Alarice, saat gece yarısını çoktan geçmişken Coley ile anlaşıp gül bahçesinde buluşmuştu.
Coley dalgın dalgın uzaklara bakıyordu. Acı. Acı insanı güçlendirir ya da inançlı yapar derler. Coley hangisini seçecekti? Onun bir inancı yoktu. Kimsesi olmadığı gibi.
Alarice, elini Coley'n omzuna yerleştirdi. Üzüntüsünün nedenini merak ediyordu. Sonuçta Coley ile birlikte büyümüştü. Coley'n ailesi, Coley doğduğun da onu sarayın girişine gece vakti bırakıp kaçmıştı.
Daha sonra ise ormanda cansız bedenleri bulunmuştu ikisinin. Duke, onu kendi kızı ile birlikte büyüttü. Sonrasında bile birlikte büyüdüler. Duke öldükten sonra.
"Anlatmak ister misin?"
Kararsızdı. Anlatmalı mıydı? Anlatmalıydı.
"Ruh eşim. Galiba onu buldum. Ama o sanırım beni sevmiyor."
"Bir insanın seni sevip sevmediğini öylece bilemezsin. Bir bakışta sevginin varlığı belli olmaz. Sadece bir an vardır ki işte o zaman aşkını kabul eder, aşkı anlarsın. Biliyorum bunları benim söylemem garip."
Birlikte gülmüşlerdi. Ağlanacak hâle gülmek. Coley'n yaptığı şey buydu.
"Peki kim olduğunu söylemek ister misin?"
"Düşman tarafın askeri. Kralın sağ kolu. Baş komutan Dante. Dante. Dante'm"
"Dante ha? Adını duydum. Meleklerin yakışıklı ve saygılı baş komutanı. Her meleğin kalbinden geçen o melek. Vay be. Hallederiz."
"Nasıl yani? Ne yapacaksınız?"
"Ben bir şey yapmayacağım. Sen sadece ona aşıksın. Ve onun senin ruh eşin olduğunu düşünüyorsun."
"Büyücüden öğrendim."
"Ama çok fazla altın istemiştir senden."
"Önemli değil. Eğer ruh eşim olmasaydı sevmeyecektim onu. Ama öğrenince kendimi dizginleyemedim."
Alarice, Coley'n asık yüzüne baktı. Aklına bir anda daha önce siniri yüzünden ona vurduğu geldi.
"Coley,"
"Efendim?"
"Ben... Ben özür dilerim. Sana vurduğum için."
"İyi de siz hiç özür dilemezsiniz ki? Neden bir anda-"
"Biz birlikte büyüdük. Babam bizden kardeş gibi davranıp birbirimizi korumamızı istemişti. Tabi sen benden büyüksün ama. Yine de kardeşiz biz. Bu yüzden sana vurmam hataydı. Özür dilerim."
"Sorun değil."
Sessizlik. Uzun süreli bir sessizlik. Geren bir sessizlik. Ama pişmanlık bırakmayan bir sessizlik.
Alarice ilk defa birinden özür dilemiş, Coley aşkından ilk defa birine bahsetmişti.
Pişmanlık yoktu. Ama sessizlik geriyordu. Her an bir şey olabilirmiş gibi.
***
Dante yatağının içine girmiş örtüyü de çıplak göğsünün üzerine çekmişti. Başını hemen yanındaki çekmecenin üstündeki resme çevirdi.
Coley. Onun kendine aşık olduğunu biliyordu. Ona belki bir şans verebilirdi fakat çok tehlikeliydi. Düşman taraflar oldukları için.
Eğer ona şans verirse görüşmek zorunda kalacaktılar. Ve bu da sınırı geçmek yada yaklaşmak demekti.
Zaten prenses Belinda ile kraliçe Alarice'n evlenmesi bütün gezegende olay olmuşken bir de kendisinin böyle bir aşka dahil olması tehlikeli olabilirdi.
Ona o gün sert davranmıştı. Üzülmüştü aslında pişman olmuştu. Belki düğün günü özür dileyebilirdi. Coley de onu affederdi. Kıyamazdı belki.
Dante resmi eline aldı. Uzun bir süre baktı. Ardından derin bir nefes aldı ve resmi yerine koydu.
Elini saçlarına götürüp karıştırdı tutamları. Aldığı nefesi uzun uzun verdi. İyi hissetmiyordu. Coley'n kalbini kırmak istememişti. Yaptığı hataydı.
Belki düğün gününden önce gidecekleri sefer sırasında kraldan izin alıp yanına uğrayabilir ve ondan özür dileyebilirdi.
O narin iblis, sert duruşlu meleğin eşiydi. Meleğin haberi olmasa da.
______________________________________
Way way way kimler gelmiş kimlerr. Canım okurlarım gelmiş. Şimdi de oy vercekler dimiii😳
Evet oy vermeyenin kaynanası 1000 yaşına kadar ömürlü olsun diyor ve oy dileniyorum.😽
Plsss oy verip yorum yapalım 💅🏻
Yorumlarınızı bekliyorum canlarım 🐥
↘️⬇️↙️

ŞİMDİ OKUDUĞUN
[ Le Paradis En Enfer ]
Narrativa generale"Her şey birbirine zıt iken biz birbirimize bağlıyız." "Ama biz birbirimizi öldürürüz." "Önemli değil. Aşkta ölüm çokta önemli değil." (Kisa bolumler) gxg