Bora ve Poyraz'ın kavgasının üzerinden tam bir hafta geçmişti. Bir hafta boyunca okulda Poyraz ile karşılaşmamıştım. Günde üç öğün beni arayan Poyraz o bir hafta içinde hiç aramamıştı. Arada sırada Ayaz ile karşılaştığımız olmuştu. Ceren, Ayaz'ı ne zaman görse onu görmezden gelmeye hatta yolunu değiştirmeye başlamıştı. Yağız ile Açelya da şu sıralar çok tartışır olmuştu. Her teneffüs bizim sınıfa gelen Açelya son zamanlarda hiç uğramamıştı. Beste ve Batu ise Batu'nun bütün sosyal medya hesaplarındaki fotoğraflarını tek tek beğenen eski sevgilisi yüzünden tartışmışlardı. İlk bakışta çok saçma bir sebepmiş gibi gelebilir fakat öyle değildi. Tartışma sebepleri olan Batu'nun eski sevgilisi Batu'dan oldukça tuhaf bir şekilde ayrılmıştı. Batu ile oldukça uzun bir süre birliktelerdi. Daha sonra Batu kızın onu başka biriyle aldattığını öğrenmiş, ama bunu ona söylememişti. Batu'nun bunu bilmediğini sanan aptal kız da Batu'yu ufak, dandik bir mesajla terketmişti. Utanmadan bir de "Ben başka biriyle birlikteyim. Ayrılalım" diye mesaj atmıştı. Ufak bir sır da vereyim mi? Kızın birlikte olduğu kişi Batu'nun en yakın arkadaşıydı. Batu da bu yüzden okuldan atılıp bizim okula gelmişti. En yakın arkadaşını feci şekilde dövdüğü için. Sadece bir dizide veya filmde olabilecek şeylermiş gibi geliyor değil mi? Haklısınız. Ama tüm bunlar benim Batuş'umun başına gelmişti işte. Ama hiçbir zaman üzülmedi. Ya da üzülmemiş gibi davrandı. Ama içinde ne yaşıyorsa yaşasın hep güçlü göründü. Sonrasında da Beste ile tanıştı zaten. Tam onunla çok mutlu olmuşken bu aptal kızın uzun zaman sonra tekrar ortaya çıkmasıyla ortalık karıştı. Kızın Batu'nun fotoğraflarını beğenmesi o kadar da sorun olmazdı ve Beste de bunu sorun etmeyecek kadar anlayışlı biriydi. Öyle de yapmıştı. Ama sonra bu aptal kızın attığı bir mesajla ortalık karışmıştı. Mesajda çok pişman olduğunu, ona geri dönmek istediğini, aralarında yaşanan onca şeyden dolayı kendisini affetmesini istediğini yazmıştı. Bu mesajı Beste gördükten sonra araları iyice açılmıştı. Hatta üç gündür konuşmuyorlardı. Batu ile Beste sevgili olduktan sonra Beste Yağız'ın, Batu da Ali'nin yanındaki yerinden ayrılmış, ikisi birlikte okul açıldığından beri kimsenin oturmadığı ikinci sıraya yerleşmişlerdi. İkisi kavga ettikten sonra Beste Yağız'ın yanındaki yerine geri dönmüştü. Nasıl olsa barışacaklardı. Küstükleri yetmezmiş gibi beni köprü olarak kullanmaya başlamışlardı. Köprü görevi görmenin ne kadar sinir bozucu olduğunu az çok bilirsiniz. Birbirlerini çok rahat bir şekilde duyabiliyor olmalarına rağmen "Deniz söyle o Batu'ya..." veya "Deniz söyle şu Beste'ye..." ile başlayan birçok cümleye maruz kalıyordum. En son işi abartma boyutuna getirdiklerinde "Ya yeter!" diye bağırarak uzaklaşmıştım yanlarından. En son sarhoş olduğu gece Elçin'den bahseden Arda son zamanlarda Elçin'i dilinden düşürmez olmuştu. Sanırım gerçekten özlüyordu. Kısaca demek istediğim grup dağılmıştı. Herkes kendi kendine bir şeyler yapıyor, herkes farklı yerlerde vakit geçiriyordu. Bazen birbirimizi dersler dışında hiç görmediğimiz bile oluyordu. Sadece Bora ve ben normal yaşamımızı sürdürüyorduk. Ekipte kimse kalmadığı için her teneffüs Bora ile bir şeyler yapıyorduk. Güven Koleji ekibi dağılırken İzmir'deki beş maymunum tam tersine mutlu haberlerle geliyorlardı. Çağatay ve Pelin ayrılmış, Çağatay Elif ile barışmıştı. Öte yandan da sarı civcivim İzel'in lisenin ilk yılından beri hoşlandığı çocuk olan Okan ile çıktığını öğrenmiştim. Şu bir haftadır bir yanım üzgün, bir yanım mutlu garip bir ruh hali içindeydim. Artık teneffüslerde yaptığımız tek bir şey vardı. Bora ile birlikte ya sınıfta, ya kantinde, ya da bahçede oturup bu durumu nasıl düzelteceğimizi konuşuyorduk. Perşembe gününün ilk teneffüsü de Bora ile birlikte bu durumu konuşmak için aşağı iniyorduk. Sınıfın kapısının önünde Poyraz'ı gördüm. Sanırım beni bekliyordu. Yüzündeki morluk geçmiş ama çok hafif bir iz kalmıştı. "Deniz" diye seslendiğinde durdum. "Konuşabilir miyiz?" diye sordu. Yüzü, sesi her zamankinden farklıydı. Gıcık olduğum Sarı Kafa'nın yerinde çok masum biri vardı şimdi. Bora'ya bakıp "Bana biraz izin verir misin?" diye sordum. Göz ucuyla Poyraz'a baktı. Daha sonra tekrar bana bakıp "Tabii. İşin bitince kantine gel. Seni orada bekleyeceğim" dedi. "Tamam" dedim. Bir süre bizden uzaklaşan Bora'nın arkasından baktım. Bora gözden kaybolunca Poyraz'a dönüp "Evet, seni dinliyorum" dedim. "Ondan izin istemene gerek yok biliyorsun değil mi?" dedi. "Poyraz, konuya gir" dedim sinirle. "Deniz bak şimdi söyleyeceğim şeyleri iyi dinle. Seni böyle davranırken gördükçe kendimi bunu söylemek zorunda hissettim. Ya şey... Bahçede konuşalım mı?" dediğinde başımı olumlu anlamda salladım ve birlikte bahçeye indik. Bir banka oturduğumuzda Poyraz konuşmaya başladı. "Yaptığım şey başından beri yanlıştı biliyorum ama belki beni seversin diye düşündüm. Aptalca davrandım biliyorum. Ama işte belki bir ihtimal. Beni az çok anlıyorsun değil mi?" dedi ve bana baktı. Başımı sallayarak "Anlıyorum" dedim kısık bir sesle. "Ya ben gerçekten çok seviyorum seni. Belki inanmıyorsun ama gerçekten çok seviyorum. Ayaz okul açıldığında sizin sınıftaki Aslı ile takılıyordu. Ama öyle büyük bir şey yoktu aralarında. Ara sıra sizin sınıfa gelirdi. Ben de yanında gelirdim. Birkaç kez Aslı ile birlikte konuşurken görmüştüm seni. Dikkatimi çektin. Sizin basketbol takımının antrenmanlarını izlemeye gelirdi Ayaz, Aslı'yı görmek için. Ben de yanında gelirdim seni görmek için. Öyle izlerdim seni. Sizin beden derslerinizde de Ayaz beni tutar kolumdan zorla dışarı çıkarırdı. Seni fark ettikten sonra ben kendim dışarı çıkmak için heveslenir oldum. Beden derslerinde de izledim seni" dediğinde "Niye? Sapık mısın arkadaşım sen?" diyerek sözünü kestim. "Dinlemiyor musun sen beni? Dikkatimi çektin dedim ya. Merak ettim seni, kim olduğunu" diye açıkladı. "Bazen takımdaki kızlar kavga ederdi. Sen de onları bir araya getirirdin bir şekilde. Herkes çok seviyordu seni. Çok neşeliydin. Gruptaki herkesi güldürmeyi başarıyordun. Kendin de çok sık gülüyordun. Ve çok güzel gülüyordun. Sen güldüğün zaman böyle istemsizce ben de gülüyordum. Hala öyle oluyor gerçi. Bazen Bora'ya veya başka birine kızar ve birden ciddileşirdin. Bazen çocuk gibi davranırdın. Ciddi olduğunda da, çocuk gibi davrandığında da, güldüğünde de çok güzeldin. Seni her gördüğümde kalbim sıkışır olmuştu. Heyecanlanır olmuştum. İşte o zaman anladım sana aşık olduğumu. Ama dışardan gördüklerim değildi sana aşık olmanın sebebi. Seni hiç ağlarken görmemiştim. Belki yalnız olduğunda ağlıyorsundur, bilemem ama başkalarının yanında hiç ağlamıyordun. Zayıf yönlerini belli etmiyordun. Güçlü bir kızsın sen. Sana aşık olmanın asıl sebebi buydu işte , çok güçlü olman. Seni biraz daha izledim ve sen de değişik bir şey fark ettim. Sen, Bora'ya çok güzel bakıyordun. O zamanlar anlamıştım aslında. Ama kendimi kandırmaya çalıştım. Belki yanlış anlamışımdır diyerek. Bir gün bana da öyle bakacağın günü bekledim hep. Ama öyle olmadı. Sen beni bir türlü sevmedin, nefret ettin benden. Ama ben yine de bir umut bekledim. O gün iyice anladım ama. Benim yanıma değil de Bora'nın yanına koştuğunda anladım asla olmayacağını. Sen Bora'yı seviyorsun biliyorum Deniz. Ona çok belli etmemeye çalış. Yine her zamanki Poyraz Aras gıcıklığını yapacağım ama olsun. Bunu söylemek istiyorum. Aslında ben seni Bora'dan daha çok mutlu eder, ondan daha çok severim seni. Ama sen Bora'yla mutlu olacaksın. Her neyse. Önemli olan senin mutlu olman. Özür dilerim her şey için. Yaptıklarım çok yanlıştı. Seni, beni sevmeye zorlayamazdım. Şu iddia konularını da kapatalım artık. Sen başından beri istemiyordun bu iddiaları. Ben zorladım seni. Yapmamalıydım biliyorum. Deniz sana söz veriyorum, artık böyle saçmalıklarla seni rahatsız etmeyeceğim. Unutacağım seni. Gerçi benim için hiç de kolay olmayacak ama deneyeceğim. Özür dilerim. Gerçekten çok özür dilerim" dedi. Gözleri dolmuştu. Ne diyeceğimi bilemiyordum. "Poyraz..." diye bir şeyler geveledim. "Hadi, git artık. Bora'yı daha fazla bekletme. Zaten sen biraz daha burada durursa ağlayacağım biliyorsun değil mi?" dedi gülmeye çalışarak. Yanında oturmaya devam ettim. Ayağa kalktı ve "Deniz, yanımda oturmak zorunda değilsin. Gidebilirsin. Gitmek istiyorsun biliyorum. Hadi" dedi hafifçe gülümseyerek. Hem oradan uzaklaşmak istiyor, hem de Poyraz'ın yanında olmam gerekiyormuş gibi hissediyordum. Ayağa kalkıp yavaş adımlarla oradan uzaklaşmaya başladım. "Deniz!" diye seslendiğinde durdum ve arkamı dönüp ona baktım. "Sana ilk ve son kez sarılabilir miyim?" diye sordu gülümseyerek. Cevap olarak doğru yürüdüm. Tam karşısında durduğumda kollarımı iki yana açtım ve sarıldık. Sonrasındaysa hiçbir şey söylemeden ayrıldım yanından. Bora'nın yanına ulaştığımda "Ne konuştunuz?" diye sordu Bora. Ona hepsini anlattım. Tabi ki de Poyraz'ın Bora'dan hoşlandığımı anladığını söylediği kısımlar hariç. O kadar da aptal değildim. Bir süre kantinin camından dışarıyı izledim. Daha sonra Poyraz gözüme çarptı. Az önce oturduğumuz bankta oturmuş, öylece yere bakıyordu.
★★Ertesi Gün★★
Bora Demir
Bugün okula her zamanki rutinimin aksine Deniz ile birlikte değil, tek başıma gelmiştim. Üç sığırla birlikte sınıfta oturuyordum. Biri Beste ile kavgasını, biri Açelya'nın triplerini, biri Elçin'i anlatıp duruyordu. Sanki en büyük dert kendilerindeymiş gibi. "Yeter anasını satayım! Bir siz dertlisiniz sanki. Sabah sabah ne dertlendiniz be oğlum! Yağız bunlar daha hiçbir şey. Sen daha çok trip çekeceksin. Batu siz de üç gün sonra barışırsınız zaten. Arda en saçması seninki! Kız gittiğinde böyle değildin lan? Kız bırakmış gitmiş bir yıl önce, acısı daha yeni düşüyor içine. Hey yavrum hey" diye bağırdım birden. "Oğlum biz normaliz. Asıl sana n'oluyor?" dedi Batu. "Hem sen benim daha çok trip çekeceğimi nereden çıkardın? Sevgilin oldu da biliyorsun sanki" dedi Yağız. Deniz'den çektiğim tripler sayesinde biliyordum bunu. Arda "Oğlum harbiden hala sevgilin yok. Senin peşindeki kızların yarısı benim peşimde olsa var ya..." dediği anda Yağız'ın kapıya çevrilen bakışlarını görüp cümlesini yarım bırakmıştı. Ben de bakışlarımı kapıya çevirdim. Sarışın, kısa boylu bir kız girmişti sınıfa. Bize doğru geliyordu. Birkaç adım sonra bize iyice yaklaştı ve Batu'nun tam önünde durdu. Batu ile Beste'nin kavga sebebi olan kız olduğunu anlamam uzun sürmedi. Zeki çocuğum çünkü. Boşuna mı okul birincisiyim? Keşke Deniz bunları duyabilseydi. Egoist olduğumu söyler dururdu. Bir zamanlar nefret ettiğim egoist kelimesini duyabilmek için can atıyordum şimdi. "Batu" dedi kız masumca. Deniz'in anlattığı kadarıyla hiç de masum değildi. "Ne istiyorsun?" dedi Batu bıkkınlıkla. "Senin yüzünden sevgilimle kavga ettim. Nasıl yanıma gelebiliyorsun?" diye devam etti. "Sevgilin mi? Hadi ama Batuhan. Sen de beni unutmadın biliyorum. O kadar şeyi kim unutabilir ki. Bak ben çok pişmanım. Gerçekten özür dilerim. Biliyorum hâlâ seviyorsun beni" dedi kız. Kızların yolda olduğunu hatırlayıp dışarı çıktım. Beste bunu görmemeliydi. Belki onları iki dakika da olsa oyalayabilirdim.
Deniz Aydın
Sınıfın önüne geldiğimizde Bora kapının önünde bekliyordu. "Hayırdır?" dedi Ceren. Daha sonra Arda çıktı sınıftan. "Biz Arda ile birlikte şöyle bir şey düşündük. Malum, ders fizik. Şu can sıkıcı dersten önce kantine gidelim, bir şeyler içelim. Nasıl fikir? Hadi gidelim" dedi ve Beste ile benim koluma girip bizi kantine doğru sürüklemeye başladı. Arda da Ceren'i ve Açelya'yı getiriyordu. Beste kolunu Bora'dan kurtarıp "Off!" diye bağırdı. "Siz ikiniz bir şeyler karıştırıyorsunuz" diye devam etti. "Bence de" diye onu onayladı Açelya. İçeri girmeye çalıştığınızda Bora ve Arda yine bize engel oldu. "Deniz bize yardım et" diye fısıldadı Bora. "Ne oluyor?" diye sordum merakla. "Batuhan'ın eski sevgilisi" dedi zorlanarak. "Eee. Ne olmuş ona?" dedim. "İçeride" dedi sınıfı işaret ederek. "İçeri girse daha iyi. Hem belki bu sayede barışırlar" dedim. "Ya daha kötü olursa?" dedi Bora. "Öyle bir ihtimal de var tabii. Ama içeri girmese bile bunu bir şekilde öğrenecek. Daha sonra Batu'nun bunu neden ona söylemediğini düşünüp duracak. Aklında binbir türlü senaryo yazacak. Ve sonuç. Ayrılık" dedim. "İki dakika nasıl bu kadarı şeyi düşündün Tatlı Bela'm? Hem bu dediklerin tutmazsa ne olacak?" dedi bu sefer. "Kızları benden daha mı iyi tanıyacaksın Egoist Prens'im?" diye sordum. "Haklısın güzelim" dedi ve Arda'ya ufak bir el işareti yaparak onun kapı önünden çekilmesini sağladı. Kızlar içeriye girdi. Gerçekten de o aptal kız sınıftaydı. Açelya, Yağız'ı korumak istercesine Yağız'ın yanına gidip elini tuttu. Beste de kızı ittirip Batu'ya sarıldı ve öptü. "Sevgilin bu mu?" dedi kız. "Bu kadar sıradan bir kızla beraber olabileceğini düşünmemiştim" diye devam etti. "Sıradan olmayı tercih ederim. Senin gibi o... Her neyse. Terbiyemi bozamam" dedi Beste. "Ya sen bu çocuğa birkaç ay içinde üç sezonluk pembe dizi senaryosu yaşattın. Utanmadan bir de geliyor musun?" dedim sinirle. "Gördüğün gibi canım. Batuhan artık sana dönüp bakmaz bile. O benimle birlikte" dedi Beste. "Ve ömrümün sonuna kadar da öyle olacağım" diye ekledi Batu. "Sana gerçekten inanamıyorum Batuhan" dedi ve hızlı adımlarla sınıftan çıktı. Bu kızın gelmesi bir yönden de iyi olmuştu. Bizim tatlı çiftlerimiz bu kız sayesinde barışmıştı. Sınıfta oturup derse girme zilinin çalmasını beklerken "Yarın maç var! Ne halt yiyeceğiz?!" dedi Beste panikle. "Nasıl ne halt yiyeceğiz? Oynayıp geleceğiz işte. Niye bu kadar panik yaptın? Aslında benim panik yapmam gerekirdi ama Poyraz iddiayı kaldırdığı için panik yapma gibi bir durumum da yok" dedim. "Durum biraz farklı kanka" dedi Ceren. "Farklı derken?" dedim sorarcasına. "O okula geçen yıl yenilmiştik. Eğer bu yıl da yenilirsek Aylin Hoca canımız çıkana kadar şınav çektirir. Resmen ceza olarak askeri eğitim veriyor kadın. Kanka bu maçı almalıyız" dedi Beste. "Alırız biz de" dedim. "Ya alırsınız. Ben güveniyorum size. Hem geçen yıl takımda siz yoktunuz. Geçen yıl takım kaptanı Deniz değildi. Bu yıl farklı olur maç" dedi Arda bizi rahatlatmaya çalışarak. "Motive edici kanka. En sevdiklerimden" dedim ve Arda ile yumruklarımızı tokuşturduk. "Ya evet. Bu yıl takım kaptanı okulun en iyi basketbol oynayan kızı. Şanslıyız" dedi Beste gülerek. Morali yerine gelmişti. "Okulun en iyi basketbol oynayan kızı mı? Benimle oynadığında niye öyle değil?" dedi Bora. Ne zamandır egoistlik yapmadı diyordum ben de. "Benim rakiplerim 1.90 boyunda değil" dedim. "Ayrıca sen kendini bu kızla bir mi tutuyorsun? Bu kızın boyu 1.73 ama sen..." diyerek beni savundu Ceren. "Kızlar haklı başkan" diyerek bize destek çıktı Arda. O sırada Yağız girdi sınıfa. Açelya ile birlikte kantine gitmişlerdi az önce. Ama şimdi Açelya yoktu. Yağız sanki zihnimi okuyormuş gibi "Açelya'yı sınıfına bıraktım" dedi. "Hah şöyle oğlum ya. Bir haftadır canımız çıktı. Deniz ile birlikte sizi nasıl barıştıracağımızı düşündük durduk. Şu okul birincisi olan mükemmel beyin bile yoruldu" dedi kafasına hafifçe vurarak. "Hadi ben neyse. Burada benim Tatlı Bela'mın canı çıktı ulan sizi barıştırabilmek için. Nasıl yaparsınız bunu şu kızcağıza?" dediğinde güldüm. Başkalarının yanında çok ciddi olan Bora, beni her zaman güldürmeyi başarıyordu. Onu özel kılan şeylerden biri de buydu. Dışardan soğuk görünse de aslında çok sevecendi. Her zaman tam da 17 yaşında bir erkeğin davranması gerektiği gibi davransa da, hatta bazen daha olgun davransa da bazen benim yanımda çocuklaşıyordu. Onun bu hallerini çok seviyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tatlı Bela
Genç Kurgu"Beni sakın bırakma Tatlı Bela'm" dedi. Güldüm. "Ölsem de seni bırakmam Egoist Prens"