16- şeytan

239 30 4
                                    

~Belinda~

"Yani anladığım kadarıyla Dante'yi kıskandıracaktınız. Ki bu oldu. Şimdi sırada düğün günü sözde yanlışlıkla odaya kapatılma mı var? Vay canına. Alarice gerçekten çok zeki. Şeytani kraliçe olmayı gerçekten hak ediyor."

Başını salladı Coley. Bense hâlâ planı düşünüyordum. Zekice ama açık alanda kumar oynamak gibi de tehlikeliydi. Ve tehlikeli işler tam Alarice göreydi. Eğer yakalanırsan her şey biter. Hem de başlamadan. Tehlikeli kadın. Oyuna asla gelmezdi. Ama zevkle oyuna getirirdi. Dedim ya. Fazla tehlikeliydi.

"Aynen öyle. Onu gerçekten çok seviyorum. Ama söyleyecek kadar cesaretim yok. Küçükken benimle çok dalga geçerlerdi. Bir iblise göre çok korkak, nazik ve naif olduğumu söylerdi herkes. Ama beni koruyacak, saçımı okşayacak ya da bana öğüt verecek bir ailem yoktu ki benim. Korkmam normal değil mi?"

"Tabi ki de normal." Onu anlıyordum çünkü bende annemi hatırlamıyordum. Babam yanımda olsa da anne bambaşka bir şey. Hem annemin olmadığı için üstümde çokta fazla yük vardı.

Yatakta oturmuş öylece yere bakıyorduk şimdi. Yapacak bir şey yoktu. Aslında vardı. Mesela denemem için tonla gönderilmiş elbiseleri artık denemeye başlayabilirdim ama yanımda Coley'in de olmasını istiyordum.

"Coley," Başını bana doğru çevirdi. "Hm?" diye mırıldandı. Aslında bu durumda ona böyle bir şey sormam ne kadar doğru bilmiyorum ama yine de soracaktım. Belki rahatlar ve düşüncelerinden biraz olsun uzaklaşırdı. "Benimle odama gelip, ben elbiseleri denerken sende yorum yapar mısın? Hem sen de biraz kafanı başka şeylere yormuş olursun. Üzülmezsin."

"Peki. Zaten yapacak bir şeyde yoktu. Burada oturup üzüleceğime bari kafa dağıtayım." Yataktan bir hışım ile çıktı ve üstüne bir şeyler seçmek için dolabın tahta kapaklarını gıcırtı eşliğinde açtı. Biraz dolabın içindekileri süzdü. En sonunda beyaz bir ipek gömlek ve siyah bir kumaş pantolon seçti.

Banyo da giyinip geleceğini söyledi. Bende ayağa kalktım ve oldukça dağılmış yatağı bir güzel topladım. Bir süre sonra Coley banyodan çıkmış ve bana gidelim mi diye sormuştu. Başımla onu onaylamış ve kapıya yönelmiştim. Kapının kulpuna elimi atmış ve aşağıya doğru bastırıp açılmasını sağlamıştım.

Koridorda ağır adımlarla ilerliyor, etraftaki artık bana alışmış- ve bazıları beni sevmeye bile başlamıştı- askerlere ve hizmetlilere selam vermiştim. Coley sadece önüne bakıyor, yaşam belirtisi vermiyordu.

Odamın kapısını açıp içeri girdik ve ben hemen kapıyı kapatıp arkamı döndüğümde odada iki değil üç kişi olduğumuzu anladım. Alarice, elinde tuttuğu kitaptan başını kaldırmış bize bakıyordu ateşten hallice gözleri ile."Alarice. Ben burada olduğunu bilmiyordum. Sen salona gidicem işlerim var diyince bende-"

"Sorun değil. Coley'in odasından çıkmaya başlamış oluşu hoş bir durum. Kendini toparla Coley. Ve mümkünse biraz hızlı ol. Güçlü halin her zaman daha iyidir."

Coley sadece başını sallamış ve benim buyur ettiğim koltuğa oturmuştu. Bense onlara elbiselerden birini deneyip geleceğimi, burada beklemelerini söylemiş ardından koşarak giyinme odasına girmiştim

Üstümde ki elbisenin kuşağını çıkarmaya çalışırken kapı açıldı. Arkamı dönerken sonunda bağını çözmüş olduğum kuşağı sandalyeye bıraktım. "Belinda," Yanıma doğru geliyor ve gözlerini arsızca bedeninde dolaştırıyordu.

"Efendim." Tamamen yanıma vardığında başını eğmiş ve boynuma burnunu iliştirilmiş, dudaklarını da tenime sürtmeye başlamıştı. Korku ve aşk. Bu ikili beni çok yoruyordu. Korku ne kadar bedenimi ele geçirse de aşk kalbimi yakıyor, korkunun içeriye girmesini engelliyordu.

"Alarice, Coley içeride." Umurunda değildi. Ama ben utanıyordum. İçeriye girmezdi belki ama kapıyı çalıp bir sorun olup olmadığını sorduğunda saçmalayabilirdim. Ama o utanmazdı. Arsız, utanmaz, günahkar ve bir o kadar da güzeldi. Ne ara ona her şey ve her şeyim için evet demiştim, ne ara onu sevmiştim veya ne ara biz bedenlerimizi bir yapmıştık hatırlamıyorum. Ama şu anlık pişmanlık duymuyordum. En azından şu anlık.  

"Uyuya kaldı." Daha az önce odadan çıkmıştım. Nasıl hemen uyumuş olabilirdi ki? Zihinsel olarak bu kadar çok yorgun oluşu iyi değildi. Elimden bir şey gelmeyişi ise sinir bozucuydu. Sonuçta arkadaştık. Beni burada asla yalnız bırakmamıştı ve hep yanımda olup beni korumuştu. Şimdi sıra bende olduğuna göre onu ne yapıp edip mutlu etmem gerekti.

Alarice boynuma öpücükler konduruyor, ıslak dudakları tenimle temas ettikçe içim ürperiyor ve donup kalıyordum. Hareket etmek böyle bir durumda daha da zorlaşıyordu benim için. Ne yapmam gerektiğini de bilmiyordum zaten. Beni her konuda hep o yönlendiriyordu. Tabi ki her yerde olduğu gibi yatakta da üstünlüğünü belli etmeyi seviyordu. Yani ilk seferde öyle olmuştu. 

Dudakları hala boynumda hüküm sürerken sadece ellerimi boynuna sarabilmiştim. Elleri belime sarılmış, sağ ayağını iki ayağımın arasına basmış, kendini bana daha çok yaklaştırmıştı. Boynumdan köprücük kemiğime indirmişti dudaklarını.

Dişlerini hissettim bu sefer. Isırmış ve ısırmanın etkisiyle akan kanı emmişti. Gözüm kararıyordu. Ve onunda benden farksız bir yanı yoktu.

"Hemen şimdi biraz eğlenmeye ne dersin güzellim? Hm?"

______________________________________
Yazmaya utandığım için devamını her defasında getiremiyorum.😳

Yazmak isteyen varsa söylesin de utanmak yerine suçu ona atayım ✊🏻

Peki şimdi ne yapıyoruz? Bölümü okuduğunuza göre oy vermeniz gerek dimi aşklar😽🌈

Bu arada 1k okunmaya sahibiz 🐥

Minik ailem size teşekkür ederim 😺

OY VERMEYİ UNUTMAYALIM. BOLCA YORUM ATALIM 👉🏻👈🏻

Elbiseyi şimdiden koydum çünkü kesin unuturum diye hehe :)

Sizleri seviyore kendinize iyi bakın~💅🏻

↘️⬇️↙️

[ Le Paradis En Enfer ]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin