Dila asla anlam veremiyordu.Sustu.Anlıyordu artık,mektubu tekrar tekrar okuması sadece canını yakıyordu.
Mektubu bir kenara bıraktı. İrem'e baktı. Irem'in gözlerindeki acıyı hissetti. İrem de belki ona acıyordu. Acıdığı için ona merhamet gösteriyordu,belki.
"Gelmez değil mi?Erdem geri gelmeyecek değil mi?"
İrem derin bir nefes vermişti. Yutkundu. Konuşmak istese de sesi titreyecekti.
"Gelsin. Gelse onu kabul edecek misin sanki? Ya Dilara gelse?Onu da mı affedeceksin? Sen saf bir kadın değilsin Dila. Toparlan artık. Onlar günahlarını bir mektupla kapatırlarken sen neden perişansın? Aptal mısın sen? Kalk artık,uyan Dila! Onlar gittiler. Mutlu olsalar da,olmasalar da gittiler. Unut artık. Sen güçlü bir kadınsın. Onlar yaparken utanmıyorlar,sen burada eriyorsun. Buna izin veremem. Uyan artık. Gör. Lütfen Dila. Bu kadar üzgün görmeye dayanamam seni. Kendine gel."
İrem'in gözlerinden akan yaşlar Dila'yı geçmişe götürdü. Belki bu acılardan kurtulmanın yolu geçmişle yüzleşmekti. Geçmişle...7 YIL ÖNCE
"Erdem iyi bir çocuk Dila. Hem babası ile ortak olacağız. Hem ortaklık hem akrabalık. Bir taşla iki kuş. Hele bir tanış,seveceğine eminim."
"Tamam baba,öyle diyorsan..."Dila çay bahçesine vardığında Erdem oradaydı. Yüzünde rahatsız bir ifade vardı. Sahte bir gülümseme.
Elinde bir buket çiçek vardı. Ama onları elinde stresten öyle bir sıkmıştı ki,güzelim çiçekler solup gitmişlerdi. Dila gülümsedi. Ama Dila gerçekten gülümsedi. Sahte değildi. İçtendi.
"Merhaba,Erdem değil mi?"
"Evet,sen de Dila?"
Tebessüm etti Dila. İsmini duymak hoşuna gitmiş gibi bir tebessümdü bu.
"Evet,Dila."
Tanıştılar,konuştular. Çaylarını yavaş yavaş yudumladılar. Zaman akıyordu,Dila fark etmiyordu.
"Öyle yani,senin okul bitti mi?"
"Son senem,birkaç aya bitiyor."
"Kurtuluyorsun desene."
"Yani seviyordum aslında. Ama mesleğe atılmayı çok istiyorum. Mezun oluyorum. Sonunda."
Erdem en sonunda elinde solmuş çiçekleri fark etti. Kendine benzetti sonra,o çiçekler gibi solmuştu ruhu Erdem'in.
"Ben bunları unutmuşum.Kusura bakma. Sana layık değil ama."
"Ne demek,çok teşekkür ediyorum,çok güzeller. Papatyalar... Çok severim. Tekrardan teşekkürler."
"Rica ederim,beğenmene çok sevindim."
Dila saatine baktı. Neredeyse bir saattir buradaydı. O yüzden artık kalkması gerektiğini düşündü. Dila için bu fazlaydı. Bu kadar heyecan fazlaydı. İlk defa birinden çiçek aldığı için garip bir mutlulukla müsaade istedi.
"Ben artık kalkayım,sana ayıp olur mu?"
"Yok,sorun değil. Ama ben seni bırakabilirim. Eğer istersen..."
"Hiç zahmet etme,ben giderim. Çiçekler ve çay için tekrar teşekkür ederim. Görüşmek üzere."
Erdem de tebessüm etti ve Dila gitti.
Erdem kendiyle yalnızdı şimdi. Etrafından geçen insanlar,akıp giden hayat...
Babasının sözleri aklına geldi.
"Bu kadar iyi bir ailenin kızı!Neyine itiraz ediyorsun anlamıyorum ki!"
"Baba tanımıyorum onu,nasıl biri bilmiyorum. Hem sevmiyorum ki. İnsan tanımadığı birini nasıl sever?"
"Zamanla seversin. Hele bir evlenin de."
Erdem buraya bir ümitle gelmemişti. Dila'yı sevebileceği aklının ucundan bile geçmiyordu. Belki iki iyi arkadaş olabilirlerdi ama eş olmak çok uzaktı. Fazlasıyla uzaktı.ŞİMDİ
İrem elinde iki bardak kahveyle geldi. Dila gözünden akan bir damla yaşı sildi.
"Yaşananlar unutulsa da hissedilen duygular unutulmuyor İrem. Yıllar sonra aynı duyguyu yaşadığında sana tanıdık geliyor bu his,yabancı değil. Tanıdık."
Nefes verdi. Kahvesinden bir yudum aldı. Acıydı. Yüzünü ekşitti. Yutkundu. Acı değildi. Yabancı olmadığı hislerin acısı kadar değildi.
"Yıllar geçse de bu hisleri unutamayacağım. Belki anılar silinir ama duygular silinmez.
En çok da beni yaralayan Dilara oldu. Erdem değil. Dilara. Öz ve öz kardeşim Dilara. Bazen acaba aklımı mı kaçırdım diyorum. Insanın kardeşi ablasına böyle bir kötülük yapar mı,bilemiyorum."
İrem Dila'nın sözlerinin ağırlığında ezildi. Ne kadar çok şey hissetmişti bu genç kadın. Hem de kardeşi ve kocası yüzünden. Kardeşi de insana ihanet edip sırtından bıçaklayacaksa insan kime güvenebilirdi ki?7 YIL ÖNCE
"Haftaya nişanı yaparız."
Erdem yutkundu. Hayatı boyunca onu baskılayan ailesi yüzünden asla kendi kararlarını verememişti. Asla karşı da gelememişti.
"Bu kadar çabuk mu?"diyebildi. Daha fazlasına gücü yetmiyordu.
Babası sinirlenmiş görünüyordu.
"Biz diğer aya düğünü ayarlamaya çalışıyoruz,paşamız tarih beğenmiyor. Bu kadar çabuk!Hatta elimizden gelirse daha da çabuk!"
Erdem cevap vermedi,veremedi. Sustu. Hayatı boyunca susmuştu zaten. Hep susmuştu,hep içinde yaşamıştı.
Bir gün patlayacaktı içindeki öfke,nefret... Belki yanlış kişiye patlayıp,masum birine zarar verecekti ama patlayacaktı. Bir gün..."Düğüne 25 gün mü var yani?"
"Evet,25 gün."
Erken olduğunu düşündü Dila. Ama ailesi onun için en iyisini bilirdi. O yüzden o da sessiz kaldı. Hayatının en hatalı sessizliğiydi bu.
"Ablam 25 gün sonra gidiyor desenize,ev bana kalacak. "
Dilara kıkırdadı. Dila da hafifçe koluna vurdu.
"Bekle sana kalacak. Her gün ziyarete geleyim de gör gününü."
Dilara ciddi bir ifade takınmaya çalıştı.
"Ohoo bunla işimiz var valla. Bu eve kök salmış sanki,kolay sökülecek gibi de değil."
Kızlar gülüştüler.
Sonra Dilara, ablasına sarıldı.
"Aslında hiç gitmeni istemiyorum. Seni özleyeceğim."
Dila tebessüm etti.
"Ben de."Herkese merhaba. Bu hikayenin ilk bölümünü iki yıl önce yayınlamıştım. İki yıl sonra tekrar devam ediyorum. Umarım beğenirsinizzz
Sizleri seviyorum💖
Destekleyen herkese teşekkürlerr
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İhanet(tamamlandı)
RomansaBir insanın canı ne kadar yanabilirdi en fazla? Bir insan ne kadar çok göz yaşı dökebilirdi? Uğradığı ihanetin şokunu nasıl atlatabilirdi?Denize sığınmak isterken onu da kurtaran deniz olacaktı da haberi yoktu...