Bölüm 9

207 10 0
                                    

Sabah gözlerimi açtığımda birkaçımız kanepede, bir kaçımız puf koltuklarda, bir kaçımız da yerde yatıyorduk. Sanırım dün hepimiz olduğumuz yerde uyuyup kalmıştık. Kanepeden kalkıp üst kata çıktım. Annem ve Özgür salonda oturmuş bir şeyler konuşuyorlardı. Gidip yanlarına oturdum. "Günaydın" dedim esneyerek. "Günaydın" diye karşılık verdiler. Annem "Dün sesiniz kesilince bir inip bakayım dedim. Hepiniz uyumuşsunuz. Kalkın yerinize yatın dedim ama çok yorulmuşsunuz sanırım. Kalkmadınız. Ben de üstünüzü örttüm." dedi. Özgür "Zeynep Teyze bunların hepsi akşamdan kalma. Dün gece bunlar bir içtiler bir içtiler hiç sorma. En terbiyeli grup üyesi olarak ben tek damla içmedim" dedi ortalık karıştırmak ister gibi. Annem panikle "Yapmaz benim çocuklarım öyle şeyler. Hem daha 17 yaşındasınız siz. İçmek de neymiş. Sus bakayım" dedi. Kıkırdadım ve "Valla anniş ister inan ister inanma ama dün gece çok fena içtik" dedim. "Aa üstüme iyilik sağlık. Kızım iyi misiniz siz?" dedi. "Sakin ol şampiyon. İçtik ama sor bakalım ne içtik?" dedim. "Ne içtiniz yavrum. Çabuk söyle bak kalbime inecek." dedi. "Çikolatalı süt içtik" dedim. "E o zaman bu sarhoş olma, akşamdan kalma muhabbeti ne yavrum evladım?" dedi. "Biz öyle sarhoş oluyoruz Zeynep Teyze." dedi Özgür. Annem sakinleşmişti. Ayağa kalktı ve ellerini çırparak "Çabuk diğerlerini de uyandırın. Hep beraber kahvaltı yapacağız" dedi. Özgürle beraber hazır ola geçtik ve asker selamı vererek "Emredersiniz komutanım" diye bağırdık. "Aferin asker." dedi annem. Özgür önde ben arkada tek sıra halinde merdivenleri inmeye başladık. Bizimkileri uyandırdıktan sonra yukarı babamı uyandırmaya çıktım. Onu da uyandırdıktan sonra hep beraber masaya oturduk. Annem o meşhur patatesli böreklerinin olduğu tabağı masaya koyarken "Size patatesli börek yaptım. Seviyorsunuz diye" dedi. İzel "Ellerine sağlık Zeynep Teyzem" deyip öpücük yolladı anneme. Daha sonra diğerleri de sırayla anneme övgü dolu sözler söylemeye başladı. "Afiyet olsun kuzucuklarım" diye karşılık verdi annem bu övgü dolu sözlere. Mert yine en yalaka tavrıyla "Özlemişim vallahi Zeynep Teyze. Kimse patatesli böreği senin gibi yapamıyor." dedi. Bakmayın yalaka dediğime. Biraz da haklıydı. Patatesli börek dediniz mi herkes annemi gösterirdi. Annem gülümseyerek "Afiyet olsun oğluşum. Ne zaman canın isterse gel. Ben her zaman börek yaparım sana" dedi annem. "Bir tanesin sen. O zaman ben her hafta burdayım." dedi. Sıla "O kadar bilet parasına Ömer Amca iflas etmezse iyidir" dedi gülerek. Mert bu sefer "Ben de part time çalışırım. Çıkarırım bilet parasını." dedi. Her şeye de verecek bir cevabı vardı maymun suratlımın. "Sen canın istediği zaman gel oğlum. Ben veririm bilet paranı" dedi annem en anaç tavrıyla. "17 yıllık evladınım beni böyle sevmedin. Ayıp ya. Bari gözümün önünde yapma" dedim. Annem kıkırdayarak "Abartma istersen Deniz. Hem onların hepsi benim öz evladım gibi. Tabi ki seveceğim" dedi. Sadece annem babam değil hepimizin ailesi bizleri öz evladı gibi görür, birimize bir şey olsa hepsi birden nerede, ne zaman ne olursa olsun yardıma koşardı. Mert bana baktı masadan kalktı ve anneme sarıldı "Ne o kıskandın mı patates kafa" dedi nispet yaparcasına. Çocuk gibi dil çıkardım ve "Hiç de bile" dedim. Kahvaltıdan sonra
anneme sofrayı toplaması için yardım ettik.İşlerimiz bittiğinde annem "Haydi hazırlanın öğlen oldu. Ne zaman gezeceksiniz siz?" dedi. "Tamam deyip odalara çıktık hepimiz hazırlanıp aşağı indik. Tam evden çıkıyorduk ki babam arkamızdan "İstiyorsanız ben bırakayım. Bugün haftasonu. Otobüsler kalabalık olur" dedi.  "Tamam deyip dışarı çıktık. Babam kapıların kilidini açar açmaz koşarak ön koltuğu kaptım. Yaşasın kötülük. Diğer beş kişi arkaya sığmayı başardı. Biz de Çağatayla emniyet kemerlerimizi taktık ve yola çıktık.  Çağatay'ın yaratıcı küfürlerini dinleyerek ilerliyorduk. Bu küfürleri babam duymuyordu tabi ki. Saatlerce İstanbul'un altını üstüne getirecek şekilde her yeri gezmiştik. Eve döndüğümüz de hepimiz sırayla duşa girdik ve yine en alt kata çekildik. Tüm gün boyunca gülüp eğlenirken aklıma gelmeyen Egoist Prens şimdi aklıma gelmişti. Her karşılaştığımızda konuşmadan ayrılıyordum yanından. Sanırım günlerce böyle sürecekti. İnsanlar bana ne söylerse söylesin umrumda olmazdı ama biri arkadaşlarım hakkında tek kelime dahi ederse onu mahvederdim. Aynı şey Bora, Arda, Yağız, Beste ve Ceren için de geçerliydi. Borayla da bu yüzden konuşmuyordum zaten. Sıla beklenmedik bir şekilde Bora'yı sordu. "Şu çocuğa n'oldu Deniz? Önceden seni hep arıyordu. Dünden beri konuştuğunuzu görmedim. Yoksa küstünüz mü?" dedi. Zihnimi okuyan varlığım Sıla işte. Bense "Hayır. Küsecek bir şey olmadı ki. Muhtemelen zamanı olmuyordur. Basketbol antrenmaları falan var." diyerek geçiştirdim. Sıla da çok üstelemedi. Yarın için plan yapmaya başladık. Arada konuyu takip edemediğim zamanlar oldu. Çünkü ben hala Borayla olan tartışmamızı düşünüyordum. 

Tatlı BelaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin