona kızmadan bir şekilde durumu izah etmek istese de nasıl yapacağını bilmiyordu. Belki de bu kadar erken gelmemeliydi diye düşünüyordu.
"Belinda, bir yerden konuya başlamam gerek. Bu yüzden öncelikle güzel yerden başlamak istiyorum."
Belinda, ne kadar bütün bedeninin ve ruhunun dikkati Alarice de olsa bile sanki Adam da gibi göstermek için onun gözlerine bakıyor, ne diyeceğini bekliyordu.
"Alarice ile aranızda olan büyünün bozulması gibi ve artık mutlu olacağınız gibi şeyleri öğrendiğim için çok sevindim. Sen bize annenin emanetisin. Baban sadece çok aşıktı. O gün lafımı nasıl kestiğini hatırlıyorum hâlâ. O kadar heyecanlıydı ki sesi titriyordu. Annen bile bunu fark etmişti. Ama baban gerçekten bizim sandığımızdan bile daha çok seviyormuş anneni. Senin annene çok yakın olman onun sinirlerini bozmuş olmalı."
Mantıklı gelmiyordu. Böyle bir konu asla ona mantıklı gelmiyordu. Bir baba neden karısını kızından kıskanır? Ve onu öldürmek, tanrıya değiş tokuş için sunmak ister?
"Evet biliyorum mantıklı değil."
"Evet hiç değil. Babalar kızlarını öldürmek istemez. istememeli. O sadece hastaydı. O gerçekten büyük bir hastaydı. Bunca zaman yaşayabilmem mucize. O zamanlar neden öldürmedi beni? Çünkü en güçlü halimi istiyordu dimi? Artık umrumda değil. Cezam neyse ver Adam. Çekmek ve sonrasında evlenerek mutlu olmak istiyorum. Bu saçmalık uzadı. Ülkemde artık resmi olarak kraliçeyim. Ve ben büyük melezim. Öyle diyorsunuz ya. Büyük melez büyük melez. Güç umrumda değil. Mutlu olmak istiyorum. Evlenmek, çocuk sahibi olmak, ülkemi güzelce yönetmek. Bu kadar. Hadi bana cezamı ver ve bitsin bu sıkıcı konuşma. Ve Adolfo buraya nasıl girdin? Ah cidden, bırak o kekleri."
"Ama neden yani hepsini buraya getirmişler. Bende yemek istiyorum. Açım ben. Yemek istiyor."
O sırada kapı önce çalınmış, gir komutu ile hızlıca açılmıştı. Gelen Dante idi. Sinirli duruyordu.
"Tanrı aşkına iki saattir seni arıyorum. Çok üzgünüm efendim onu hemen buradan götüreceğim."
Adam sorun olmadığın söylemişti. Adolfo ise keklerin birkaçını ağzına tıkıştırıp onu çeken Dante yüzünden odadan çıkmıştı. Dante selamını verip kapıları kapatarak çıktı.
"Bu çocuk hep böyle miydi?"
"Çoğunlukla evet. İyi bir savaşçı olmasa soytarı yapardım onu."
Alarice sonunda konuştuğunda yattığı yerden doğrulmuş, Belinda'dan biraz uzaklaşmıştı.
"Ceza diyorduk."
"Ah evet. Sana verebileceğim bir ceza yok. Ne verirsem bir halta yaramaz. Güçlüsün. Acı çeksen bile hissedemezsin. Sizi ayırmaya kalkarsam karım beni öldürür. Seni zindana tıksam ölümsüz olduğun için bir halt olmaz."
Derin bir nefes verdi. Masanın üstünde duran demirden yapılıp taşlarla süslenmiş kadehten bir yudum su içti. Tekrar konuşmaya başladı.
"Çocuğun olursa ona iyi bir anne ol yeter. Başka bir şey değil. Ayrıca ülken şuan sen orda olmadıkça sahipsiz. Halkına hizmet etmen gerek. Oraya dön Belinda. Sonra zaten ülkeleri birleştireceksiniz. Su sınırı sadece senin halkına açık. Alarice halkın umarım sorun çıkarmaz. Ateş sınırını da senin halkın geçemez Belinda. Ve... Ve bu kadar. Şimdi gidiyorum. Hanım sevdiğim yemekten yapacaktı. Kendinize dikkat edin. Ve annelerinize gelince,"
Sessizlik yeninden ortama dağıldı. Belinda ümitle baktı Adam'ın gözlerinin içine.
"Onalara karşılık babanı kabul ediyorum. Bir hafta, bir hafta sonra hayata dönmelerini sağlayacağım."
***
Akşam olmuş, hava kararmıştı. Yolculuk yeni bitmişti. Halkı onu sınıra yakın bir yerde bekliyordu. Kral Duke, Belinda, Alarice, Coley, Dante ve Adolfo. Birlikte sınırı geçmiş ve meleklerin ülkesine varmıştı.
Halkı selamlamak hatta birkaç küçük çocuğa sarılmak gibi tatlı işler bittikten sonra halkını meydanda toplamış onlara kısaca olayı anlatmıştı. Sıra son konuşmaya gelmişti.
"Ben artık sizlerin yeni kraliçesi ve tanrıçası olarak eski prenses Belinda, siz halkımı ömrünüzün sonuna kadar ve sonrasında bile koruyacağıma söz veriyorum. Artık kraliçe Alarice ile birlikte evlendikten sonra birleşecek olduğumuz cehennem halkı ile iyi geçinmenizi rica ederim. Başlarda sıkıntı olacak olsa da birbirlerinize alışacağınıza eminim. Diğer halk beni kendi kraliçeleri olarak benimsedi. Sizde lütfen sevgilim kraliçe Alarice'i kabul edin."
___________________________________
Ay saat kaç ben bölüm atıyorum inş oy gelir.🤲🏻
Okullar açılıyormuş tam da tatil yapmak isterken Allah belasını versin böyle eğitim sisteminin🥰
Diğer hikayenin bölümleri uzun ona yeni bölüm yazmaya çalışıyorum ve tam 15 gündür nedeni belirsiz bir baş ağrısı çekiyorum. Artik kafami duvarlara surtucem az kaldi 😍
OY SAYILARI ÇOK DÜŞTÜ AŞKLARIM LÜTFEN YÜKSELTELİM SİZLERİ SEVİYORE❤️🧡💛💚💙💜
OY VERMEDEN YORUM YAPMADAN NEREYE ASKOLOKMAM MUCK💞
↘️⬇️↙️

ŞİMDİ OKUDUĞUN
[ Le Paradis En Enfer ]
Ficción General"Her şey birbirine zıt iken biz birbirimize bağlıyız." "Ama biz birbirimizi öldürürüz." "Önemli değil. Aşkta ölüm çokta önemli değil." (Kisa bolumler) gxg