Belinda, korkuyla kapatıldığı odaya baktı. Gözleri her bir detayı özenle inceliyordu. Korkusu çok ağırdı. Ama yine de zorda olsa sakin durmaya çalışıyordu. Korku güçlüydü belki ve küçük kızda belki biraz güçsüzdü ama yine de denedi.
Kapının kilidinden bir takım sesler gelmeye başladı. Ardından gıcırtı duyuldu. Kapının tiz gıcırtısı ile korkup kapıya döndü Belinda. Küçük kızın gri gözleri kıpkırmızı olmuştu ağlamaktan. Sessizce ağlayıp sakinleştirmeye çalışmıştı kız kendini eski yatağın üstünde otururken.
Kapı tamamen açıldığında içeriye bir erkek iblis girmişti. Alarice'n askerlerinden biriydi hatırladığı kadarıyla o günü düşünerek. Sadece iki gündür oradaydı ve ona iki asır gibi geliyordu. Asıl nedenlerinden biri ise Brom gezegenin de bir günün 86 saat olması idi.
Uzun günleri kutlamalarla, oyunlarla geçirir hatta bazen kısa gelirdi Brom gezegeninin halkına. 86 saat az mı? Bazen az gelirdi işte onlara.
İblis odaya girdiğinde Belinda korkuyla kafasını çevirdi eski yatağın paramparça olmuş başlığına. Odadaki her şey çok eskiydi. Dolap, kırık aynalı bir masa, sandalye ve yatak. Hepsi eski ve çirkindi. Belinda için, bir kraliçe adayı için çok aşağılayıcı bir durumdu.
İblis elinde duran demir tepsi ile içeri tamamen girmiş ve ardından boş eli ile kapıyı kapatmıştı. Esmer teni en güzel tonda olan bu iblis Alarice'nin sağ koluydu. Ve kraliçesinin her emrine sadık kalırdı. Aynen biraz önce ona prensese yemek götürmesini söylemesi ile hemen mutfağa koşup marifetini gösterip beş çeşit yemek yaparak prensesin odasına getirmesi gibi.
Yavaşça elinde ki tepsiye dikkat ederek aynası kırık masanın üzerine bıraktı demirden tepsiyi. Prensese döndü ve irislerini üzerinde gezdirdi. Çok açık tonda olan sarı saçları neredeyse beyaz denecek kadar açık ve parlaktı. Üzerindeki beyaz elbise ipekten olduğunu belli eder şekilde özenle işlenmiş ve beline mavi bir kemer yerleştirilmişti.
Mavi kemer arkadan kurdele şeklinde bağlanmış ve daha özel gözükmesine sebep olmuştu. Etek kısmı ise kabarıktı. Diz altında bitmesine rağmen tamamıyla bir prensese ait olduğunu işaret ediyordu. İblis irislerini kızın yüzüne çıkardı. Kızarmış gözlerinin ne renk olduğunu göremiyordu. Yanakları odanın bunaltıcı sıcağı ile kızarmıştı. Dudakları...
Dudakları bir böğürten gibi mordu ama mattı. Dişleyerek morartmış olabileceğini düşündü iblis. Ardından yaptığı şeyin farkına vardı. Kellesinden olmak istemedi bu yüzden kendine gelip prensese seslendi.
"Efendim, yemeğinizi getirdim. İki gündür açsınız. Güzelce yiyin lütfen. Sağlığınız önemli."
Prenses korksa bile iblise döndü. Aslında çokta korkunç değildi. Teni gerçekten de esmerin en güzel tonuydu. Gözleri simsiyahtı. Boyu çok uzundu. Giydiği asker üniforması üzerine tam oturduğu için mükemmel fiziği de ortaya çıkmıştı. Aslında fiziği bir erkekten çok kadın fiziğine benziyor olsa bile güzeldi.
İblis ise kızın gözlerine baktı. Gri? İlk defa bu renk bir göz görüyordu. O gün kızın gözlerine bakmaya çekinmişti ama şimdi merakına yenik düşüp bakmıştı.
"Gözleriniz çok güzel efendim."
Kız kafasını kaldırıp tekrar yüzüne baktı iblisin. Korkusu azalmıştı aslında iblisin samimi ses tonu ile. İblis ise onunla iyi anlaşmak istiyordu.
"Beni yanlış anlamayın efendim. Ama sizinle tanışmak ve arkadaş olmak istemiştim. Biliyorsunuz ki düşman topraklarıyız ve bu en büyük engeldi sizinle tanışmam için. Benim adım Coley. Siz prenses Belinda ile tanışmak benim için büyük bir onur efendim."
(Coley esmer demektir.)
Prenses gülümsedi. Coley iyi birine benziyordu. İblisti evet ama bu iyi olmaya engel miydi? Belinda oturduğu yerden kalktı. Coley'in önünde durdu. Elini uzattı.
"Seninle seve seve arkadaş olurum Coley."
---------------------------------------
Güzel bir dostluk başladı.
Oy verip bol bol yorum yapmayı unutmayın lütfen. Sizleri seviyorum sağlıklı günler🦋✨
ŞİMDİ OKUDUĞUN
[ Le Paradis En Enfer ]
General Fiction"Her şey birbirine zıt iken biz birbirimize bağlıyız." "Ama biz birbirimizi öldürürüz." "Önemli değil. Aşkta ölüm çokta önemli değil." (Kisa bolumler) gxg