Ağlamaktan gözleri şişmiş genci izliyordu sessizce. Bir de omzundan çıkardığı çantayı karıştıran arkadaşını...
Bu adamlar kimdi? Rian onları neden evine getirmişti? Peki ya üzerlerindeki kıyafetler? Belki de arkadaşı çoktan akıl sağlığını kaybetmişti.
Evinde giren yabancılardan sonra bir şey söylemeye cesaret edememişti. Sadece ağzı açık bir şekilde bekliyor, Rian'la konuşmanın bir yolunu bulmaya çalışıyordu. Ama soracak o kadar çok soru vardı ki! Aklı tamamen karışmış vaziyetteydi."Seni 2 gündür arıyoruz Rian-"
Ve arkadaşının şaşkın bakışları birden yanındaki uzun boylu gence çevrildi. Rian sadece 2 gündür kayıp olmasının imkansız olacağını düşünüyordu. Diğer gerçeklikte neredeyse 2 ay kadar kalmıştı.
"Mingi... 2 gün mü?"
"İki gerçeklik arası zaman farkı..."
"Ah, anlıyorum"
"Rian! Tanrı aşkına neler olduğunu anlatacak mısın?"
Sonunda bütün gözler avazı çıktığı kadar bağıran Lu'ya döndü. Rian onun kızmaya hakkı olduğunu düşünüyordu. Ama yardım etmesi gereken insanlar olduğunda arkadaşını gözü görememişti.
"Ben- üzgünüm Lu. Çok üzgünüm. Sana her şeyi anlatacağım. Ama bana birkaç dakika verebilir misin? Benimle gelin çocuklar"
Üç genci de peşine takarak arka odalardan birine yönelmişti şimdi. Hızlı hızlı hareket ediyor, arada da genç korsanların gelip gelmediğini kontrol ediyordu tedirginlikle. Sonunda onları kendi odasına yerleştirip kafalarını toparlamalarını söyledikten sonra yeniden salona döndü. Arkadaşına bir açıklama borçluydu. Her ne kadar kendisinin de diğerleri gibi biraz durup düşünmeye ihtiyacı olsa da bunu yapamazdı. Artık Hongjoong yoktu. Tüm sorumluluk omuzlarında gibi hissediyordu.
Lu tam da bıraktığı gibiydi. Yerinden hiç kalkmamış, bakışlarıyla gelip karşısına oturana kadar kendisini takip etmişti. Nereden başlaması gerektiğini bilmiyordu. Lu söylediklerine inanmayacak bile olabilirdi. Derin bir nefes vererek ellerini tedirginlikle dizlerine koydu, biraz öne doğru eğilip arkadaşının gözlerine baktı.
"Ben... Ben zamanda yolculuk yaptım Lu. Kulağa tuhaf geliyor, evet. Ama bu gerçek"
Birden söylemesi hoş değildi. Ama başka türlü cesaretini toplayamazdı. Arkadaşının tepkisini ölçmek amacıyla birkaç saniye bekledi, tam da tahmin ettiği gibi salonu tiz bir kahkaha doldurdu. Kesik nefeslerin arasında uzun bir kahkahanın ardından konuşabilmişti ancak Lu.
"Rian.. beni korkutuyorsun! Ciddiyim. Bak, her ne bok yediysen bana açık açık anlatabilirsin, yalan söylemene gerek yok!"
İnanmayacağını biliyordu. Ama onu inandırmak sadece biraz zaman alacaktı.
"Ben doğruyu söylüyorum Mari"
"Bu günün tarihi ne? Cadılar bayramı falan mı? Birkaç gün önceden bir bara gidip konsept partiye mi katıldın? Rian, bu adamların ve kıyafetlerinin başka açıklaması olamaz!"
~
Birkaç saat geçmiş olsa da arkadaşını kendine inandırabilmişti sonunda. Buna yanında getirdiği ve daha incelemeye fırsat bulamadığı Hongjoong'un günlüğü ve ipuçları da yardımcı olmuştu. Lu sonunda her şeyi kavramış, biraz zor olsa da idrak edebilmişti. Ama çok karmaşık geliyordu, çok fazla... Ona göre iki günle sınırlı olan zamana Rian'ın iki koca ay sığdırması tuhaftı. Birden kendini korsan gemisinde bulması, sekiz zaman yolcusu korsan, wonderland, kum saatleri... Beyninin yavaş yavaş uyuştuğunu hissedebiliyordu. Hala tam anlamıyla bazı şeyler kafasında oturmamasına rağmen arkadaşına yardımcı olmak istiyordu. Uzun zaman hüküm süren suskunluğunu bozmak amacıyla sesli bir şekilde boğazını temizledi, göğsünde bağlı olan kollarını çözdü sonra.
"Peki şimdi ne olacak? Hiç kum saati yok, kaptan olan çocuk da... Bu dörtlüyle beraber burada tıkılı kaldınız"
"Neler olacağını bilmiyorum. Ama herkesi tekrar bir araya getirmeden duracağımı sanmıyorum. Hongjoong bir hata yaptı. Ve ben bunu düzelteceğim"
Uzun zaman sonra sonunda bir şeyler yazabildim hdkahdkab
Mini bir bölüm oldu bu. Yavaş yavaş devam edeceğim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
pirate kings: ateez
Fanfic"Anladığım kadarıyla şu an geçmişteyim" Yunho kısa bir süreliğine ona baksa da cevap vermemişti. "Hongjoong sana cevap vermemeni mi emretti?"