Bölüm 4

383 11 2
                                    

Bora'nın alaycı gülümsemesi sinirimi bozmuştu. Muhakkak Egoist Prens Bora'nın da korktuğu bir şey vardı ve ben de Deniz Aydın'sam Bora'nın korktuğu şeyi bulacaktım. Yanımdaki demiri korkudan o kadar sıkı tutuyordum ki bir ara demir elimde kalacak sandım. Bora aynı alaycı gülümsemeyle "kökleyeceksin" dedi. Dediğini ilk başta anlamasam da demiri yerinden sökmeyi kastettiğini anladım. Sinirli bir ifade takınarak "korkuyorum oğlum ya" dedim. Bora da " sakin ol Tatlı Bela birazdan çıkarız" dedi. Tam o sırada kapı açıldı ve ben kendimi dışarıya attım. Bora da dışarıya çıktı ve ben hızlı hızlı nefes alıp verirken beni izliyordu. "Gelmiyor musun?" dedi.  "Geliyorum" dedim ve Borayla beraber yürümeye başladık. En üst yani 7. kattaydık. Burada müzik, tiyatro, dans ve resim odalarının olduğunu öğrendim. Başka bir oda da kulüp saatleri için kullanılıyordu. Bora her öğrencinin bir kulübe katılmasının zorunlu olduğunu söyledi. Seçeceğim kulüp hakkında kararsız kalmıştım. Müzik mi yoksa dans mı? Biraz düşündükten sonra dans kulübünü seçmeye karar verdim. Teneffüslerde veya boş derslerde de müzik odasını kullanabilirdim. Daha sonra alt kata gidebilmek için merdivenleri inmeye başladık. 5 ve 6. katların da etüt saatleri için kullanıldığını öğrendim. 2,3 ve 4. katlarda da sınıfların olduğunu öğrendim. Bizim sınıfımız 3. kattaydı. 2. kat lise 1.sınıflar, 3. kat lise 2 ve 3. sınıflar. 4. kat da lise son sınıflar için kullanılıyordu. Okul kantini ise 1. kattaydı. Zemin katta da öğretmenler odası, müdür ve müdür yardımcısı, rehber öğretmen ve spor malzemeleri odası vardı. Daha sonra bodrum kata indik. Bodrum kat dört bölümden oluşuyordu. Soyunma odaları, duşlar, havuz ve spor salonu. Bora saatine bakarak "dersin bitmesine yirmi dakika var" dedi. Ben koşar adım yukarı çıkarken Bora ellerini cebine sokmuş yavaş yavaş ve umursamaz bir şekilde yürüyordu. Bu hareketine karşılık "Hızlansana oğlum biraz" dedim. Bora yine umursamazca yürümeye devam ederken "sakin ol biraz. Hem ders fizik. Biraz daha zaman geçsin. Ders çok sıkıcı" dedi. Fizik dersini ben de sevmezdim. Bu yüzden ben de adımlarımı yavaşlattım. Yaklaşık 5 dakika sonra 11-B sınıfının önüne gelmiştik. Bora kapıyı tıklattı ve kapıyı açtı ve eliyle kapıyı işaret ederek "kızlar önden" dedi. Ben de içeri girerken Bora da hemen arkamdaydı. Öğretmenin yanına gittik. Bora benim yeni geldiğimi ve bana okulu gezdirdiğini bu yüzden derse geç kaldığımızı anlatmıştı. Öğretmen gülümseyerek "Hoş geldin" dedi. Aynı şekilde gülümseyerek "Hoş buldum." dedim ve boş bulduğum bir yere oturdum. Bilin bakalım sıra arkadaşım kim? Egoist Prens Bora Özay. Bora tam yanımdaki sıraya oturdu ve kulağıma eğildi. Fısıltıyla "Bana yakın olmak istemeni anlıyorum" dedi. Samimi olmayan bir şekilde dişlerimi göstererek sırıttım ve "Koca sınıfta lanet olsun ki tek boş yer burası yani mecburum Egoist Prens" dedim. Bora da "Bana şu sözle hitap etme" dedim. Budur! Bora'yı kızdırmak için elime fırsat geçmişti. Samimiyetsizce gülerek "Hangi sözle hitap etmeyeyim. Egoist Prens mi? Ah, tamam peki. Bir daha sana öyle demem Egoist Prens" dedim. Bora da samimiyetsizce sırıtarak önüne döndü. Onu sinir etmenin verdiği mutlulukla önüme dönerken Bora'nın koluna giren kızın bana ters ters baktığını gördüm. Bir insanı dik dik bana bakarken gördüğümde rahatsız oluyordum. Rahatsız olduğumu belli edecek bir şekilde önüme döndüm. Teneffüs zili çaldığında Joker'e karşı büyük bir zafer kazanan Batman gibi mutluydum. Tam arkamı dönüp okumak için kitabımı çıkaracaktım ki ön sıramda oturan kız ve onun ön sırasında oturan kız (biraz garip oldu farkındayım) yanıma geldi. Önümdeki kız samimi bir şekilde güldü ve"Merhaba, hoş geldin. Ben Beste. Beste Aksoy." dedi. Aynı şekilde onun önünde oturan kız da "Selam, hoş geldin. Ben Ceren. Ceren Demir" dedi. Ben de gülümseyerek "Selam, ben de Deniz Aydın." dedim. Beste "kantine gitmek ister misiniz?" diye sordu. Ceren de ben de başımı onaylarcasına salladık.   Kantinden birer karışık tost ve portakal suyu alıp bir masaya oturduk. Kızlara dans kulübüne nasıl kaydolacağımı sordum ve Ceren'in de dans kulübünde olduğunu öğrendim. Daha sonra okulun kızlar için spor takımlarının olup olmadığını sordum. Voleybol ve basketbol takımlarının olduğunu öğrendim. Ceren voleybol takımındaymış. Yarından sonra yani çarşamba günü basketbol seçmeleri varmış. Beste de seçmelere katılacakmış ve takıma yalnızca üç kişi alınacakmış. Yemeklerimizi bitirdikten sonra müdürün yanına gidip dans kulübüne kaydımı yaptırdım. Sonra da Besteyle beraber Beden eğitimi hocamız Aylin Hocanın yanına gidip seçmeler için isimlerimizi yazdırdık. Çok şükür ki kayıtlar dolmamıştı. Çoğu kız voleybola rağbet ediyordu. Bu konuda şanslıydık. Sınıfa çıkınca Beste ve Ceren'in yanında oturan çocuklar yanıma geldi. Beste'nin yanında oturan çocuk"Selam, hoş geldin Deniz. Ben Yağız. Yağız Yılmaz" dedi. Ceren'in yanında oturan çocuk da " Merhaba, hoş geldin. Ben Arda. Arda Ünal" dedi. İkisine de gülümsedim ve "Merhaba" dedim. Daha sonra bizim kızlara çocuklarla neden yan yana oturduklarını, çok mu iyi anlaştıklarını sordum. Kızlar da çocukların Bora'nın arkadaşı olduğunu ve Bora, Arda ve Emre üçlüsüyle pek iyi geçinemedikleri için sınıf öğretmeninin ceza olarak yan yana oturttuğunu söyledi. Sonra da Beste şeytani bir biçimde gülerek "önceden üçe iki olunca baş edemiyorduk. Şartlar eşit değildi ama artık sen varsın ve bizde bir üçlüyüz"dedi. Ardından Ceren de ellerini havaya kaldırarak "Yaşasın patates-hamburger-kola üçlüsü" diye bağırdı. Beste ve ben önce birbirimize şaşkın şaşkın baktık sonra da anlamadığımız belli eden bakışlarla birlikte Ceren'e baktık. Ceren de bizim bu bakışlarımıza karşılık "Ya üçü birilikte çok güzel gidiyor. Biz de harika bir üçlü grup olduk bence. Ondan öyle dedim" dedi. Gülümsedik ve grup sarılması yaptık. Daha ilk günden bu kızlar ne ara dostum olmuştu. Onları çok sevmiştim ve yalnızlık çekmeyecek olmam güzeldi. Edebiyat ve tarih derslerinden sonra dersler bitmişti. Eve gitme zamanıydı. Kızlar adresimi sordular. Söylediğimdeyse aynı sitede oturduğumuz öğrendik. Allah'ım ne büyük mutluluktu bu. Gülüşmeler eşliğinde 10 dakika sonra siteye vardık. Bir sitede dört villa vardı. Üçü de zaten bizim grup DBC'ye aitti. Evet grubumuzun ismi buydu. Diğer villada kim oturuyor bilmiyordum. Sorma gereği de duymadım. Elbet bir gün tanışacaktık. Ceren'in evi karşıda Beste ve benim yan yanaydı. Kızlara veda ettikten sonra annemin evde olmasını umarak zile bastım. Kapıyı annem değil başka bir kadın açmıştı.  Kadın samimi bir şekilde gülümseyerek "Sen Deniz olmalısın. Ben yeni yardımcınızım. Adım Melike" dedi. Melike teyze gerçekten iyi birine benziyordu. Ona sarıldım ve "Merhaba Melike Teyze." dedim. Daha sonra Melike Teyze mutfağa geçtiği sırada merdivenlere yöneldim ve "Melike Teyze ben yukarıdayım. Odama ve çatı katına eşyalarımı yerleştireceğim." dedim. Melike Teyze de "Tamam kuzum" dedi. Odama çıktım altıma siyah bir şort ve üzerime pembe bir tişört giydikten sonra bavullarımı giysi odama götürdüm ve kıyafetlerimi dolaplara ve komodinlere yerleştirdim. Daha sonra odama gittim. Aynalı komodinimin 1.çekmecesine makyaj malzemelerimi, 2. çekmecesine toka, bileklik, saat, küpe, kolye, yüzük gibi eşyaları 3. çekmeceye de atkı, bere, şapka gibi eşyaları koydum. Daha sonra kitaplarımı ve dergilerimi alıp çatı katına çıktım. Kitaplarımı kitaplığa, dergileri de dergi koymam için hazırlanan bir kutuya koydum. Aşağı inip odamdan laptopumu aldım ve çatı katına çıkarak büyük ve beyaz kanepeye kuruldum. Yeni başladığım dizinin kaldığım bölümünü açtım. Bölüm bittikten sonra aşağı indim. Annem gelmişti ve mutfakta yemek hazırlıyordu. Sanırım Melike Teyze annem geldikten sonra gitmişti. Sofrayı hazırlaması için anneme yardım ettim. Babam gelince de sofraya oturduk. Yemek yerken annem ve babam günümün nasıl geçtiğini sordu. Dans kulübüne yazıldığımı ve basketbol seçmelerine katılacağımı söyledim. Sınıfta iki mükemmel dost edindiğimi ve aynı sitede oturduğumuzu söyledim. Beni gülümseyerek dinliyorlardı. Daha önce beş maymunum dışında kimseyle arkadaşlık yapmamıştım. Sanırım ilk günden iki yeni arkadaş edinmem onları sevindirmişti. Yemekten sonra Venüs'ün mama kabına biraz köpek maması koydum ve su kabını da doldurdum. Venüs'e yemek verip onu sevdikten sonra içeri girdim. Annem ve babam televizyon izliyordu. Ben de çatı katında olacağımı söyleyerek yukarı çıktım. Yeni gitarımı şimdiye kadar hiç çalmamıştım. Gitarı elime alıp akordunu yaptım. Birkaç şarkı çaldıktan sonra gelen bildirim sesiyle telefonumu elime aldım. Whatsapp'tan mesaj gelmişti. Çağatay yazmıştı "İlk gün okulda rahatsız etmek istemedik seni. Nasılsın bakalım?" yazıyordu. "İlk gün güzeldi de sizi özledim be" yazdım. Benim mesajımı bekliyormuş gibi hepsi birden yazmaya başladı. Saat 11.45'e kadar bizimkilerle konuştum. Eski okulumuz saat 08.00'da başlıyordu. Bu yüzden hepsi erken uyumak zorundaydı. Bu yüzden kapatmıştık. Kitabımı elime alıp okumaya başladım. 15 dakika boyunca kitap okudum. Gece yarısı olunca göz kapaklarım ağırlaştı. Kitabı kapatıp giysi odama gittim ve ayıcıklı mavi pijamalarımı giydim. Daha sonra salona indim ve annemle babama iyi geceler dedikten sonra odama çıktım. Çok garipti. Daha az önce ayakta uyuyacak haldeyken nasıl oluyordu da şimdi uykum gelmiyordu. Yatağıma yakın bir yerde priz vardı. Bu yüzden telefonumu şarjdayken bile kurcalayabilecektim. Telefonumu elime aldım. Bir süre telefonla oyalandım ve telefonumu kapatıp komodinin üzerine koydum. Gözlerimi kapadım ve uyumaya çalıştım.

************************************

Arkadaşlar hikayeye ilk başladığımda haftada 2-3 bölüm yazmayı planlıyordum fakat kursta sınavlarım başladı. Bu yüzden haftada 1 bölüm yükleyebileceğim. Bu arada yazım yanlışları varsa özür dilerim. Ayrıca arkadaşlar hikayem hakkındaki görüşlerinizi, yeni bölümlerde yazmamı istediklerinizi,hikayemde yaptığım yanlışları, hikayedeki eksikleri, hikaye hakkında önerilerinizi yorumlarda benimle paylaşırsanız çok mutlu olurum. Hikayeme oy vermeyi unutmayın. Yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum.

Tatlı BelaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin