Bölüm 11

207 7 0
                                    

Sabah kalktığımda okula gidecek olma gerçeği ile karşı karşıyaydım. Bizimkiler varken 3 gün okula gitmemiştim. Alışıyor bünye okula gitmemeye. Üstüne bir de pazartesi sendromu vardı bugün. Ölecektim sanırım. Zorlanarak da olsa yataktan kalkmayı başardım. Okul formamı giydim, çantama kulaklığımı ve telefonumu koyarak aşağı indim. Kahvaltı masasına oturdum. Yemeğimi bitirdikten sonra saatime baktım. Zamanım vardı. Bulaşıkları makineye yerleştirip ellerimi yıkadıktan sonra çıktım. Kulaklığımı taktım ve rastgele bir şarkı açıp okula doğru yürümeye başladım. Sınıfa girdiğimde normalde öğretmen gelene kadar yerlerine dahi oturmayan herkes şimdi düzgünce yerlerinde oturuyor, gürültü yapmak yerine yanındakiyle fısıltıyla konuşuyordu. Çatlak kadının dersi vardı çünkü. Eğer onu düzgün bir şekilde beklemezsek önce saygısızlar, yeni gençlik hep böyle, biz öğretmenimizi böyle beklemezdik sizin yaşınızdayken gibi cümlelerle azar işitir daha sonra da fizik dersine olan ilgisizliğimiz konusunda yakınmasını dinlerdik. Lakabını sonuna kadar hak ediyordu.  Gerçekten çatlak kadındı. Sayın sınıf başkanımız Bora Özay kapıdan içeri girdi ve "Ders boş millet. Yayılın sınıfa" dedi. Allah'ım böyle bir ödülü hak edecek ne sevap işledik ya da biz sevdiğin kullarından olduğumuz için mi böyle bir haberle ödüllendirdin bizi? Binlerce kez şükürler olsun sana. Yağız yerinden kalktı "Haydi halaya" dedi ve Ardayla beraber halay çekmeye başladı. Beste, Ceren ve ben dedikodu yapmak için toplanmıştık. Kısa süre sonra Bora da katıldı halay çekenlerin arasına. Ceren 'ben nasıl bir yerdeyim' dercesine baktı halay çekenlere ve "Ya lütfen azıcık mantıklı hareket edin de şaşırtın beni" dedi. Yağız "Mantık sizi sadece A noktasından B noktasına götürebilir. Halay ise her yere" diyerek karşılık verdi. "Doğru söylüyor" dedik Besteyle beraber ve halay çekenlerin arasına katıldık. Çok geçmeden bütün sınıf halay çekmeye başlamıştı. Bir süre halay çektikten sonra yorulmuş ve düğünlerdeki 40 yaş üstü göbekli amcalar gibi nefes nefese kalmıştık. Yerlerimize oturduk. Erkeklerin yaptığı futbol muhabbetinden sıkılıp kız dedikodusuna geri döndük. Birden canım yukarı çıkmak istedi. Belki biraz gitar çalardım veya BTS şarkılarında dans ederdim. Bizimkilere yukarıda olacağımı söyleyerek ayrıldım yanlarından. Müzik odasına doğru giderken dans odasına ilişti gözüm. Acaba birazcık dans mı etseydim? Yok ya daha yeni halay çektim. Yan etki falan yapar. Dans odasının içinde tanıdık bir yüze rast geldim. Bora'ydı bu. Oldukça geniş olan dans odasında yere yatmış ve gözlerini kapatmış bir şekilde uzanıyordu. Yanına gittim. Benim odaya girmemle gözlerini açtı. "Ne yapıyorsun burada?" diye sordum. "Her zaman yaptığımı" dedi. "Uyumaya çalışıyorum" diye ekledi. Aslında iyi fikirdi. Dans odasını fazla kullanan olmuyordu. Bu yüzden okulun en sessiz yeriydi. Ayağa kalktım ve müzik odasına girdim. Artık neredeyse benimle bütünleşmiş olan gitarı elime aldım. Birkaç şarkı çaldıktan sonra gitarı bıraktım ve çıktım odadan. Yine asansöre binmek zorundaydım. Daha önce bindiğimde yanımda Bora olduğu için korkmamıştım. Şimdiyse tek başımaydım. Umarım buradan sağ çıkabilirdim. Hem daha yeni yapılmıştı asansörün bakımı. Bozulacak değildi ya. Asansörün kapısı açılınca korkarak da olsa asansöre bindim. Korkudan bacaklarım titriyordu. Yanıma bulunan demiri parçalamak ister gibi sıkıyordum. Ve yine aynı ses 'çat'. Vee sönen ışıklar. İçimden çok yaratıcı küfürler saydırıyordum. Tanrım yine mi bozulmuştu bu Allah'ın belası asansör?

************************************

Merhaba arkadaşlar. Öncelikle bölüm kısa olduğu için özür dilerim. Zamanım yoktu. Bu arada hikaye nasıl gidiyor yorum kısmında görüşlerinizi mutlaka bana bildirin lütfen. Ayrıca yeni bölümde yazmam için önerebileceğiniz bir şeyler varsa mesaj olarak yazabilirsiniz. Hikayeye oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın. Hepinizi çooooook seviyorum :)

Tatlı BelaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin