Bugün Bora'ya teşekkür edecektim. Hafta sonumun güzel geçmesini sağladığı için, iki gün boyunca benimle olduğu için. Gerçi yine "Bana böyle şeyler için teşekkür etme. Sadece seni sevdiğim için ve seni mutlu etmek için yapıyorum. Teşekkür etmen için değil" diyecekti. Böyle söylemesi beni mutlu etmiyor da değildi. Her ne kadar benim onu sevdiğim gibi sevmediğini bilsem de. Sınıf yine bomboştu. Son günlerde okula erken gelir olmuştum. Gidip boş olan sırama oturdum. Kulaklığımı taktım ve geçen gün Bora'nın bana dinlettiği şarkıyı açtım. Birkaç dakika sonra Bora sınıfa girdi. İşaret parmağıyla hafifçe burnuma dokunarak "Günaydın güzelim" dedi. "Günaydın" dedim cılız bir sesle. "Erkencisin Tatlı Bela'm" dedi çantasını sıraya bırakırken. "Evet" dedim. Yanıma oturdu. "Ne dinliyorsun?" dedi ve kulaklığımın tekini alıp kendi kulağına taktı. "Aaa. Benim favori şarkıcımı mı dinliyorsun? Sever misin?" diye sordu. "Geçen gün bana onun şarkılarından birini dinlettiğinde o şarkıyı bildiğimi söylemiştim diye hatırlıyorum." dedim. "Bir şarkıyı bilmek sevdiğin anlamına gelmez" dedi. Çok bilmiş. Her şeye de bir cevabı vardı. "Peki. Madem öyle cevap vereyim. Çok severim. Oldu mu?" dedim. "Oldu Tatlı Bela'm" dedi gülerek. Bir süre sessiz kalıp müzik dinledikten sonra "Bora" dedim kısık çıkan sesimle. Bana doğru dönerek "Söyle güzelim" dedi. "Benn... Şeyy... Teşekkür ederim" dedim. "Neden teşekkür ediyorsun?" diye sordu. "İki gün boyunca benimle olduğun için. İyi zaman geçirmemi sağladığın için. Sanırım yakın zamanda öleceğim. O yüzden beni mutlu etmeye çalışıyorsun" dedim. Güldü ve "Hayır. Bunları yapıyorum çünkü seni seviyorum" dedi. Kalbim neredeyse sesi dışarıdan duyulabilecek kadar hızlı atıyordu. "Sevgili kalp, çarpıp durma" diye fısıldadım. Artık iç organlarımla da konuşmaya başlamıştım. Evet, artık kesinlikle delirmiştim. Bora'ya dönerek "Çok garip" diye kısık sesle konuştum. "Garip olan ne?" diye sordu. "Buraya ilk geldiğimde birbirimizden nefret ediyorduk. Ama şimdi..." dedim. Bora cümlemi tamamlayarak "Şimdi birbirimiz için değerliyiz. Öyle değil mi?" dedi. "Öyle" dedim. O sırada bizim tayfa toplu halde içeri girdi. Yağız "Bizimkiler yine bizden önce gelmiş. Şu sıralar ikisi çok sık beraber takılmaya başladı zaten" dedi. Daha sonra her zamanki gevşekliğiyle "Kanka sizi bilmesem aranızda bir şeyler var zannedeceğim" diye devam etti. "Aynen ya. Bana bakın lan. Yoksa var mı?" dedi Arda. Ben zaten kocaman olan gözlerimi fal taşı gibi açmış "Oha artık. Yuh." diye bağırırken Bora da "Saçma sapan konuşmayın lan." diye çemkiriyordu bizimkilere. O sırada Beste ve Ceren de gülümseyerek bana bakıyordu. Diğerlerine çaktırmadan ikisine de ufak birer çimdik attım. "Bana bak Deniz. Konuşmuyorsun değil mi o Poyraz denen herifle?" diye sordu Arda. "Yok be. Niye konuşayım?" dedim yalan söyleyerek. Beste bana "Hadi oradan" der gibi baktı. "Yalan söylediğini biliyorum. Ama merak etme. Kimseye söylemem meleğim" diye fısıldadı kulağıma. Öpücük gönderdim Beste'ye. Ceren bir anda yanımızda bitiverdi. "Ne işler karıştırıyorsunuz siz?" dedi. Olanları anlattım. Daha sonra bizimkilerin muhabbetine ortak olduk. "Beyler ve bayanlar, hatunu ayarladım sayılır" dedi Yağız. "Ya abi bak bunu hiç anlamıyorum. Bu sığır istediği her kızı ayarlıyor. Biz hala sap duralım. Mesela Bora bu heriften daha yakışıklı ama çocuğun daha sevgilisi olmadı. Oğlum istesen her hatun peşinde. Niye böylesin sen?" diye sordu. "Ben öyle üç gün takılmak falan istemiyorum. O sizin işiniz abi. Hem benim hatuna ihtiyacım yok" diye cevap verdi Bora. Beste "Bakın aklıma ne geldi?" dedi. Hepimiz aynı anda kafalarımızı çevirip ona baktık. "Yağız sen bu kızı akşam getir. Beraber bowling oynamaya falan gidelim. Biz de görümce değerlendirmesi yapalım. Bu kız senin için diğerleri gibi değil bence" dedi. "Ya Beste ne kadar iyi düşündün. Harbiden de bu kız çok farklı ya" dedi Yağız. Sonra da cebinden telefonunu çıkarıp Açelya'yı aradı. "Açelya, ben Yağız. Biz akşam bizim çocuklarla beraber bir şeyler yapacağız. Sen de gelsene. Sevgilin öğrenirse sorun çıkmaz değil mi?" dedi. Açelya Yağız'ın beklediği cevabı vermiş olacak ki Yağız gülümseyerek kapattı telefonu. "Taktiğine ölürüm velet" dedim. "Birinci haber sevgilisi yokmuş. İkinci haber gelmeyi kabul etti" dedi Yağız. "Kanka bence sen Açelya'yı bırak fizikçiyi al. Hem 40 yaşından sonra evde kalmaktan kurtulur hem de bizi akraba kontenjanından dersten geçirir" dedi Arda. Hepimiz okulu inletecek şekilde kahkaha atmaya başladık. O sırada Batuhan yanımıza geldi. "Naber millet" dedi. "İyii" dedik hep bir ağızdan. Beste "Akşam beraber bir şeyler yapacağız Batu. Sen de gelsene" dedi. "Olur. Gelirim" dedi Batu. Usulca Beste'nin yanına sokularak "Hayırdır? Dökül bakalım" diye fısıldadım. "Bir şey yok kanka ya" dedi kafasını başka tarafa çevirdi. "Yemezler güzelim" dedim. Bu sefer sırıtarak "Deniz. Ben galiba Batu'dan hoşlanıyorum." dedi. "Oha." diye bağırdım. Bir anda tüm gözler bize çevrildi. "Bir şey yok. Dönün önünüze"diye açıklama yaptım. Bu sefer Ceren yanımıza geldi. Beste olanları ona da anlattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tatlı Bela
Teenfikce"Beni sakın bırakma Tatlı Bela'm" dedi. Güldüm. "Ölsem de seni bırakmam Egoist Prens"