"Gideceğim Yunho. Kararımı verdim"
"Otur oturduğun yerde, hiçbir yere gitmiyorsun"
Arkadaşının gergin bakışlarıyla hemen susmak zorunda kalmıştı Seonghwa. Yunho onun yanına saçmalıklarını dinlemek için gelmemişti elbette, ortada bir yanlış anlaşılma olduğu aşikardı. Ama Rian o kadar üstü kapalı konuşuyordu ki çözmesi zaman alacak gibiydi.
"Hongjoong'u bulmaktan öylece vazgeçecek değilsin herhalde"
"O ikisini burada kalıp ömrümün sonuna kadar izleyecek de değilim. Benden nefret ediyor, biliyorsun"
"Senden nefret etmiyor Seonghwa"
"Nasıl yani?"
Derin bir şekilde iç çekti Yunho. Rian'ın söyledikleri öylesine karmaşıktı ki kendisi idrak edene kadar Rian çoktan çıkıp gitmiş, soru sormasına fırsat vermemiş ve sözleri havada kalmıştı. Ama tek bildiği şey, haklı olabileceği payıydı.
"Rian tıpkı Hongjoong gibi, çok fazla şey biliyor. İyiliğimiz için bize bile söyleyemeyeceği türden şeyler..."
"Ne söyledi sana?"
Başını iki yana salladı genç korsan.
"Anlatamam, benden bunu isteme. Ama bana güven, Rian senden boş yere nefret edecek kadar aptal değil. Kesinlikle nefret etmiyor, sadece uzak kalması gerektiğine inanıyor"
"Bu yüzden de Kevin'la beraber oluyor, öyle mi?"
"Sanmıyorum..."
"Gerçek bu Yunho"
"Bana mantıksız geliyor. Biliyorum, Jongho'nun anlattıkları da hatırı sayılır şeyler. Ama kafamda oturmuyor bir türlü, Rian'ın bunu yapabileceğine inanmak istemiyorum"
"Ben de inanmak istemiyorum..."
Kısık sesle dudaklarından dökülen kelimelerle beraber sesinin titremesine engel olamamıştı. Sessizce boğazını temizleyip devam etti.
"...ama her şey ortada"
"Hayır. Rian'la konuşmadan her şeyin ortada olduğunu söyleyemezsin. Senden ne kadar hoşlandığını bilmiyordun Seonghwa. Her ne olursa olsun sevdiğini bu kadar çabuk silip başkasına gidemez. Özellikle de Kevin gibi birisine. Hepimiz onun ne kadar aptal olduğunu biliyoruz, Rian da farkındadır"
"Bence üstelemenin bir manası yok artık"
Tekrar başını salladı Yunho. Bu ikisinin, iki en yakın arkadaşının saçma sebeplerden dolayı ayrı kalmasına içi el vermiyordu. Rian'ın her ne kadar haklılık payı olsa da daha önce de söylediği gibi, kafasında oturmayan bir şeyler vardı.
"Gidip konuş onunla"
"Ne? Hayır, sana söylemiştim Yunho. Yapamam"
~
"Sen de iyice pısırıklaştın ha!"
Kendisiyle alay eden Mingi'nin başına bir tokat patlattı Seonghwa."
"Çok cesaretin varsa bu zamana kadar sen sorardın Mingi. Hiç merak etmediğini söyleme bana"
Umursamaz bir edayla omuz silkti karşısındaki genç.
"Bu sizin şahsi meseleniz, burnumu sokmayayım dedim"
Son sözleri birkaç kişiyi kıkır kıkır güldürürken Seonghwa ona alaycı bir ifadeyle bakmıştı. Tüm ekip, Rian'ı beklerken beraber olmadıkları zamanların acısını çıkarıyormuş gibiydiler. Seonghwa uzun zaman sonra ilk defa biraz da olsa iyi hissetmişti. Ayrıca bu sefer harita odasında Kevin da yoktu. Yunho'nun ricasıyla Rian onu getirmemişti. Aslında bir amacı da sorun çıkmamasıyla beraber Seonghwa'yı toplantı sonunda orada yalnız bırakmak, Rian'la konuşmasını sağlamaktı.
Çok geçmeden genç kız da harita odasına geldiğinde sessizlik sağlandı. Seonghwa kendi köşesine sindi, ama dikkatli bir şekilde Rian'ı dinliyordu. Rian'da önce bir süre sessiz kaldı, gözleriyle herkesi süzdü ki bakışları Seonghwa'yı bulmamıştı bir türlü, sonra içten bir gülümsemeyle sessizce teşekkür etti.
"Yeniden herkesi bir arada görmek çok güzel"
Sözünün muhatabı olan kişiler de yine gülümseyerek karşılık verdiler.
"Hongjoong'u da kısa sürede bulacağımızın sözünü veriyorum."
Bu kısa ve samimi konuşmada herkes yine eski Rian'ı birkaç saniye de olsa görebilmişti. Ama sonra yeniden ortam ciddileşti.
"Her neyse, asıl önemli olan konuya gelelim. Hongjoong'un tutulduğu yeri henüz kesin olarak bilmiyoruz. Beyaz Devler onu kendi sığınaklarında tutuyor olabilirler, ama olmayabilirler de. Öncelikle bunun için sağlam bilgiler toplamamız gerekiyor. Burada da devreye Beyaz Devler'in çeşitli dönemlerdeki yandaşları giriyor. Onları bulmak çok zor olmayacak diye tahmin ediyorum. Daha önce de dediğim gibi, Beyaz Devler'in sığınağına gitmek çok daha zor. Ama imkansız değil. Tek yapmamız gereken, evren değiştirmek"
Rian'ın son sözleriyle, daha doğrusu gayet normal bir şeymiş gibi söylediği sözleriyle herkes bir anlığına donakalmıştı. Daha önce, Hongjoong liderliğinde defalarca kez zaman değiştirmişlerdi ama boyut değiştirmek onlara çok çok uzak gelen bir kavramdı.
"Ciddi olamazsın Rian..."
"Başka şansımız yok Mingi"
Başını iki yana salladı genç korsan. Diğerleri de sessiz kalsalar da ona hak vermişlerdi.
"Bu imkansız"
"Öyle gibi görünüyor, ama değil. Çünkü biz farkında olmasak da Fedoralıların mekanına giderken zaman değiştirmedik, boyut değiştirdik."
Ve bu sözler yine anlamsız bakışlarını ortaya çıkarmıştı kendisini dinleyenlerin. Rian onları ne zaman harita odasına çağırsa şok üzerine şok yaşamaya artık alışıyorlardı.
"Ama... Nasıl yapacağımızı-"
"Bilmiyoruz, evet. Ama bir kere yaptık. Demek ki imkansız değil"
Konuşma başladığından beri düşünceli duran Jongho lafa girdi.
"Umarım geç kalmayız. Yani..."
Rian yine kendine has, o rahatlatıcı gülümsemesini sunmuştu arkadaşına.
"Endişeni anlayabiliyorum, ama emin olun Hongjoong'a sandığınız gibi bir şey olmayacak. Tabi asıl sorun da burada başlıyor"
"Nasıl yani?"
Derin bir şekilde iç çekti genç kız.
"Hongjoong'u, bize ulaşmak için yanlarında tuttuklarını düşünüyorum. Hepimize birden ulaşmanın tek yolu bu. Çünkü eninde sonunda liderimizi aramak için harekete geçeceğimizi biliyorlar. Bizi bekliyorlar"
Söyle mini bi' bölüm patlatayım dedim, devamı da yolda 😗
ŞİMDİ OKUDUĞUN
pirate kings: ateez
Fiksi Penggemar"Anladığım kadarıyla şu an geçmişteyim" Yunho kısa bir süreliğine ona baksa da cevap vermemişti. "Hongjoong sana cevap vermemeni mi emretti?"