Altın saçlar fırtınanın güçlü rüzgarı sayesinde deli gibi uçar iken, kızıllar grilere değer iken, bir ses duyuldu dağların tepesinden.
Birileri ya da bir şey ölüm çığlıkları ile boğuluyordu resmen bu günahkâr yaratıkların var olduğu ateşten zindan da.
Acı, bedeni değil de ruhu sardığın da yakardı canı.
Belinda, göğsüne sığındı saçları ateşten daha kızıl kıza.
"Alarice, neler oluyor? Kim bağırdı öyle?"
"Ruhu terbiye edilmeye çalışılan günahkâr yaratıklardan biri. Bizim görevimiz bu. Onları denemek. Ve eğer yanlış yola sokabilmiş ise bu iblisler den biri, nasıl yanlış yola soktuysa aynı şekilde cezalandırmak zorunda. Sonra da o yanacak."
"Onlar zaten ateşten yaratılmadı mı? Nasıl yapacaksınız?"
"Cehennem aslında ateş ile yakmaz. Soğuk ile yakar. Buz ile. Ama herkesin bildiği ateştir."
Anladığını ifade etmek için başını salladı. Sokulduğu göğsün sahibinin kalp atışlarını duyuyordu. Huzur veriyordu bu durum prensese. Ama içinde büyük bir fırtına vardı. Ne olduğunu anlayamadığı.
***
Ayna da kendine bakıyordu prenses. Sadece yarım saat sonra babası gelecek ve onu herkesin bulunduğu salona götürecekti. Ve kraliçe ile prenses, Alaina ve bütün konukların önünde yemin edeceklerdi.
Kapısı tıklatılmıştı. Babası erken geldi diye düşündü. Hemen kapıya koştu çünkü babasını çok özlemişti.
Sanılan kişi gelmemişti. Aslında o,
***
Alarice heyecanlı ve mutluydu. Ama içindeki susturmaya çalıştığı içinde yorgundu ruhu. Sonda içinde bir korku, panik duygusu yeşerdi. Belinda. Yoksa bir şey mi olmuştu.
Salondan ayrılmak üzereyken kral Aaric içeriye doğru girdi. Alarice onu görünce duraksadı ne kadar istemese de. Çünkü yanına geleceğine emindi. Ne söyleyecekse söylemesini bekleyecek ve ardından uçarak prensesin yanına gidecekti.
Aaric hiç durmadan yürüyor ve kraliçeye yaklaşıyordu. En sonunda önünde dikildi.
"Alarice, ne kadar da büyümüşsün. Seni en son gördüğümde minik bir kız çocuğuydun. Şimdi ise ezeli düşmanının kızı ile evlenmek için bu kadar hazırlık yapıyorsun. Garip değil mi sence de. Hm?"
"Bitti mi?"
Kral daha cevap vermemiş iken hemen salondan çıkmış ve kara kanatlarını açarak odaya doğru hızla uçmuştu. Bir anda hiçbir şey hissedemedi. Aniden durdu. Kanatlarını kapadı. Ayakları yere değdiği gibi de gözleri karardı.
***
Adolfo ıslık çalarak önüne oturduğu kapıya sırtını dayamış elinde ki kitabı okuyordu.
Deniz maceraları ile ilgili olan bu kitapta kavuşamayan iki gencin aşkı anlaşılıyordu.
Artık kitapta onu sıkmaya başlamıştı. Ama bu kapının önünden, düğün saati gelene kadar asla ayrılamazdı.
"Altıma yapacağım. Bu kadının hiç vicdanı yok. Bir gündür bu kapının önünde kemiklerim etime batıyor artık. Acıktım, susadım, tuvalete gitmem gerek ve ayrıca sıkıntıdan patlayacağım. Bunlarda içeride ne yapıyorsa artık. Öpüşün barışın be. Yeminle bezdim. Ne uzattılar işi. Hem ne demişler; savaşma seviş. Yoksa bunlar içeride... Ya benim burada çektiğim çilenin haddi hesabı yok. Sizin ben yapacağınız işi s-"
Bir anda önünde duran kraliçeyi görünce lafı kesildi iblisin. Kraliçenin kanatları kapandı önce. Sonra yere yığıldı. Hemen şoku atlatıp yanına koştu Adolfo.
Yüzünü elleri arasına alıp biraz sarstı. Bağırdı ona kalkın, uyanın diye. Kraliçe sanki inat yapar gibi açmadı gözlerini.
Ardından birkaç asker yanlarına geldi. Birinin pekte iyi haberleri yoktu.
"Adolfo, büyük bir sorunumuz daha var."
"Ya bıktım ya. Teker teker gelmiyorlar ki. Hepsi birden geliyor. Hâlbuki Türk dizisinde ki salak herifler gibi gelseler halledeceğim. Her neyse. Gene ne oldu?"
"Belinda, o odasında değil. Ve yerlerde kan vardı."
_________________________________________
Helloo ben geldim. Kaos is coming demiştim. Ve bundan sonrası eyvah eyvah şeyler.😿
Kötü son gelir mi? Bence hayır. Ama sağım solum belli olmaz. Ama olabildiğince iyi bitirmeye çalışacağım 😽
Siz nasıl bitmesini istersiniz?? İyi mi kötü mü??
OY VERELİM VE YORUMLAR YAPALİM PLSS 😻
SİZLERİ SEVİYORE CANLAR💅🏻
↘️⬇️↙️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
[ Le Paradis En Enfer ]
Ficção Geral"Her şey birbirine zıt iken biz birbirimize bağlıyız." "Ama biz birbirimizi öldürürüz." "Önemli değil. Aşkta ölüm çokta önemli değil." (Kisa bolumler) gxg