Bölüm 32

127 2 0
                                    

Bora Özay
Zeynep teyze ve Murat amca Deniz'in başında beklerken uyumuşlardı. Ama ben hala ayaktaydım. Ben Deniz'i izlerken hemşire kontrol için gelmişti. Deniz'in kontrollerini yapıp çıktığında "Yanına girebilir miyim?" diye sordum. "Tabi. Ama fazla kalmayın lütfen. En fazla beş dakika" diye cevapladı hemşire. "Tamam, teşekkür ederim" dedim ve Deniz'in yanına girdim. Koluna serum takılmıştı. Yüzünde, boynunda ve kollarında ufak çizikler ve yaralar vardı. İçimi yine bir huzursuzluk sardı. Bütün bu olanlar benim yüzümden olmuştu. Onu koruyamamıştım. Odada bulunan sandalyeyi aldım ve Deniz'in yanına oturdum. Sol elini iki elimin arasına aldım. Ona baktım. Yüzündeki yaralar ve çiziklerle bile hâlâ çok güzeldi. "Sana bir şey olsaydı kendimi asla affetmezdim" dedim. "Teşekkür ederim. Beni bırakmadığın için" diye ekledim. "Kendinden habersiz dünyayı güzelleştiriyorsun. Benim dünyam da seninle güzelleşti. Eğer gitseydin o dünyanın bir güzelliği kalmayacak ve boktan bir dünya olacaktı. Sonra da o dünya benim üzerime yıkılacaktı. Bir daha bırakmak yok tamam mı? Daha seninle yapacağımız çok şey var. El ele tutuşurken geçeceğimiz sokaklar, birlikte okuyacağımız kitaplar, dinleyeceğimiz, çalıp söyleyeceğimiz şarkılar, birlikte ıslanacağımız yağmurlar, tecerenin dibini sıyırmak için mücadele edeceğimiz pudingler, çatlayana kadar yiyeceğimiz pizzalar, izleyeceğimiz filmler... Daha çok şey var. Bir an önce uyan olur mu?" dedim. Daha sonra hemşirenin uyarısını hatırladım. "Seni seviyorum Tatlı Bela'm" diye fısıldadım. Ona son bir kez baktım ve yavaşça odadan çıktım. Bir süre sonra Murat amca uyandı. "Uyuyakalmışız" dedi. Daha sonra bana dönüp "Sen uyumadın mı oğlum?" diye sordu. "Yok Murat amca. Sonra uyurum belki. Uyku tutmadı şimdi" diye cevapladım. Üzerindeki ceketini çıkarıp Zeynep teyzenin üzerine örttü. Belki bir gün Deniz ve ben de böyle olurduk. Koltuğa oturdum. Koltukta uyuyakalmıştım. Uyandığımda saat sabah sekizdi. Koridorda birkaç kişi göründü. Murat amca ve Deniz'in arkadaşları ile aileleri vardı. İzel ve Sıla ağlıyordu. Mert, Özgür ve Çağatay ağlamasa da çok üzüldükleri belli oluyordu. Murat amca "Bora, bizim çocuklarla tanış istersen" dedi. "Biz zaten tanışıyoruz Murat amca" diye cevapladım. Murat amca başıyla onaylayıp doktorun yanına gitti. "Deniz nasıl?" diye sordu Özgür. "Bugün normal odaya alınacak. En fazla iki gün sonra çıkabilirmişiz" diye cevapladım. "Nasıl oldu olay?" diye sordu İzel. Zorlanarak da olsa anlattım. "Üzgünüm" dedim. "Çok özür dilerim. Deniz'i bu hâle getirdiğim için çok özür dilerim" diye ekledim. Mert yanıma gelip omzuma dokundu. "Sıkma canını. İkinizin de hiçbir suçu yok. O boktan araba yüzünden olmuş hepsi. Kendini sorumlu tutma. Bak, eğer Deniz'i birazcık bile tanıyorsam o bizi bırakıp hiçbir yere gitmez. 'Bizi' derken kastettiğim grubun içinde sen de varsın. Deniz'im sevdiklerini bırakıp bir yere gitmez. Başına ne gelirse gelsin güçlü olur. Şu durumdayken bile bizi yalnız bırakmamak için elimden geleni yapacağına adım gibi eminim" dedi ve yüzüne buruk bir gülümseme yerleştirdi. "Benim adımın Mert olduğundan eminiz değil mi arkadaşlar? Boş yere şov yapmış olmayalım şimdi" dedi. Ortamı düzeltmeye çalışıyordu. Deniz'in bana anlattığı gibiydi Mert. Grubun toparlama makinesi gibi. Murat amca çoktan gelmişti. O sırada iki polis geldi. "Deniz Aydın'ın yakınları siz misiniz?" diye sordu diğerine göre daha uzun olan. "Evet" diye cevapladı Murat amca. "Kaza sırasında orada olan, olaya tanıklık eden biri var mı?" diye sordu. "Ben vardım" dedim. "Bizimle gelir misiniz? İfadeniz almamız gerek" dedi. "Tabii" dedim ve polislerle birlikte ilerledim. Polise tüm olanı biteni anlattım. Arabanın plakasını da verdim. Hastaneye geri döndüm. Bizimkiler çoktan gelmişti. "Neredeydin be oğlum?" dedi Arda yanıma gelerek. "İfade vermeye gittim" diye cevapladım. "Deniz nasıl? Uyandı mı?" diye sordum. "Durumu iyiymiş. Her şey gayet normal. Ama uyanmadı hâlâ. Onu bekliyoruz" dedi. "Arda, ona bir şey olmaz değil mi? Olursa asla affetmem kendimi. Beni bırakırsa ben ne yaparım?" dedim. "Saçmalamasana oğlum. İyi diyorlar işte. Deniz'i sen bizden daha iyi tanıyorsun. Bilmiyor musun onun ne kadar inatçı olduğunu? Gitmez ki o. Hele de seni bırakıp" diyerek beni teselli etmeye çalıştı. Bir süre sonra Deniz uyandı. Az önce ağlayan herkesin yüzünde şimdi güller açıyordu. Herkes birbirine sarıldı. Annem ve babam da bana sarıldı. Kimse görmesin diye başımı annemin omzuna koyup gözyaşlarımı serbest bıraktım. Deniz'i odaya almam için dışarı çıkardıklarında doğruldum. Ağlarken saklandığımı görürse bana çok kızardı. Deniz'in odasına girdik. Hepimiz teker teker sarıldık ona. "Çok korkuttun bizi" dedi Sıla. "Senin kaza geçirdiğini duyunca öyle korktum ki karnımdakini düşürüyordum az kalsın. İnsan bunu öz yeğenine nasıl yapar? Hiç düşünmedin mi benim kızımı o kazayı yaparken?" dedi Mert. Deniz güldü. "Özgür, bir şey demeyecek misin hayatım? Baksana bir de gülüyor. Ne biçim bir babasın sen? Bu kız bizim çocuğumuza nasıl böyle yapar?" dedi bu sefer. Özgür, Mert'e vurarak "Saçma sapan konuşup durma. Kız burada ne halde görmüyor musun? Gevşeklik yapmanın sırası değil" diye kızdı ona. "İyi misin? Çok endişelendik" dedi Beste. "Ben öyle kolay kolay gitmem. Bana bir şey olur mu sizce?" diye karşılık verdi Deniz. O kurtulduğu için mutluydum. Sırıtmama engel olamıyordum. "Benden kurtulamadığın için bu kadar sevineceğini düşünmemiştim" deyip güldü. "Öyle demeyelim de en çok değer verdiklerimden olan Tatlı Bela'mın uyanmasına sevindim diyelim" dedim ve göz kırptım. O sırada Deniz'in doktoru, Murat amca ve Zeynep teyze odaya girdi.
Deniz Aydın
"Çocuklar hepinizi anlıyorum. Arkadaşınız uyandığı ve iyi olduğu için çok mutlusunuz. Ama bu mutluluğu biraz bastırmaya çalışın. Deniz'e karşı mümkün olduğunca dikkatli olmaya çalışın. Özellikle kollarına ve bacaklarına karşı dikkatli olun. Sol bacağında biraz zedelenme oluşmuş. Ama iyi olacak. Çok da ciddi bir sorun değil aslında ama yine de dikkatli olmakta fayda var. Bacağın iyice iyileşene kadar çok yavaş hareket et Denizciğim. Hatta hareket ederken veya yürürken ailenden veya arkadaşlarından yardım alsan daha iyi olur. Ayrıca iyileşene kadar çok yavaş yürümelisin. Senin için rapor yazacağım. Bir süre okula gitmesen daha iyi olur. Okula gitmediğin süre içinde  belirli aralıklarla ailenle birlikte buraya geleceksin ve durumunu kontrol edeceğiz. Duruma göre rapor süresini arttırabilirim. Yürümekte biraz zorlanabilirsin. Bu yüzden alıştırma yapmalısın. Ara sıra yürümen gerek. Ama unutma yavaş yavaş yürüyeceksin. Geçmiş olsun Denizciğim" dedi. "Teşekkür ederim" dedim doktor odadan çıkarken. Daha sonra bizimkilerde dönüp surat astım. Bir süre kendi aramızda boş yaptıktan sonra aileler girdi içeri. Hepsi tek tek geçmiş olsun dedi. O sırada annem elinde çiçeklerle odaya girdi. "Deniz, bir arkadaşın geldi kızım. Bunları senin için getirmiş" dedi ve çiçekleri bana uzattı. Çiçekleri elinden alırken "Kim getirmiş?" diye sordum. "Poyraz diye bir çocuk. Çağırmamı ister misin?" diye sordu. "Gerek yok. Ben gitsem daha iyi" dedim kalkmaya çalışırken. "Dur kızım. Ne yapıyorsun? Ben götürürüm seni" dedi annem. "Sen yorulma teyze. Ben götürürüm Deniz'i" dedi Batuhan. "Evet anne. Batuş beni götürür" dedim. Şimdi Poyraz annemin yanında yalakalık falan yapardı. "İyi, peki" dedi annem. Batuhan beni kaldırıp koluma girdi ve dışarı çıkardı. Poyraz dışarıdaki koltuklardan birinde oturuyordu.  Beni görünce ayağa kalktı. "Nasılsın?" diye sordum. "İyiyim" diye cevapladım. "Canın yanıyor mu?" diye sordu. "Hayır, iyiyim. Gerçekten" dedim gülümseyerek. "Bir kere sarılabilir miyim? Seni özledim" dedi. "Tabi" dediğim sırada "Deniz kollarına dikkat et" dedi Batuhan. Başımı salladım. Kısa bir sarılmanın ardından "Kollarına bir şey mi oldu?" diye sordu Poyraz panikle. "Hayır. Önemli bir şey yokmuş. Ama dikkatli olmam gerekiyormuş sadece" dedim gülümseyerek. "Çiçekleri sevdiğini düşündüm" dedi Poyraz oturmama yardım ederken. "Severim. Teşekkürler" dedim. "Dün de gelmiştim. Ama çok fazla kalmamam gerekiyordu. O yüzden gitmek zorunda kaldım. Bugün tekrar geldim. İyi olduğunu göreyim diye" dedi. "Şu an dünyanın en mutlu insanı olabilirim" diye devam etti. "Abartma istersen" dedim. "Abartmıyorum. Senin aşık olduğun kişi bu durumda olsa sen de böyle olurdun. Gerçi o kişi ben olamayacağım için böyle bir örnek vermemin de bir anlamı yok" dedi. "Poyraz, bu konuyu konuşmuştuk diye hatırlıyorum. Ve hallettiğimizi sanıyordum. Bizim aramızda öyle bir şeyin geçmesi imkansız. Ama arkadaş olabiliriz" dedim. "Peki, tamam" dedi gülümseyerek. "Ben... Artık gitsem iyi olur. Hasta ziyareti kısa sürer derler. Hoşçakal. Kendine iyi bak" diye ekledi. "Sen de" dedim Poyraz ayağa kalktığında. Batuhan da benim ayağa kalkmama yardım etti. Poyraz yürürken birden arkasına dönüp el salladı ve gülümsedi. Ben de aynı şekilde karşılık verdim. Kısa bir süre durup bana baktıktan sonra yürümeye devam etti.

Tatlı BelaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin