Alıntı ve paylaşımlar için instagram sayfası: fasenix_series
"Aşk en kuvvetli savaştır."
Neredeyse yirmi yıl sonra, kendi ırkımla, kendi evimde, kendi ailemle birlikteydim. Bünyem Vanora'nın atmosferine alışmaya çalışırken duygularım, dalgalı denizde tepetaklak olmamak için dengede durmaya çalışan eskimiş bir kayık gibiydi.
Gözleri bana benzeyen bir babanın gözbebeklerinde kaybolmak, yumuşacık kavrayışı olan bir anne tarafından sarılmak ama aynı zamanda tanımaya can attığım birinden ayrılmak, bir arada yaşanabileceğine ihtimal vermediğim duygulardı.
Öte yandan işler pek de Kai'nin istediği gibi gitmemiş, kontrol bile edemediğim tek kanadımı gören Sybilla, Kai'nin kanatlarındaki su çeperini yok etmeyi reddetmişti.
"O özgür bırakılmadıkça sen de özgür kalamazsın."
Kulağımda çınlayan Sybilla'nın son sözleriyle birlikte yattığım yataktan kalktım. Bu bana ikinci ihaneti miydi, yoksa beni korumaya mı çalışmıştı, anlayamıyordum. İçimdeki ses, her şeyden önce Kai'nin kanatlarının özgür bırakılması gerektiğini söylüyordu. Ailemin yanında ve kendi gücümden bihaberken kanatlarımın olması ya da olmaması benim için önemli değildi ama onun Avernus'ta saf ateşten kanatlarına ihtiyacı vardı. Bakışlarımı, oturmakta olduğum yataktan yukarı kaydırdım. Vanora'nın muhteşem manzarası karşısında bunları düşünmem saçmaydı fakat aklımı Kai'den bir an olsun alamıyordum.
Yatağın tüm yumuşaklığına rağmen sıcak magma taşını arayan vücudum sinirimi bozuyordu. Geniş balkonun narin işlemeli parmaklıklarının ardında kükreyen çağlayanların, yarım ay şeklindeki görkemli yapının dört bir yanından süzülüşünü izleyerek iç çektim. Bundan böyle her sabah beni selamlayacak olan bu manzaranın tadını bir gün çıkarabilmeyi diliyordum ama o gün, bugün değildi.
İçinde bulunduğum duygudurum, henüz çevremde olup bitenlere karşı meraklanmamı engellediğinden, ne her türlü ihtiyacımla ilgilenen Anya ile ne de anne ve babamla doğru düzgün konuşup, sormak istediklerimi soramamıştım. Balkona açılan cam yapıdan kendini dışarı salmış olan wyverne baktım. Vanora'ya alışma sürecimde yalnızlığımı paylaşıyor, bir an olsun yanımdan ayrılmıyordu. Ona Wynter diye sesleniyordum ve o da bu durumdan şikayetçi gibi durmuyordu. Pullarının rengi hâlâ bembeyazdı fakat oldukça hızlı büyüyordu; şimdiden uzunluğu bacak boyumu geçmiş sayılırdı. Wynter'ı bana verdiği için Kai'ye minnettardım. Ona bakarken içimde beliren ürpertiyle titredim, Avernus'ta kalsaydı asla yaşayamayacaktı. Ben de Avernus'ta yaşayamazdım ve odağımı minnet duymam gereken başka şeylere yönlendirmeliydim; ailem gibi...
Üstelik günlerimi bu şekilde geçiremeye devam edemezdim. Böyle ne kendi ırkıma ne de Kai'ye yardımcı olabilirdim. Üzerimdeki kaygan çarşafı atarak, ayrı bir bölmeye açılan banyoya geçtim. Su damlasını andıran küveti doldurmak için tavandaki camı hafifçe araladım. Giyinme odası ve yatağımın dayalı olduğu kısım hariç tüm oda camla kaplıydı ve bu şeffaflığa alışmam zaman alacaktı.
En azından odamın tepesinden aşağı süzülen sular bu şeffaflığı biraz olsun gölgeliyor, durmaksızın akan su, balkonun üzerindeki tabakadan aşağı süzülüyordu. Geçtiğimiz günlerde odanın ortasında oturup, Vanora'yı aydınlatan ana kristalin ışığıyla birleşen damlaların dansını saatlerce izlemiştim. Aşağı düşen her bir damla hem beni büyülemiş hem de buradan ayrı geçirmek zorunda kaldığım zamanları yüzüme vururcasına kalbimi sızlatarak gözyaşlarına dönüşüp yanaklarımdan süzülmüştü.
Suyun sıcağıyla çevrelenirken tüm gerginliğimden arınarak gevşedim. Bir Adonia için utanç verici olsa da vücudum henüz Avernus'tan kopamıyordu. Bunu bilen annem, Anya'dan sıcak su akıntısını odama yönlendirmesini istemişti. Suya yön vermek, Vanora'daki çocukların bile yapabileceği basit bir işken, ben, bunun için yardım almak zorundaydım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fasenix Serisi 2 - VANORA
FantasíaBilinmezlik hep korkutur. Tüm canlılar gibi, insan da çevresindekilere hâkim olma arzusunu bir meşale gibi taşır içinde. Bilinmezlikten korkup, kendini bilmeden yaşayan varlıklarla dolu evrende, birbirinden kaçışa ''yaşam'' derler. Belki de bu yüzde...