Son üç günde akıllarına gelen her şeyi denemişlerdi ve Wooyoung şu zamana kadar idam sehpasına yatırılmadığı için tanrıya şükürler yağdırıyordu.
Dizlerini karnına doğru çekmiş otururken mahzen koridorunun bir kenarına fırlatılmış yemek çatalın görebiliyordu. Yemek getirmeye gelen adama çatalla saldırmayı denemişlerdi. Evet, çatalla! Ancak adam kılıcını çektiğinde çatallar yanında fazlasıyla güçsüz kalmıştı. Sonra da bir köşeye fırlatılmıştı."Sanırım gerçekten de burada kaldık"
"Öyle söyleme. Hevesimi kırıyorsun"
"Çatalla saldırmayı denerken benim çoktan kırılmıştı zaten"
Dediği şey doğruydu. Fazlasıyla acınası haldeydiler ve Rian'ın da durumu kabullenmesi gerekiyordu. Dışarıdan birinin yardımı olmadan buradan çıkamazlardı.
Derin bir of çekip başını dizlerine yaslarken hala içindeki o minicik umudu öldürememişti."Dans etmeyi çok severdim..."
Kısık bir sesle söze başladığında Rian bakışlarını ona çevirmişti. Bunu biliyordu, Hongjoong anlatmıştı.
"San'la sokak dansçılarının toplandığı bir yerde tanıştık. O bu konuda fazlasıyla yetenekliydi. Ben ise o zaman vasatın üstüydüm sanırım... Arkadaşlığımız ilerledi, sonra onunla beraber çalışmaya başladık. O eski depoyu da beraber çalışacağımız zaman bulmuştuk. Hongjoong dışarıdaymış, gece geldiği zaman onunla karşılaştık. Kısa sürede öylesine yakınlaştık ki! Hem Hongjoong'la hem de diğerleriyle... Bu duruma düşmemiz çok canımı yakıyor"
Sonlara doğru sesinin titrediğini fark edememişti. Dudaklarını birbirine bastırarak gözlerini kapatırken artık dayanma gücünün kalmadığını hissedebiliyordu. En yakın arkadaşı tarafından öldürülecekti. Bundan daha kötü ne olabilirdi ki?
"Ailem bile bana destek olmazken onlardan güç aldım. Sonunda harika dans etmeyi öğrendiğimde tek düşündüğüm şey onlara hakkımı nasıl ödeyeceğimdi. Ama şimdi..."
Konuşmaya devam ettikçe göz yaşları da yanaklarından ince bir yol çizerek süzülüyordu. Rian şimdi onun yanına gidip sıkı sıkıya sarılmak istemişti. "Ben hep yanında olacağım" demek istiyordu. "Ben yanındayım ve diğerlerinin de eskisi gibi olmasına yardım edeceğim"
Mantıksız geliyordu her şey. Dostluklarını bu kadar çabuk bitiremezlerdi. Ya işin içinde başka bir şey vardı ya da bu çocukların hiçbirini doğru düzgün tanıyamamıştı.Wooyoung hızlıca yeniden gözyaşlarını zaten sırılsıklam olmuş gömleğinin koluna silerken kendine gelmeye çalışıyordu. Konuyu değiştirmek en mantıklısıydı. Sonuçta hiçbir şeyi geriye döndüremezdi.
"Seonghwa... Hiç konuştunuz mu? Yanına falan geldi mi?"
Usulca başını salladı Rian. Belki de şimdi ağlama sırası ondaydı.
"Ona duygularımı açtım Wooyoung"
"Sen... Ciddi misin?"
"Evet. Ama yaptığı tek şey benimle alay edip aptal olduğumu söylemek oldu"
Yüzünde buruk bir gülümseme oluşurken Wooyoung ise ona sözlerine inanmıyormuş gibi baktı. İnanmak istemiyordu. Her ikisi de... Hem buna hem de son birkaç haftada olan tüm şeylere...
~
Yine yemek getirmeye gelmiş olmalılar diye düşündü Rian. Ama günde iki kez getirmezlerdi, değil mi? O kadar vicdanlı değillerdi.
Adım seslerinin sahibi kendilerine doğru gülümseyerek geldiğinde ikisi de donakalmıştı. Yine sorguya mi çekileceklerdi? Ama Mingi'nin bakışları pek de bunu söylemiyor gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
pirate kings: ateez
Fanfic"Anladığım kadarıyla şu an geçmişteyim" Yunho kısa bir süreliğine ona baksa da cevap vermemişti. "Hongjoong sana cevap vermemeni mi emretti?"