Alıntı ve paylaşımlar için instagram sayfası: fasenix_series
Yataktan sıçradığımda aklımda olan tek şey ailemdi. Kuzenim olan biteni onlara haber verdiğinde, doğum gününden önce ortadan tekrar kaybolduğum için dedemin ne kadar üzülmüş olabileceğini düşündüm ve son sözleri kulaklarımda çınladı; "Hediye konusunda fikrimi almak istersen aynaya bakman yeterli." Yanında olamayacak, ona bu basit hediyeyi bile veremeyecektim...
Tamamen ayıldığımda, gece uyuyakaldığım yerde değil, Owin'in beni misafir ettiği odada olduğumu fark ettim. Koltuğun üzerinde benim için hazırlanmış birkaç kıyafet duruyordu. Kısa bir duşun ardından kıyafetlerin arasından tişört, kalın bir tayt ve kazak çekerek üzerime geçirdim. Kapıdan çıkmadan önce kenara iliştirilmiş botlara baktım. Evin kapısı uçuruma açılırken bu botları nerede giyineceğimi düşünmüştü acaba?
Owin'i bulmak için odadan çıktım ve bir çırpıda merdivenleri indim fakat son basamağa geldiğimde tek ayağım havada kalmıştı. Etraf sessizdi ve dün gece uyuyakaldığım yerde boylu boyunca yatan kişi kesinlikle Owin değildi!
Birkaç saniye havada asılı kalan ayağımı usulca yere indirirken çoktan Kai'yi incelemeye başlamıştım. Saçları kısalmış, birkaç gündür ilgilenmediği belli olan kirli sakalları ona daha olgun bir hava katmıştı. İki aydır onu görmediğimi hatırlayarak, ayaklarımın çekimine engel olamadan kendimi yanı başında buldum. Isınmaya ihtiyacı olmadığı yeterince net anlaşılıyordu; tişörtünü çıkarıp kenara atmış, şömineyi söndürmüştü. Sakin hareketlerle koltuğa oturarak uyuyan yüzünü inceledim. Tasasız, çocuksu ve aydınlıktı... Keşke her şey göründüğü gibi olabilseydi diye düşünmeden edemedim.
Parmaklarımı, kestirdiği saçlarının uçlarında gezdirirken beni fark etmemesi için tenine değmemeye çalıştım. Dudaklarına baktım, onu ilk gördüğüm günkü kadar kırmızılardı. O gözlüklü, kendi halinde çocuk ne zaman böyle yırtıcı ve kararlı bir savaşçıya dönüşmüştü? Onu bu şekilde görünce, etrafını saran endişeler, içini daraltan tüm sorunları bilme isteğime yenik düşüyordum.
Gözlerim dudaklarından boynuna, oradan da omuzlarına kaydı. Sağ omzunda arkaya doğru ilerleyen derin bir yara izi vardı ve ilk merak ettiğim buna sebep olanın ben olup olmadığım oldu. Rhesus'un askerlerini öldürdüğü gün ister istemez gözümde canlanmıştı. O zamanlar beni kurtarmak için hiçbir sebebi yoktu. Üstelik o gün pek kendimde olduğum söylenemezdi, bu yüzden ona zarar verip vermediklerini tam olarak hatırlayamıyordum. Tek hatırladığım çok hızlı ve acımasız olduğuydu.
Tüm bu düşünceler içindeyken yara izine yönelen parmaklarım, teniyle buluşmadan hemen önce onun tarafından engellendi. Onu uyandırmış olduğumu anlayarak zar zor toparladığım cesaretimle yukarı kalkan bakışlarım, onun gözbebekleriyle buluştu. Bu arada beceriksizce geri çekmeye çalıştığım elimi iki santim bile oynatamamıştım. Tekrar gözlerine baktığımda, ilk kez şahit olduğum arzu, şiddetle harıldayan alevleri bile utandıracak ölçüdeydi. Kesilen nefesimi geri kazanmak için sertçe yutkundum.
-Uyandırdığım için üzgünüm.
-Uyumuyordum.
-Tabii ki uyuyordun, diye karşı çıktım. Çatılan kaşlarımla birlikte bir kez daha kendimi geri çekmeye çalıştım. Gördüğüm yüz, tam olarak uyuyan birinin yüzüydü.
Sonunda bileğimi bırakırken yattığı yerden doğruldu.
-Peki, öyle olsun. Bu seferlik bana karşı olan ilgini görmezden gelebilirim.
Yüzüm kıpkırmızı kesilirken şömineye dönerek utancımı gizlemeye çalıştım.
-Burası çok soğuk, diyerek odunları tekrar tutuşturmaya çalıştım. İstesem bir saniyede hepsini yakabilirdim ancak tekrar ona bakmamak için işi ağırdan aldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fasenix Serisi 2 - VANORA
FantasyBilinmezlik hep korkutur. Tüm canlılar gibi, insan da çevresindekilere hâkim olma arzusunu bir meşale gibi taşır içinde. Bilinmezlikten korkup, kendini bilmeden yaşayan varlıklarla dolu evrende, birbirinden kaçışa ''yaşam'' derler. Belki de bu yüzde...