Yukarıdaki parçayı dinleyerek okuyabilirsiniz. Keyifli okumalar dilerim :)
ŞİMDİ
Doğum günümün üzerinden neredeyse dört hafta geçmişti. Havalar iyici bozmuştu.
Erdem ile neredeyse hiç konuşmamıştık. Dilara doğum günümden sonra özür dilemek için yanıma gelmişti,ama onu dikkate almamıştım.
Artık çok acı çekmiyordum. Artık canım yanmıyordu. Aslında hâla yanıyordu. Ama çok daha az.
Issız sakin orman evinde bazen sıkılsam da ya kitap okuyor,ya İrem ile,ya da Pamir ile sohbet ediyordum. Ama genelde verandada oturup kahve içiyordum.Dilara'nın doğumuna az kalmıştı ve biz ne yapacağımızı bilmiyorduk. Patron'un adamları peşimi bırakmış olabilirler miydi? Ya da hâla intikam arzusuyla beni mi arıyorlardı? Yine de Dilara'nın hastanede normal bir şekilde doğurmasını istiyordum.
Kitabımı okurken yüzüme değen rüzgarla irkildim. Üzerimde siyah yün bir hırka vardı. Altımda siyah yüksek bel taytım, içimde de siyah askılı yarım atlet vardı.
Saçımı sıkı bir at kuyruğu yapmıştım. Çıplak karnıma değen soğuk havadan dolayı titreyip hırkama sıkıca sarındım.Soğuk havayı seviyordum. Yüzüme vuran rüzgarı seviyordum. Üşümeyi seviyordum. Titremeyi seviyordum. Soğuk bazen acıyı siliyordu,hissizleşmeyi sağlıyordu.
Yanıma oturan bir çift mavi göze baktım.
''Dila şimdi hasta olacaksın,bak birazdan yağmur yağacak zaten.''
''Off Pamir,abartma.Ay ölürüm bak şurda şimdi.''
Gülmeye başladım ama Pamir gülmüyordu. Dikkatle beni süzdü ve elindeki battaniyeyi sırtına attı. Battaniyenin içine gelmem için bana yaklaştı. Ben de onun yanına girip battaniyenin köşesinden tuttum.
''Niye bu kadar dik başlısın? Hep senin dediğin olacak,hep.''
''Kendime göre haklıysam başka kimsenin düşüncesini önemsemem. Bu kötü bi şey mi?''
Deniz gözlerini bana çevirdi.
''Yani.''
''Dila?''
''Efendim?''
''Artık çok daha iyisin,farkında mısın?Erdem ile her gün yüzyüze bakıyorsun ama kendinden ödün vermiyorsun. Yavaş yavaş acın gidiyor sanki.''
"Her şey gidiyor yavaş yavaş.Artık umrumda bile değil. Acı çekmiyorum. Ama bunu sindirmek kolay olmadı.''
''Nasıl oldu? Yani daha önce bunu sana sormaya cesaret edemedim ama olayı hiç senden dinlemedim. Ama anlatmak istemezsen...''
''Hayır,anlatabilirim. Yani bunca zamandır beraber yaşıyoruz. Bilmek tabii ki hakkın. Nereden başlayayım ki?''
''Erdem seni seviyor. Ama aldatmış. Yani neden? Kim böyle bir şey yapar?''
Nefes verdim.
"Bilmem. Yani onu Erdem'e sormak lazım.''
''Ne zaman evlendiniz? Ne zaman boşandınız?''
''Resmi bir şekilde boşanalı yedi aydan fazla zaman oldu sanırım. Evli olsaydık altı yılı devirmiş olacaktık.''
''Anladım. Peki hep var mıydı? Dilara yani?''
''Hayır. Yoktu. Evliliğimizin son aylarında,biri olduğunu anlamıştım ama Dilara...''
''Ama bir zamanlar birbirinizi seviyordunuz? Hâla seviyorsunuz ama...''
''Saçma saçma konuşma Pamir. Yok öyle bir şey. O sevse aldatmazdı zaten. Hem diyelim ki seviyoruz,diyelim ki aşktan geberiyoruz. Bu hiçbir şeyi değiştirmez. Ortada bir ihanet var. Her şey bitti. Bunun affı olmaz.''

ŞİMDİ OKUDUĞUN
İhanet(tamamlandı)
RomansaBir insanın canı ne kadar yanabilirdi en fazla? Bir insan ne kadar çok göz yaşı dökebilirdi? Uğradığı ihanetin şokunu nasıl atlatabilirdi?Denize sığınmak isterken onu da kurtaran deniz olacaktı da haberi yoktu...