Bölüm 35

126 5 2
                                    

Telefonumun zil sesiyle kafamı kaldırıp telefona baktım. Beste arıyordu. "Efendim" diyerek açtım. "Uyandırmadım değil mi kanka?" diye sordu Beste. "Uyumuyordum da bir şey mi oldu?" diye sordum. Bu saatte araması tuhaf gelmişti. "Yalnız kalamadığımız için anlatamadım. Batuhan'ın anlattığına göre sen ameliyattayken Bora küçük, kırmızı kurdeleli bir tokaya bakarak ağlıyormuş. Bilmen gerek diye düşündüm" dedi. İşte şimdi yapbozun son parçası da yerine oturmuştu. Emin olamadığım şeyden artık hiç kuşkum yoktu. Bora o çocuktu. 12 yıl önceki ilk aşkım. Bana en sevdiği oyuncağını veren çocukluk aşkım. "Ama bizimkilere şimdilik bir şey söyleme. Batuhan'ın kesin talimatı var" diye ekledi Beste. "Tamam. Söylemem. İyi geceler" dedim ve kapattım telefonu. "Ne olmuş? Suratından anlaşıldığı kadarıyla telefondaki 'yedi gün içinde öleceksin' demiş" dedi Mert. "Bora kesinlikle o Bora" dedim. "Nasıl emin oldun?" diye sordu İzel. "Ben ameliyattayken Bora kırmızı kurdeleli bir tokaya bakıp ağlıyormuş. Benim tokam" diye cevapladım sorusunu. "Ana!" dedi Özgür şaşırarak. "Oğlum niye şaşırıyorsun? Deniz hastanede anlattı ya" diye sordu Sıla. "Olsun. O zaman kesin değildi" diye cevapladı Özgür. O sırada Mert'in üzgün duruşu dikkatimi çekti. "Sana ne oldu?" diye sordum. "Ne olacak? Bacılarım teker teker gidiyor. Baksana, İzel Okan ile çıkıyor. Sen yakında Bora ile çıkarsın. Geriye Sıla kaldı. Yakında o da gider. Vay arkadaş! Sen dokuz sene besle, büyüt, her şeyden çok değer ver, kardeşim de, her işine koş, koruyup kolla sonra elin oğlu gelsin hop diye alsın götürsün" dedi Mert. Güldük. "Tonton bir nine olduğumda bile sizi rahat bırakmayıp başınızda bekleyeceğim. Asla bırakmam sizi" dedim. "Aynen öyle. Bizi ayırmaya kimsenin gücü yetmez" dedi İzel. "Katılıyorum" dedi Sıla ve geleneksel toplu sarılmamızı yaptık. Özgür o sırada telefonuyla ilgilenmekte olan Çağatay'a baktı. "Duygusuz rezil. Hiç millet burada ne yapıyor demek yok. Biz bunu niye gruba aldık ya? İçimizdeki hain" diye çemkirdi ardından. "Geldim bebeğim. Kızma sen" dedi Çağatay ve o da katıldı sarılma grubuna. "Tamam yeter bu kadar. Deniz'in bacağı kötü zaten" dedi İzel. Daha sonra tekrar eski hallerimizi aldık. "Özgür baksana! Bu Melis değil mi?" Bu kız bu kadar güzel miydi lan?" dedi Mert elindeki telefona bakarken. Çağatay, Mert'in kafasına vurdu ve "O senin yengen yengen" dedi. Özgür, Mert'in elinden telefonu aldı. "Salak bu Melis değil ki! Beni mi kandırmaya çalışıyorsun sen?" diye kızdı Özgür. "Tepkini merak ettim kanka. Ben Behlül müyüm?" diye karşılık verdi Mert. "Belli olmaz sana" dedi Özgür. Mert gözlerini belerterek baktı Özgür'e. "Oha! Allah'tan kork be! Yalancı it! Ne kötülüğümü gördün?!" dedi Mert sinirle.
Saat gece yarısını geçmişti ama ben uyuyamıyordum. Aklım Bora'daydı. Bizimkiler doğru mu söylüyordu? Bora gerçekten beni seviyor muydu? Aklımı bu sorular dolduruyordu. Bizimkilerin haklı olduğunu düşünmeye başlamıştım. Dürüst olmak gerekirse bunun öncesinde de Bora'nın beni seviyor olabileceğini düşünüyordum. Şimdi de düşünüyordum fakat kendimi her kötü ihtimale hazırlamam lazımdı. Bu yüzden Bora'nın benden hoşlanmadığını düşünmeye yoğunlaşıyordum. Fazla umut bağlamadan kendimi olabilecek her şeye bu şekilde hazırlıyordum. Bora'ya ona aşık olduğumu söylemeyi çok istiyordum. Hislerimi içimde tutmaya daha fazla katlanamıyordum.
*Ertesi Gün*
Bora Özay
Okul, Deniz yokken çok sıkıcıydı. Onu özlüyordum. Ona aşık olduğumu ona söylemek için sabırsızlanıyordum. Alacağım cevaptan da çok korkmuyordum açıkçası. İçimden bir ses Deniz'in de beni sevdiğini söylüyordu. Sırtıma dokunan elle irkildim. Arda'ydı sırtıma dokunan. Yanıma otururken "Hayırdır kanka? Durgunsun. Aklın Deniz'de mi? İyi olduğunu gördük işte hepimiz. Geçti artık oğlum. Üzülme bu kadar" dedi. "Ondan değil kanka. Ben Deniz'e ona aşık olduğumu söyleyeceğim ya" dedim. 'Evet' anlamında başını salladı. "Ya kötü olursa?" dedim. "Olmayacak kardeşim" diye yanıtladı Arda. "Deniz zeki bir kız. Senin ondan hoşlandığını anlamış olması lazım. Hem bence o da senden hoşlanıyor. Özgür demiş ya sana 'Çok geç olmadan söyle' diye. Sence ortada bir şey olmasa Özgür öyle der miydi? Onlar kardeş gibiler. Deniz hakkındaki her şeyi biliyorlardır. Demek ki bir şeyler var ki öyle söylemiş" diye devam etti sözlerine. Aslında doğru söylüyordu. Arda'nın söyledikleri düşününce mantıklı gelmeye başlamıştı. "Haklısın" dedim.

Tatlı BelaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin