26- altın

158 19 32
                                    

Bilgi, merak ve araştırma sonucu elde edilendir. Peki ya öğrendiğimiz yani bildiğimiz şey aslında yarımsa? Tamamı yerine sadece yarısını biliyorsak? O zamanda bir bilgi olur mu?

Coley acıyla kıvranıyordu yatağın üstünde. Dante ise uyanmasını bekliyordu. Sorunlar umurunda değildi. Uyandığı gibi mühürleyecekti onu. Sadece bekliyordu ama şuan . Çünkü o uyanmadan bir şey yapamazdı.

Yağmur artmıştı dışarda. Bütün iblisler korkuyordu. Büyük felaket yakındı. Bütün tarılar ve tanrıçalar askerlerine baş melezi bulmaları için emir vermişti. Aaric ise Alarice'e nasıl doğruları anlatacağını düşünüyordu. Sonuçta gezegenin ikinci en güçlü meleziydi.

Alarice onu kütüphaneye kilitlemişti. İlk günden beri anlatması için sabır ediyor bekliyordu. Ama asla konuşmuyordu. Sabrı tükeniyordu.

"Son iki saatin Aaric. Meleğimin babası olman zerre umurumda değil. Seni gebertirim."

"Asıl sana her şeyi anlattığım da beni öldüreceksin."

"Madem iki türlü de öleceksin anlatsana!"

Tam o sırada bir ses geldi dışarıdan. Çığlık. Tanıdık bir sesten hem de.

"Belinda?"

Tam karşısında duruyordu. Kanatları kocaman açılmıştı. Gözleri altın rengi olmuştu. Kollarından yine altın rengi kanlar akıyordu. Bu... bu kıyamet belirtisi.

Koşarak kütüphaneden çıktılar. Koridorun kalabalık olması nedeniyle kimse uçamazdı. Hemen merdivenlerden indiler ve kapının önüne geldiler. Dante ve Adolfo yanlarında yarı baygın yarı ayık Coley. Merdivenlerde hayret ve şaşkınlıkla Belinda'ya ve arkasında Belinda'nın boynunda ki tasmayı tutan yabancı.

Alarice dikkatle baktı. Kendisine çok benziyordu. Ama onun yanında biri daha vardı. Düşündüğü kişi olabilir mi?

"B-baba?"

***

Belinda titremeye başladığını fark etti. Korkusu daha da arttı. Ne yapacaktı? Kollarında ki yaralardan altın renginde kan akıyordu. Hayır bunlar gerçek altındı.

Son gücüyle bağırdı.

"Yetişin! Altın kanıyor! Canım acıyor!"

(BD: fotoyu 24. bölümün medyasına koymuştum spoi olarak. hehehe👉🏻👈🏻)

Alvin, şeytanın oğlu. Sesini duymuş ve koşarak odaya girmişti. Altın kanıyor. Altın kanıyor. Altın kanıyor...

"Belinda,"

Yanına gittiğinde kollarından akan sıvı altınları gördü. Vakit gelmişti. Hemen belinde asılı duran kesenin içinden minik şişeyi çıkardı. Mantar tıpasını çıkarıp gelişi güzel fırlattı.

"Bunu iç hemen. Hadi!"

Belinda. ona ne derse yapmak zorunda olduğu için ve korktuğu için hemen şişede ki mor renkte ki sıvının boğazından aşağıya süzülmesine izin verdi. Kanama durmuştu 5-10 dakika içinde. Belinda'nın gözyaşları akmaya devam ediyordu yine de. Çok korkmuştu.

"Ağlama artık. Bak geçti işte. Silelim şu yaşları."

Parmaklarını bir peçete gibi kullandı ve prensesin gözyaşlarını sildi Alvin. O şeytanın oğlu da olsa aşıktı. Ona zarar veren o değildi. Sadece ona sahip olmuştu. Ve onun canını yaktığını ve yaktıklarını bildiği için kendine ve zarar verenlere zarar vermişti.

(BD: bu nasıl cümle aw?)

Belinda ondan korkuyordu. Canı yanıyordu hâlâ. Yavaş yavaş gözleri kapanıyordu. İçinde bir ateş vardı sanki. Yanıyor gibi hissediyordu. Gözleri kapanmadan önce Alvin'in acı dolu bakışlarını gördü. Ve derin sesini.

"Özür dilerim sevgilim."

______________________________________

Ben geldimmm😻

Ay çok fena girdi sınavlar 😿

Ama artık bölüm atabilirimmm✌🏻

Bol bol yorum istiyorum lütfen 👉🏻👈🏻

OY VERİP YORUM YAP BEBEĞİM SENİ ÖPÜYORUM 👁️👄👁️

↘️⬇️↙️

[ Le Paradis En Enfer ]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin