Tüfek

133 19 6
                                    

Onunla karşılaşmazsa utanmazdı, değil mi? 

Mutfaktan çıkıp koşar adımlarla ona verilen odaya ilerledi. Seonghwa'yı görmeyecekti, görmemeliydi. O bileğini yaralamıştı. Onu değersiz hissettirmişti. Her ne kadar hoş biri olsa bu cesur kız hemen pes mi edecekti? 

Odasına girer girmez kapıyı hızlıca kapatıp derin bir oh çektikten sonra elindeki çizmeleri yatağının yanına koymuştu. Onları mutfaktayken ayağından çıkarıp bir hışımla duvara fırlatmış, ama sonra giyecek başka şeyi olmadığı içi elinde taşımak zorunda kalmıştı. Yatağının ucuna yavaşça oturdu önce, sonrasında ise tamamen uzandı arkaya doğru. Yüzüne doğru düşen saçları daha fazla direnmek istemiyordu sanki. Tokasını çözüp onları serbest bıraktı, onları eliyle daha çok karıştırırken gözlerini kapattı. Seonghwa hala aklının her köşesindeydi. Onun kötü de olsa iyi de olsa sürekli aklında olması tuhaf hissettiriyordu. Bileği hala yaralıydı ve dert etmesi gereken tek şey oydu, bir de zamanda yolculuk yapmış olması vardı tabi. Ama sanki bunlar gayet normalmiş gibi sürekli Seonghwa'yı ve yanında utanıp durmasını dert ediyordu.

"Rian? Gelebilir miyim?"

Üç kez tıklatılan kapıdan sonra kapının arkasından duyduğu sesle yattığı yerden hızla kalktı. Seonghwa'nın sesini duyması bile onu telaşa sokmuştu ama gelmesini istemiyordu. Onunla konuşmak da istemiyordu.

"Gelebilirsin"

Kapı yavaşça açıldıktan sonra yine o hoş kıyafetleriyle içeriye girdi Seonghwa. Bakışları önce Rian'ın tokasından tamamen kurtulup omuzlarına dökülen saçlarına gitti, sonra da çıplak ayaklarına... Yüzünde tuhaf bir gülümseme vardı. Sanki her zaman olduğundan daha da mutluydu. Yan gülümsemesi dudağının kenarında küçük bir çizgi oluşturuyordu ve Rian o minicik çizgiye sanki gördüğü en güzel manzaraymış gibi bakıyordu. Az önce düşündüğü ne varsa aklından uçup gitmiş, yerine aptal bir sırıtış bırakmıştı.

"Jongho'nun söyledikleri doğru mu?"

Ve eş zamanlı olarak Rian'ın gülümsemesi hızla silindi. Şimdi her zaman olduğundan daha da aptal hissediyordu kendini. Jongho'yu bir şekilde geçiştirip söylemese olmaz mıydı sanki? Belki de bifteklerini alamadığı için söylemişti.

"Seonghwa ben...B-bak o resmi aslında öylesine çiziyordum ben. Yani her şeyi çiziyordum ve-"

"Ne resmi? Ben tüfek kullanmayı öğrenmek istediğinden bahsediyorum"

İşte şimdi rahatlamış hissediyordu. Daha kimsenin öğrenmesine hazır değildi ki buna Seonghwa da dahildi. Özellikle Rian gibi bir kızın, çünkü kendisini rezil bir kız çocuğu gibi gördüğünden emindi ki bir de kendisinden hoşlandığını öğrenirse tepkisi ne olurdu tahmin bile etmek istemiyordu. İçten içe derin bir oh çekerken durumu ört pas etmek adına tekrar gülümsedi sahte bir neşeyle.

"Ah, evet evet! Tabi ki tüfek...Bir saniye. Jongho sana ne söyledi?"

"Beni talim yaptırırken gördüğünü ve tüfek kullanmayı öğrenmek istediğinden bahsetti. Şey, peki resim? Az önce resimden bahsettin"

"O mu? Pek bir önemi yok. Hem bizim gitmemiz lazım değil mi? Öğrenmem zaman alacak gibi görünüyor"

Önden ritimli adımlarla giderken kapıdan çıktı Rian. Seonghwa'nın her şeyi öğrenmediğine sevinmişti. Upuzun bir süre söylemeyi düşünmüyordu ama en kısa zamanda Jongho'yu boğazlamayı planlarına eklemişti. Bunları Seonghwa'ya bilerek söylemişti. Ve Rian'ın ondan hoşlandığını bildiği sürece daha böyle şeyleri çok yapacağı kesindi.

Güverteye geldiklerinde Seonghwa, Rian'a burada beklemesini söyledikten sonra karina kısmına indi. Kendisine ait olan tüfekle beraber bir tane daha alıp tekrar Rian'ın yanına gelirken sol elindeki tüfeği ona uzattı.

pirate kings: ateezHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin