Bölüm 14

201 9 3
                                    

Bizimkilerle konuştuktan sonra aradan yarım saat geçmişti. Can sıkıntısından ve çaresizlikten tavanla konuşmaya başlamıştım. "Sana  bir şey soracağım. Aşk diye bir şey varmış sanırım. Ondan nasıl kurtulabilirim?" Tavandan ses gelmedi. "Niye bana cevap vermiyorsun? Aptal şey. Artık avizeyi senden daha çok seviyorum." dedim tavana. Sanırım delirmeye başlamıştım. Yukarı çıkıp biraz kitap okumaya karar verdim en sonunda. Yatağımdan kalktım ve odamın tavanına bakarak "Biliyor musun? Çatı katının tavanını senden daha çok seviyorum" dedim. Evet, artık kesin olarak delirmeye başlamıştım. Yukarı çıktım ve kitaplığımın önünde durup okuyacak bir kitap seçmeye başladım. Sonunda okumadığım ama güzel olduğunu düşündüğüm bir kitabı elime alıp puf koltuğa kuruldum. 

Bora Özay

Aklım Deniz'de kalmıştı. Neden kızgındı bana? Trip mi atıyordu? Saçmalama oğlum. Sevgili misiniz sanki? Kız niye trip atsın sana? Ama kızgın olduğuna emindim. Acaba Cansu'yla beni konuşurken mi görmüştü? Olabilir aslında. Cansu'yla asansör konusunu konuşuyordum. Deniz'i sevmediği ve onu kıskandığı için elektrik düğmelerini kapatıp, elektriği kesip asansörü durdurduğuna emindim. Tahminlerimde de yanılmamıştım. Cansu yapmıştı. Elimi tutup "Her şey seni sevdiğim için" gibi şeyler saçmalarken Deniz sınıfa giriyordu. Kesin onu görüp sinirlenmişti bana. Aklımdaki soru işaretlerini yok etmemin tek yolu ona mesaj atmaktı. Mesajlar bölümüne girdim ve 'Tatlı Bela'm' yazısının üstüne tıklayıp mesaj yazmaya başladım.

Deniz Aydın

Kitabın sayfalarını çevirirken telefonumdan gelen bildirim sesiyle irkildim. Gönderen kısmında 'Egoist Prens' yazısını görünce mesajı okumaya başladım.                                                                                

**********************************

Bora: Neden kızgındın bugün bana?

Deniz: Kızgın değildim. Sinirliydim birazcıcık.

Bora: İki kelime arasında dağlar kadar fark var zaten. Aynı şey ikisi de. Neden peki?

Deniz: Önemli bir şey değildi boş ver.

Bora: Cansu'yla konuştuğum için mi? Kızım siz neden sevmiyorsunuz birbirinizi?

Deniz: O bana gıcık olmuştu ilk başta. Sonra da ben ondan nefret etmeye başladım. Nefret etmem de gayet doğal. Antipatik ya. Ne konuşuyordunuz onunla?

Bora: Önemli bir şey değil boş ver. Bu arada el tutma konusuna gelirsek hemen çektim elimi. Sen içeri girdiğin için görmemişsindir. Bu yüzden bana kızma.

Deniz: Bu yüzden sana niye kızayım ki? Bu beni ilgilendirmez.

Bora: Peki

Deniz: Peki

***********************************

Yalan söylemekten bir gün çarpılacaktım. Ne demek beni ilgilendirmez? Gayet de ilgilendirmişti. Ve kızmıştım da. Kitabı kapatıp aşağı indim. Koltukta baş aşağı durdum ve ayaklarımı duvara yasladım. Zaman hiç geçmiyordu. Melike Teyzenin mesai saati bitmişti. "Denizciğim ben gideceğim birazdan. Yapmamı istediğin bir şey var mı?" diye sordu. "Yok Melike Teyze" dedim. "Tamam. Annen bugün biraz geç kaldı. Trafik varmış. Birazdan gelir. Ben çıkıyorum" dedi. "Güle güle Melike Teyze" dedim. Çok canım sıkılmıştı. 'Annem gelene kadar masayı bari hazırlayayım' diye geçirdim içimden. En azından üşengeç kızının bir işe yaradığını görür de mutlu olurdu. Ben tam masayı hazırlarken kapı açıldı. Annem içeri girdi ve karşısında gördüğü manzarayla gözleri fal taşı gibi açıldı. "Deniz. Hayırdır anneciğim. İyi misin sen? Özel bir gün falan da benim mi haberim yok? On yedi yıldır seni çok az kez sofra hazırlarken görmüştüm." dedi şaşkınlıkla. "En sevdiğim annem iş yerinde yorulmuştur. Ona yardımcı olmak istedim" dedim. "Çatlak. Başka annen var sanki" dedi gülerek. Bir süre sonra babam geldi. Telefonumun şarjının bittiğini fark ettim ve yukarı şarja takmaya çıktım. Aşağı indiğimde karşımda teyzemleri gördüm. "Ooooo. Teyzemler gelmiş" dedim. Teyzemlere sarıldım. Arkamda duran ve benimle aynı yaşta olan yağuşuklu kuzenim Batuhan'ı fark etmemiştim. Gerçi iki metre boyuyla nasıl fark etmediysem. "Naber lan teyzemin evladı" deyip sarıldım Batuhan'a. "İyi. Senden naber teyzemin evlatlığı" dedi. Karnına elimin tersiyle vurarak "Sensin lan evlatlık" dedim. "Vurmasana kızım" dedi. "Ben burada sevinçten havalara uçayım en sevdiğim ve en yakışıklı kuzenim gelmiş diye. Sen bana evlatlık de. Vicdansızsın yemin ederim ya" dedim. "Tamam kuzen. Kızma" dedi eliyle saçlarımı karıştırarak. Masaya oturduğumuzda tam karşıma oturmuştu Batuhan. "Evlatlıksın işte" demişti fısıltıyla. Elimdeki kaşığı Batu'ya fırlattım. "Teyzeee! Kızına bir şey söyle" diye bağırdı. Annem "Deniz! Yine neden kavga ediyorsunuz? Kaşık mı fırlattın az önce sen?" dedi. "Ya anne ben yine kıyamamış kaşık fırlatmışım. Aynı şeyi ben buna desem bu bana acımaz. Kaşık değil direkt çatalı fırlatır bu bana" dedim kendimi savunmaya çalışarak. "Güzel yiyin yemeğinizi" dedi teyzem. "Tamaaam" dedik Batu'yla aynı anda. Daha sonra Batu'ya bakıp çocuk gibi dil çıkardım. Yemekten sonra çay faslına geçilmişti. "Alper abim nerede?" dedim. Alper abim Batu ve benden birkaç yaş büyüktü ve  Batu'dan sonra en iyi anlaştığım kuzenimdi. "Sınavları var. Çalıştığı için gelemedi ama sınavlardan sonra gelecek yanına" dedi teyzem. Canım çok sıkılmıştı. Batu'nun da canının sıkıldığının farkındaydım. Telefonumu elime aldım ve mesajlar bölümüne girip 'Yakışıklı Kuzen' yazısının üstüne tıkladım. "Hadi aşağı inelim de PES oynayalım" yazdım ve mesajı gönderdim. Batu'nun telefonun bildirim sesi geldiği anda mesajı okudu ve bana bakıp sırttı. Daha sonra başıyla onayladı. "Anneee! Biz aşağıda oyun oynayacağız" dedik ve verecekleri cevabı bile beklemeden koşarak en alt kata indik. Kanepeye kurulduk ikimiz de. Takımları seçtik. "Dur. Bekle" dedim. "N'oldu yine yaa" diye bağırdı. "Bağırma lan bana" dedim ve koşarak odama çıkıp Galatasaray formamı giydim. Futbol veya playstation oynarken hep formamı giyerdim. Alışkanlık olmuştu. Aşağı indim ve koltuğa attım kendimi. Oyuna başladık. Birdenbire "Sen Bora'yı nereden tanıyorsun?" dedi Batuhan. "Arkadaşım. Hem sen benim Bora'yı tanıdığı nereden biliyorsun ve sen onu nereden tanıyorsun?" diye sordum. "Takip ediyormuş seni. Ayrıca 7. ve 8. sınıfta aynı sınıftaydık oradan tanıyorum" diye cevap verdi Batuhan. "Sen benim takipçilerimin kim olduklarına mı bakıyorsun?" dedim. "Evet. Kuzen olarak bu benim görevim" dedi. "Ya tamam. Hadi oyununu oyna sen" dedim. Oyun sonunda 2-1 yenmiştim Batuhan'ı. "Ya kızım sen kız halinle nasıl benden güzel oynayabilirsin?" dedi. "Kızları küçümseme. Mesela benim senden daha iyi olduğum birçok konu var" dedim. "Neyse onu boş ver de abur cubur yok mu lan?" dedi. "Var lan. Olmaz olur mu? Burası benim özel mekanlarımdan biri. Ben buranın abur cuburunu eksik etmem. Kalk şuradan bir film seç. Ben yiyecek bir şeyler getireyim" dedim. Bodrum katın mutfağına girdim ve dolaptan bir paket cips çıkartıp tabağa boşalttım. Buzdolabından kola alıp büyük bardaklara da kola koyduktan sonra hepsini bir tepsiye koyup içeri götürdüm. "Seçtin mi?" diye sordum. "Bunu seçtim" dedi elindeki Transformers DVD'sini göstererek. Film bittikten sonra teyzemlerin gitme vakti de gelmişti. Teyzeme Batuhan'ın bizde kalması için ne kadar yalvardıysak da ikna edemedik. Geç saatlere kadar uyumamıştım. Ama daha sonra gözlerimin kapanmasına karşı koyamadım.

************************************

Merhaba arkadaşlar. Hikaye nasıl gidiyor, sizce başka neler yazabilirim bunlar gibi görüşlerinizi yorum kısmına yazın veya mesaj olarak bana bildirin lütfen. Şuan gerçekten yoruma ihtiyacım var. Yorum gelmemesinden dolayı hikayeye devam etmemeyi, yazmayı bırakmayı bile düşünüyorum. Lütfen hikaye ile ilgili fikirlerinizi bana bildirin. Ayrıca sizce yeni bir hikayeye başlamalı mıyım? BTS hayran kurgu hikayesi yazmalı mıyım? Lütfen bunu da bana yorum veya mesaj yoluyla belirtin. Hikayeye oy vermeyi unutmayın. Sizler güzel yorumlar yatıkça ve bölümlere oy verdikçe ben mutlu oluyor ve yazmak için daha çok hevesleniyorum. Hepinizi çoooook seviyorum :)


Tatlı BelaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin