Alıntı ve paylaşımlar için instagram sayfası: fasenix_series
Orkestranın tekrar müziğe başlamasıyla ortam eski hâline dönmüştü. Herkes sohbet ederek yemeklerini yiyip, içeceklerini yudumlarken vücudumu sıcak tutmak için içtiğim sıcak suların kimse tarafından fark edilmediğini umuyordum.
Amity'nin kulağına doğru eğilerek,
-Tuvalet ne tarafta? diye sordum.
Girdiğimiz kapının ters yönünü işaret etti.
-İkinci büyük kapı. Çıktıktan sonra ince uzun bir koridor göreceksin; Sol tarafı cam kaplıdır. Sağ tarafında ise tuvaletlerin girişini görebilirsin.
Ayrıntılı açıklamasını dinledikten sonra gülümseyerek masadan kalktım. Wynter peşime takıldığı için herkesin gözü üzerimdeydi. Kapıyı açtığımda ilk onun çıkmasına izin vererek, Amity'nin tarif ettiği koridorda ilerlemeye başladım. Başımı sola çevirir çevirmez camın ardında kükreyen Orea Şelâlesi'ni gördüm. Bana nerede olduğumu unutturacak kadar büyüleyiciydi. Şelâleden aşağı görkemle akan suların görüntüsü beni olduğum zamandan çekip alarak kutlama gününe attı. Babamın yanında Kai'yi ilk görüşüm, boynuna sarılan kız, Amity ile Karolek'ten kaçışımız...
Wynter her zamanki gibi benden önce koridorun ortasına kadar ilerlemiş, açık kapıdan kendini dışarı atmıştı. Özellikle heyecanlandığı ya da korktuğu zamanlarda koşarken kendini tutamayarak kanatlarını çırpmaya başlamıştı. Minik havalanışlar onu henüz uzaklara götüremese de çok geçmeden uçacağını biliyordum. Onu gördükçe hem seviniyor hem de kapıldığım umutsuzluktan her seferinde kendimi çekip çıkarmaya çalışıyordum.
Şelâleyi çevreleyen taşlara doğru büyülenmiş bir şekilde yürüdüm. Melodiyi duyabiliyordum, aynı o günkü gibi capcanlı ve huzur verici... Orea'nın şarkısıyla gözlerim kapanırken suyun serin rüzgârını içime çektim. Bir süre hareketsiz kalarak anın tadını çıkardım. Kutlamanın olduğu gün buradan hiç ayrılmak istemediğimi hatırlayınca gözlerim tekrar aralandı. Aşağı doğru süzülen su kitlesinden savrulan bir damlayı gözlerimle yakalamış, hemen ardından da şelâlenin başında durmakta olan kendimi, arkamda kalan cam yapıyı ve sağı solu kurcalayan Wynter'ı görmüştüm. Bu kısa süreli görüden sonra her yöne genişleyerek güçlendiğimi hissettim. Hızlı bir akımın içinde gittikçe dibe çekilirken etrafımı saran doğal taş taşıyıcı balıkların dansına karıştım. Merak hiç olmadığı kadar içimi kemiriyor, derine, daha derine doğru ilerlemek istiyordum.
Tabandaki kristalleri ilk görüşümde hayranlıkla çarpan kalbim hızlandı. Sert ve acımasız akıntıda kırmızı, yeşil, mor, sarı, laciverte çalan koyu maviler hatta rüyayı anımsatan uçuk pembeler içinde oradan oraya sürüklendim. Taşıyıcı balıkların yüzlercesinin tabanı nasıl beslediğine, taşları küçük bedenlerinden çıkararak nasıl da olması gerektiği yerlere yerleştirdiklerine şahit oldum. Programlanmış gibilerdi. Benim ayırt edemediğim benzer mavilikler içinde onlar, hangisine çekilmesi gerektiğini biliyorlardı.
Onları hayranlıkla izlemeye doyamadan bir başka akıntıyla yön değiştirir değiştirmez büyük bir güçle şeffaf kristâllere doğru savrulup çarpmış ve tuzla buz oldum. Her şey o kadar hızlı olmuştu ki sarsılarak gözlerimi açtığımda kaybolan dengemi geri kazanmak için yakındaki taştan destek aldım.
Kesik ve hızlı nefes alış verişlerim arasında gördüklerimin hayâl gücümün bir eseri olup olmadığını anlamaya çalışıyordum. Anya, balıklar ve Vanora'nın tabanı ile ilgili bilgileri benimle paylaştığında görmeyi gerçekten de çok istemiştim ama böylesine bilgisiz olduğum bir konuda nasıl olurdu da beynim ayrıntılı görüntüler oluşturabilirdi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fasenix Serisi 2 - VANORA
FantasyBilinmezlik hep korkutur. Tüm canlılar gibi, insan da çevresindekilere hâkim olma arzusunu bir meşale gibi taşır içinde. Bilinmezlikten korkup, kendini bilmeden yaşayan varlıklarla dolu evrende, birbirinden kaçışa ''yaşam'' derler. Belki de bu yüzde...