Alarice, Belinda'nın saçlarını tararken Coley kapıyı çalmış ve içeri gel komutu ile birlikte içeri girmişti.
"Efendim rahatsız ediyorum kusura bakmayın ama istediğiniz şeyler gelmiş. Nereye bırakmamı istersiniz?"
Alarice ne geldiğini bilse de Belinda bilmiyordu ve çokta merak ediyordu. Acaba ne gelmişti? Ne istemişti Alarice?
Alarice başını sallamış ve birazdan geleceğini söylemişti. Ardından Coley odadan çıkmış, Alarice ise Belinda'ya dönmüş ve saçlarını taramaya devam etmişti.
Belinda sormaya korkuyor olsa da çok merak ediyordu. Sorarsa çok mu ileri gitmiş olurdu.
Alarice, Belinda'nın hareketlerinden merak ettiğini anlamıştı. Yüzünde küçük bir tebessüm oluştu.
"Saçlarını kuruttum ve taradım. Bence artık hazırlar."
"Teşekkür ederim."
"Benimle gelmek ister misin?"
"N-nereye?"
"Gelen şeyi görmeye."
"Olur. İsterim. Zaten yapacak hiçbir şeyim yok."
"Tamam. Kalk hadi gidelim. Ver elini."
Alarice, Belinda'ya kalkması için elini uzatmıştı. Belinda ise tebessüm etmiş ve eli tutmuştu.
Odadan çıktıktan sonra bile elleri ayrılmamıştı. Birlikte taht odasına geldiklerinde askerler Alarice'n önünde eğilmişti.
Belinda bu görüntüyü biliyordu. Çünkü babası içinde askerler aynı şeyi yapıyordu. Ama kendisine yapmalarını istemediğini söylediği için eğilmek yerine gülümseyerek selam veriyorlardı.
Alarice tahtın yanında duran sehpanın üstünde ki kutuyu almış ve direk cebine atmıştı.
"Seni güzel bir yere götüreceğim. Gidelim."
Belinda ona itaat etmiş ve peşinden yürümüştü. Hâlâ birlikte olan ellerine bakıyordu arada.
Alarice ile saraydan çıkmışlardı. Sarayın arkasına doğru dönmüşlerdi. Baya bir yürüdükten sonra bahçeye gelmişlerdi.
Bahçenin tam ortasında bir mezar taşı ve etrafında kırmızı- siyah güller vardı.
El ele o bahçeye girdiler ve mezara yaklaştılar. Alarice duygu yoksunu bakışları ile mezarı süzdü.
"Bu annemin mezarı. O çok gençti öldüğünde. Ben ise çok küçüktüm. Arada buraya gelir onun mezarının başında sessizce oturur etrafa bakarım. Mezara bakmak hoşuma gitmiyor."
Oysaki mezar çok zarif bir taştan ibaretti. Taşın üstünde ateş ve gül motifleri vardı. Güzel duruyordu.
"Belinda, biliyorum ikimiz içinde, her şey içinde çok erken ama ne olursa olsun. Umurumda değil. Tek istediğim benim senin, senin benim olman. Benimle mühürlenir misin? En güçlü mühürden?"
Belinda, Alarice'n elinde tuttuğu kutunun içinde ki yüzüklere baktı. Yüzük de ki taşı biliyordu. Çünkü aynısından anne ve babasının yüzüğün de de vardı.
Babası, annesinin yüzüğünü ipe geçirmiş ve kolye olarak boynuna aşmış ve bu zamana kadar hiç çıkarmamıştı.
"Evet."
Tek kelime ile bir ömür değişir mi? Evet. Bu kelime ile değişir. Her şey iyi mi olacak kötü mü bilinmez ama Belinda ruh eşine evet demişti.
(BD: yazarın şerefsizlik yapıp yapmamasına bağlı hehe)
Alarice yüzüğü kutudan çıkarıp Belinda'nın parmağına geçirmişti. Diğer yüzüğü de Belinda almış ve Alarice'n parmağına takmıştı.
Alarice sıkıca sarıldı prensese. Çok korkuyordu. İçinde kötü bir his vardı. Onu kaybetmek gibi.
Alarice'n alevden kalbinin ateşi bu sefer sinir, kin veya nefret yerine aşktan oluşu bir şeylerin, en azından bir şeylerin iyiye gittiğinin göstergesiydi.
"Her şey birbirine zıt iken biz birbirimize bağlıyız."
"Ama biz birbirimizi öldürürüz."
"Önemli değil. Aşkta ölüm çokta önemli değil."
Dudakları birleşti birbirine bağlı iki kişinin.
Sevgi değiştirir mi insanı? Nasıl değiştirir ki? Ne yapabilir? Neler yaptırabilir? Acıtır mı mesela. Ağlatır mı? Yada ölmek zorunda bırakır mı?
Yoksa Alarice'n dediği gibi aşkta ölüm çokta önemli değil midir?
______________________________________
Yine gecenin köründe yazmama rağmen sabah atacağım bir bölüm 💅🏻
Sevgili minnak okurlarım. LAN NİYE OY VERMİONUZ. EVİNİZİ SİLAHLA MI BASAYİM ASKOLAR?? PLSS O YILDIZA BASS. PLSSS. MUCK😽
Öhm öhm. Şaka bir yana lütfen oy vermeden geçmeyin ⭐
Yorumlarınızı bekliyorum canlarım 🐥
↘️⬇️↙️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
[ Le Paradis En Enfer ]
Fiction générale"Her şey birbirine zıt iken biz birbirimize bağlıyız." "Ama biz birbirimizi öldürürüz." "Önemli değil. Aşkta ölüm çokta önemli değil." (Kisa bolumler) gxg