Bestelerin ziline bastım. Kapıyı Batuhan açtı. Beste "Hoş geldin Deniz" dedi mutfağa giderken. "Hoş buldum. Çift zamanını bölmemişimdir umarım" dedim. "Yok kuzen, Arda böldü çoktan. Geç içeri" diye karşılık verdi Batuhan. İçeri girip Arda'nın yanına oturduğumda "Siz oturun, ben atıştırmalık bir şeyler hazırlayıp geleyim. Diğerleri de gelince başlarız" dedi Beste. "Yardıma ihtiyacın var mı?" diye sordum. Beste "Oh be! Hele şükür benim de insan olduğumu hatırlayan biri çıktı. Geldiklerinden beri öküz gibi yatıyor bunlar. Biri bile sormadı. Ama sağol canım. Batu yardım eder. Kalk lan" dedi Batu'yu dürterek. Batu oflayarak ayağa kalktı. Onlar mutfağa gittiğinde biz de Arda'yla yalnız kalmış olduk. "Eee, naber kanka?" dedi başını telefondan kaldırıp. "İyi, senden?" diye karşılık verdim. "İyi ben de. Eşitsizlikleri yapamadığını söylemiştin geçen gün. Hala yapamıyorsan Batu ve Beste gelene kadar çalıştırabilirim" dedi. "Teşekkürler, yavaş yavaş çözmeye başladım. Biraz daha çalışırsam kendim halledebilirim" diye karşılık verdim. Başını salladı. Kısa süren bir sessizlikten sonra "Sen iyi misin? Sanki bir durgunsun. Bir sorun mu var? Bora bir şey yaptıysa söyle. Ben onun olduğu kadar senin de arkadaşınım. Olaya eşit şekilde yaklaşırım ve eğer haklıysan kulaklarını çekerim onun" dedi. "Aslında bir şey var Arda" dedim. "Biliyordum işte ya! Ben boşuna demedim 'arkadaş ilişkisi istemiyorum' diye. Toparlamak bana kalıyor. Keşke sormasaydım" dedi oflayarak. "Sakin ol biraz. Bora'yla aramız gayet iyi" dedim. Sözlerimi bitirmeme izin vermeyerek "Ne oldu o zaman?" diye sordu. "Belki sen anlatmak istersin" dedim. "Benim anlatacağım bir şey yok" dedi ve başını tekrar telefonuna çevirdi. "Her şeyi biliyorum Arda. Ne kadar sallamaya çalışsan da boş" dedim. "Deniz, sana anlatacaktık. Gerçekten bak. Zaten Sıla da söylemiştir. Alacağımız tepkiden korktuk. Açıkçası kendimizi kötü hissettik. Sen o durumdayken bizim seni umursamayıp başka şeyler uğraştığımızı sanırsın diye düşünmüştük. Bu yüzden bir süre söylemeyecektik ama madem duydun... Gerçekten çok özür dilerim. Sakın senin durumunu umursamadığımızı falan düşünme. O sıralar bir şey yoktu zaten. Sonradan flörte dönüştü olay. Lütfen yanlış bir şey düşünme" dedi. Onun bu hali beni gülümsetmişti. "Ben kimin nasıl arkadaş olduğunu biliyorum" dedim. Onu biraz tedirgin etmek istemiştim. "Sana o şekilde düşünmemeni söylemiştim. Deniz, çok mu kızdın?" diye sordu panikle. Gülerek "Deli misin? Buna kızılır mı? Gel buraya" dedim ve ona sarıldım. Ayrıldığımızda "Ama benim için bu da bir arkadaş ilişkisi. Biliyorsun değil mi? Eğer Bora ve benden şikayet edersen benim de sizden şikayet etmek en doğal hakkım" dedim. "Söz veriyorum, bir daha asla Bora ve senin ilişkin hakkında kötü yorum yapmayacağım. Yapanı kınayacağım. Ve senin de bizim hakkımızda kötü yorum yapmaman için elimden geleni yapacağım" dedi Arda. Gülerek karşılık verdim. Bir süre sonra kapı çaldı. Ceren ve Bora gelmişti. Yağız ve Açelya da geldikten sonra derse başladık. İki buçuk saat süren bir çalışmadan sonra mola verdik. Biz sohbet edip bir yandan da Beste'nin hazırladığı atıştırmalıkları yerken kapı çaldı. Bora kapıya daha yakın olduğu için o açtı. "Merhaba Bora, ben Deniz'e bakmıştım ama evde yok sanırım" dedi tanıdık bir ses. Yan sitede oturan İnci ablaydı bu. "Hepimiz buradayız İnci abla. Deniz de içeride" dedi Bora. Ben ise adımı duyduğum için çoktan kapının önüne gelmiştim. "Merhaba İnci abla" dedim. "Merhaba Deniz, hepinizin bir arada olması çok daha iyi oldu. Babam aniden rahatsızlanmış. Ablam hastaneye yetiştirmiş. Ablam ve benden başka ona bakacak kimsesi yok. Gitmem gerekiyor. Can'ı da hastaneye götüremem. Yetişkin komşulara bırakacaktım aslında. Ama güvendiğim komşularımın hepsi de çalışıyor. Aklıma sen geldin Deniz. Rica etsem birkaç saatliğine Can'a bakabilir misiniz?" diye sordu. "Tabi bakarız İnci abla. Ne demek" dedim. Beste'ye sormadan cevap vermem biraz kaba bir davranış olmuştu ama bir anneyi de çaresiz bırakamazdım. Babasının hastalığının önemli bir şey olduğu İnci ablanın yüzünden anlaşılıyordu. 10 aylık bebeğini bırakmayı o da istemezdi ama babasını da görmek zorundaydı. Bu yüzden Beste'ye sormadan kabul etmiştim. Aslında onun da bunu sorun etmeyeceğini biliyordum. "Çok teşekkür ederim çocuklar. Çok sağolun. Geç kalmam zaten. Hemen dönerim" dedi. Bora bebeği kucağına aldı. İnci abla da bana "Burada bütün eşyaları var. Bu kağıtta bilmen gereken bazı şeyler yazıyor. Ayrıca bir sorun olursa mutlaka ara" dedi ve Can'ın çantası ile bir kağıt verdi. "Tekrar çok teşekkür ederim. Beni çok büyük bir dertten kurtardın" dedi. "Hiç önemli değil İnci abla. Lafı bile olmaz" dedim onu uğurlarken. Annesi giderken Can ağlamaya başladı. Bora bir şarkı söyleyip sallayarak onu sakinleştirmişti. Kapıyı kapatıp bizimkilerin yanına geçtik. "Bakın kim gelmiş?" dedi Bora. "Bu yakışıklı nereden çıktı?" dedi Beste ayağa kalkarken. "İnci ablanın hastaneye gitmesi gerekiyormuş. Bırakabileceği yetişkin bir komşusu yokmuş. Beni de evde bulamayınca buraya gelmiş. Can'a bakmamızı rica etti. Ben de sana sormadan kabul etmiş bulundum. Sorun olmaz umarım" dedim. "Ne sorunu Deniz? Annesiyle gidip de oralardan hastalık mı kapsaydı? Çok iyi yapmışsın. Hem bize de oyalanma olur" dedi Beste. Sorun etmemesine sevinmiştim. "Umarım iyi bakabiliriz" dedim. İnsanlardan ödünç kitap almaya bile çekinirdim. Başına bir şey gelmesinden korkardım. Emanet eşyaların başına en ufak bir şey bile getirmeye korkan ben, şimdi emanet çocuk almıştım. Umarım hiçbir sorun çıkmadan annesine teslim edebilirdik. "Sekiz kişiyiz burada. Bir çocuğa bakamayacak mıyız?" dedi Yağız. Biz bunları konuşurken Can da pür dikkat etrafına bakıyor, nerede olduğunu anlamaya çalışıyordu. Onun bu haline istemsizce güldüm. Ders çalışmaya devam ettik. Can ise Bora'nın kucağından inmemişti. Bora bir eliyle yazı yazıyor, diğer elinde de Can'ı tutuyordu. "Yalnız ben bir şey söylemek istiyorum. Çocuk çok yakışmadı mı Bora'nın eline?" dedi Arda. Gülerek Bora'ya baktım. "Tabi yakışacak, ne sandın? Çocuk da yaparım kariyer de" dedi Bora. Onun bu sözlerine karşılık "Dünkü boka bak hele. Daha yaşın kaç başın kaç senin? Sen önce bir kariyer yap da çocuk eksik kalsın. Yine yanlış çözmüşsün soruyu" dedi Batuhan. "Yorulduysan ben alabilirim Can'ı" dedim Bora'ya. "Yorulmadım güzelim. İyiyim ben böyle" diye karşılık verdi. O sırada alarmım çaldı. Can'ın uyku saati gelmişti. Alarmı kapatıp mutfağa gittim. Can'ın sütünü hazırlayacaktım. Ceren de bana yardım etmek için arkamdan gelmişti. "Bu kadar su yeter mi sence?" diye sordum. "Bence iyi" diye cevapladı Ceren. Sütü biberona koyduktan sonra bileğimle sıcaklığını kontrol ettim. Ceren ile salona döndüğümüzde Yağız, Bora, Arda ve Batuhan bebekle oynuyordu. "Keyfiniz yerinde bakıyorum da" dedim. Sınavlar yaklaştığı için gergindik. Ama küçük misafirimiz Can bizi neşelendirmişti. "Kendi yaşıtlarını görünce mutlu oldular" dedi Açelya. Güldüm. Ben Bora'nın kucağından Can'ı alırken "Şu manzarayı on yıl sonra da görürüz umarım" dedi Ceren. Bora gülümsedi. "Gerçekten ya. On yıl sonra ne yapıyor oluruz acaba?" dedi Arda. "Aramızdan ilk Deniz ve Bora evlenir kesin. Kariyerleri de çok iyi olur bunların" dedi Yağız. Açelya araya girerek "Pardon ama ilk bizim ilişkimiz başladı. Neden ilk biz evlenmiyoruz?" dedi. Yağız bu sözler karşısında büyük bir hata yapmış gibi dudağını ısırdı. "Bebeğim lafın gelişi öyle söyledim. Hem daha on yediyiz. Gerek var mı şimdiden bunun için tartışmaya?" diye karşılık verdi. Ceren onu kurtarmak için "Beste ve Batu da sürekli bir evlenip bir boşanırlar. Şimdi bile kavgaları eksik olmuyor. Evlenince hiç çekemez bunlar birbirini" diye araya girdi. "Gördün mü Beste? Senin yüzünden bizim hakkımızda nasıl düşündüklerini öğrenmiş olduk" dedi Batuhan. Beste "Benim yüzümden mi? Sen hiç kavga çıkarmıyorsun sanki. Neden hep suçlu ben oluyorum?" dedi sinirle. Batuhan "Buluttan nem kapıp durduk yere kıskançlık çıkardığın için olabilir" diye karşılık verdi. "Başlamayın yine ya! Hayal kuruyoruz, onun bile içine ediyorsunuz" dedi Arda. Beste "Ben en çok Arda ve Ceren'e ne olacağını merak ediyorum" dedi. Yağız "Ceren bekar olur muhtemelen. Tek olmayı seviyor. Gezilere falan çıkar. Arda'yı ben de bilmiyorum. Onun durumları karışık" dedi. Arda ise Yağız'a karşı çıkmış ve kısa sürede bir tartışma başlamıştı. "Sessiz olun artık. Çocuk uyuyacak" dedim. "Yukarı götür" dedi Yağız. Bora "Telsizi yok çocuğun. Ağlarsa nasıl duyacağız?" dedi. "Senin bakıcılığın bu kadar olur işte gerizekalı" diye karşılık verdi Arda. Ceren araya girip "Şştt! Kapayın çenenizi" diyerek onları susturdu. Bora koltuktaki tüm yastıkları aldı ve onların yerine Can'ın yastığını koyup örtülerini serdi. Can yattıktan sonra "Bora, çantasında uyku arkadaşı varmış. Onu verir misin?" dedim. Bora peluş köpeği bana uzattığında "Oha çok tatlıymış bu" dedim. Peluş oyuncakları çok seviyordum. Bora ve ben, Can'ın uyuması için ona bir çocuk şarkısı söyledik. Can uykuya daldığında "Uyuduysa su almaya gideceğim" diye fısıldadı Arda. "Git ama sessiz hareket et" diye karşılık verdim. Arda mutfağa ilerlerken telefonu çaldı. "Telefonunu al, çocuk uyanacak" dedi Beste. Arda "Kanka kapının önüne geldim artık. Geri dönmeyeyim şimdi. Sen aç zahmet olmayacaksa" diye karşılık verdi. Ama ne yazık ki zavallı Arda onu kimin aradığından habersizdi.
............
Herkese merhaba. Nasılsınız? Umarım iyisinizdir. Uzun zamandır yeni bölüm yazmamıştım. Deniz ve Bora'yı özlediğinizi biliyorum. Bu hikayeye çok uzun zaman önce başladım ve başlarken ilk bölümden son bölüme kadar her şey hazırdı kafamda. Ama uzun süredir devam ettiğim için haliyle düşüncelerim de değişti ve bazı bölümler tam da olması gerektiği gibi olmadı. Açıkçası bu hikayeyle ilgili kurgularım da tükendi. Yazmaya devam edersem de yeterince iyi bir hikaye olacağını pek düşünmüyorum. Dürüst olmak gerekirse diğer hikayemle devam etmek istiyorum. Bu konu hakkında sizin de görüşlerinizi merak ettim. Siz ne düşünüyorsunuz? Hikayemiz devam etmeli mi? "Ne yazarsan yaz, biz okuruz" mu diyorsunuz yoksa "Artık bitmeli" mi diyorsunuz? Hikayeye iyi veya kötü, bir şekilde devam edelim mi yoksa güzel bir bölümle tamamlayalım mı? Bu konu hakkında gerçekten görüşlerinize ihtiyacım var. Yorumsuz geçmezseniz çok sevinirim. Okuyan herkese çok teşekkür ederim ❤️.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tatlı Bela
Genç Kurgu"Beni sakın bırakma Tatlı Bela'm" dedi. Güldüm. "Ölsem de seni bırakmam Egoist Prens"