Kahverengi

1.2K 50 9
                                    

7 YIL ÖNCE
Dila'nın mezuniyet günü gelmişti. Artık mesleğinde ilerleyebilecekti.
Mezuniyetine Erdem de gelmişti. Dila büyük bir başarıyla tamamlamıştı bölümünü. Diplomasını aldığında Erdem'in yanına koştu. Erdem ona gülümsüyordu.
Dila o an içinden geleni yaptı,ona sarıldı. Kalbi küt küt atıyordu.
Erdem önce şaşırdı,ama o da Dila'ya sarıldı.
1 aydır evli olmalarına rağmen araları iyiydi. Belki henüz aralarında aşk yoktu ama en azından arkadaşlardı. Aynı odalarda kalmasalar bile iyi gidiyordu her şey. En azından Dila böyle düşünüyordu.
Erdem de çok farklı bir durumda değildi. Asla dediği Dila ona öyle iyi davranıyordu içinden bir ses onu sevebileceğini söylüyordu.
İçindeki ses daha ona neler yaptıracaktı acaba?
Dila'nın ailesinden kimse gelmemişti. Dilara geleceğini söylemesine rağmen hala ortalıkta görünmüyordu.
Dila yavaşça Erdem'den ayrıldı. Erdem'in soğuk kahverengi gözlerine baktı. Bir umut arıyordu. Onu sevebileceğine dair. Çünkü  Dila kendine ne kadar itiraf edemese de ondan hoşlanıyordu.
Ama kendine bunu itiraf edemiyordu,kendini kandırıyordu.
"Tebrik ederim." dedi Erdem.
"Teşekkür ederim."
"Bunu kutlayalım o zaman,sahilde bir restorana gidelim ne dersin?"
"Olur."
Arabaya bindiler. Dila çok mutluydu. Erdem arabayı sürmeye başlayınca Dila'nın telefonu titredi.
"Abla,geleceğim dedim ama yetişemedim. Çok özür dilerim. Şu an neredesiniz? Oraya gelmeye çalışacağım."
Dila mesajı bildirim panelinden okumuştu. Nedense cevap vermek istemedi. Bu özel bir yemekti. Zaten hayatında her şeye dahil olan Dilara'nın Erdem'le olan yemeğine de dahil olmasını istemiyordu.

Oysa Dilara bir yemekten çok daha fazlasına dahil olacaktı,habersizdi Dila...
"İşte."dedi Erdem. "Geldik."
Erdem arabadan indi ve hemen Dila'nın kapısını açtı.
"Oo Erdem Bey bugün çok naziksiniz."
"Dila Hanım bugün çok güzelsiniz,hem de en özel gününüz.Bırakın da ben de biraz centilmen olayım."
Dila utanmıştı. Erdem'in de ondan hoşlandığını düşünmeye başlamak istiyordu ama yanılgı içinde olabileceğinden korkup hemen bu düşünceyi aklından siliyordu.

Dışarıda bir masaya oturdular. Masayı Erdem dünden rezerve etmişti. Bunu Dila için yapmış olması Dila'yı mutlu etmişti.

Garson geldiğinde Erdem Dila'ya baktı.
"Ne yemek istersiniz Dila Hanım?"
Dila güldü. Normalde birbirlerine isimleriyle hitap ediyorlardı ama sanırım bugün böyle devam edecekti.
"Ben taze levrek alayım,yanına da soğuk kola. Bir de bol yeşillikli bir salata."
"Ben de aynısından alıyorum."
Erdem Dila'ya baktı. Garson siparişleri alıp ayrıldıktan sonra Erdem aklına bir şey gelmiş gibi cebinden aniden bir kutu çıkardı.
Dila ne olduğuna anlam verememişti.
"Eveet Dila Hanım, bu başarınıza küçük bir hediye vermek istedim. Size layık değil ama..."
Dila heyecanla gülümsedi.
"Öyle mi Erdem Bey,centilmenliğinizin hakkını veriyorsunuz."
Erdem egoistçe gülümsedi. Dila parmaklarını kutuda gezdirdi. Yavaşça kutuyu açtı.
"Tebrik ederim Dila,umarım hediyeni beğenirsin. Hayatıma renk kattığın için teşekkür ederim. :)
                                                     Erdem "
Dila yutkunamıyordu. Notu eline aldı ve Erdem'e baktı. Tebessüm etti.
Hediye ise bir kolyeydi. Ucunda damla bir detay olan pırlanta kolye.
"Bu gerçekten çok güzel Erdem, hiç gerek yoktu. Çok beğendim. Çok teşekkür ederim."
"Takmamı ister misin?"
Dila başıyla onayladı.
Erdem ayağa kalktı,Dila'nın kumral saçlarını yana çekti ve kolyeyi nazikçe taktı.
Sonra yerine oturdu.
"Çok yakıştı."
"Teşekkür ederim. Her şey için. Hediye için,notun için."
O sırada garson siparişleri getirmişti. Dila'nın telefonu titremişti.
"Abla?Yola çıkıyorum. Neredesin?"
Dila telefonunu kapattı. Dilara'nın gelmesini istemiyordu. Belki de yıllar sonra olacakları hissediyordu.
Dila levreğini yavaşca kesti, ağır ağır lokmalarını yutuyordu.
"Seninle evlenirken asla mutlu olabileceğimi düşünmüyordum. Ama bugün iyi ki hayatımdasın diyorum. Seninle çok iyi arkadaş olduk. Beni anlayan tek insansın."
Dila'nın yutmaya çalıştığı salata boğazına kaçtı ve öksürmeye başladı.
Erdem ayaklandı.
"Dila iyi misin?"
Hemen Dila'ya su verdi. Dila suyu yudumlayınca biraz rahatladı.
Arkadaş...
Bu kadar mıydı yani...
"Ben lavaboya kadar gideyim,sen devam et."
"Gelmemi ister misin?"
Dila başını "hayır" anlamında salladı.
Lavaboya gidip aynaya bakınca gözünden düşen yaşı fark etti. Kendine baktı. Dalgalı saçları,omuzunu açıkta bırakan haki yeşil kısa elbisesi,ve tabii kolyesi.
Neden ağladığına anlam veremedi.
Aslında biliyordu ama kendine itiraf etmekten çekiniyordu.
Makyajını tazeledi. Ellerini ıslatıp boynuna sürdü ve biraz rahatladı.
Lavabodan çıkıp masaya doğru yürürken masalarında sarışın bir kadının oturduğunu fark etti.
Bu Dilaraydı.
"Kahretsin."dedi içinden. Nereden çıkmıştı ki? Dilara yine kahkahalar atıyordu. Erdem de yemeğini yerken onu dinliyordu. Mutlu görünüyorlardı.
"Öyle işte enişte,ablamın bu yaşına kadar bir sevgilisi bile olmamıştır. Çekingen o,napsın zavallı. Reddedileceğini hissediyordu belki."
Yine güldü.
Dila ayaklarını yere çarptıra çarptıra masaya geldi. Soran gözlerle baktı.
"Dilara?"
"Abla,senin telefonun kapali olunca eniştemi aramam gerekti. Sağ olsun o nerede olduğunuzu söyledi de gelebildim."
"Bu saatten sonra gelmene gerek yoktu."diye mırıldandı Dila.
"Hadi ama abla,ne yapayım yetişemedim. Hemen alınıyorsun,işin zor enişte. Her şeye alınıyor bu da."
Yine bir kahkaha.
Dila masadan kalkıp gitmek istiyordu. Her ortamda Dilara'nın hakkında ileri geri konuşmasına sinir oluyordu.
"Aaa,abla. Kolyen yeni mi?Kim aldı?Yoksa eniştem mi?"
"Evet ben aldım. Çok daha fazlasını hak ediyor."
Dila bütün sinirini unutmuştu. Erdem'e teşekkür eder gibi bir bakış attı.
"Vaayy bee. Görüyor musun abla? Ne kadar şanslısın. Ama kolyen çok güzelmiş. Bi çıkarsana deneyeyim."
"Dilara sonra denersin,şimdi yemekteyiz."
"Demek kardeşinden bir kolyeyi kıskanıyorsun."
Dila ne olursa olsun kardeşine kıyamıyordu. Kolyeyi Dilara'ya verdi.
"Ay ama bana çok yakıştı. Darılma ama senden çok yakıştı abla."
Yine güldü.
"Benin olsun mu?Yani hediye biliyorum ama,ne olacak canım. Eniştem yenilerini alır. Ne dersin?"
Dilara'nın ikna yeteneği yüksekti ama Dila ona kolyeyi vermeyecekti. Her ne kadar kardeşine hiçbir konuda hayır diyemese bile...
"Dilara,o hediye. Sana da aynısını alırız. Hem Erdem onu..."
"Benim için sorun olmaz Dila. Kolye artık senin,istediğin kişiye verebilirsin."
Dila vermek istemiyordu. Bu sadece basit bir kolye olsa bile...
"Hadi ama abla,bak eniştem de sorun olmaz diyor."
"Peki Dilara,senin olsun. Hem sana da çok yakıştı."
Dila buydu işte. Kimseyi kıramıyordu. Kendi paramparça olsa da bunu yapamıyordu.
Ama Dilara'nın tek aldığı şey kolye olmayacaktı.
"Teşekkür ederim abla. Seni çok seviyorum."
Dila gülümsedi.
"Bende seni."dedi.
O an Erdem'in kendine olan bakışlarını fark etti.
"Çok güzel bir kalbin var."der gibi bakıyordu.
Dila Erdem'in kahverengi gözlerine uzun uzun baktı.

ŞIMDI
Dila şimdi yine o kahverengi gözlere bakıyordu. Bu sefer "Çok güzel bir kalbin var."der gibi bakmıyordu o gözler. Bu sefer hem mesafeli hem de pişman bakıyordu. Sanki kurtarılmak ister gibi bakıyordu.
Dila güçlüydü.
Ağlamayacaktı.
Asla ağlamayacaktı.
Bu adam için ağlamaya değmezdi.
Ağlamayacaktı.
"Hayır."dedi burnunun direği sızlarken. Gözlerine yaş dolarken gözlerini kaçırdı.
Bu iğrenç adam için değmezdi.
"Değmez."
Pişmanlık dolu koyu kahve harelere son bir kez daha baktı.
Bu sefer güçlü bakıyordu.
"Güçlüyüm ben,senin yaptığın şey beni yıkmadı."der gibi bakıyordu.
Umursamaz.
Güçlü.
Çok güçlü...

Evett umarım bölümü beğenmişsinizdir. Bu bölümü yazmak benim için oldukça zor oldu.
Bazen karakterlerin kurgusal olduğunu unutuyorum:) Bu arada kapağı yeniledim. Kapak hakkında görüşlerinizi yazarsanız çok sevinirim.
Yorumlarınızı bekliyorum.
Yukarı koyduğum şarkıyı dinleyerek yazdım,siz de dinleyerek okursanız çok güzel olur. :)

İhanet(tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin