"Ee yani? Yaşayacak mı?"
"Yaşamak zorunda. Yoksa her şey çöp olur"
Yunho yatakta baygın yatan Damian'ın yarasını zar zor tedavi etmeye çalışırken onu bu halde sokan Seonghwa'dan da ara sıra iğneleyici bakışlarını esirgemiyordu. Eğer Damian kan kaybından ölürse o zaman ettiği işkencelerin de hiçbir anlamı kalmazdı. Çünkü ne olduğunu henüz sadece Seonghwa'ya söylemişti, diğerlerinin de duyması gerekliydi. Aksi taktirde Kevin'ın işini bitirmeleri için yeterli imkanları olmazdı.
"Gerçekten bu kadar ileriye gittiğine inanamıyorum.."
Sözlerini sevgilisinin kulağına fısıldamıştı Rian. Yunho da dahil olmak üzere herkes fazlasıyla gergindi zaten. Daha da işi kızıştırmak istemiyordu.
"Kendimi tutamadım sadece"
"Ne yaptığını anlatacak mısın?"
Genç korsan sessiz kaldı. Belki de Rian'ın bilmemesi daha iyi olurdu. Damian'ın vücudu tamamen bembeyaz kesilmişti ve herkes onun bu halinden damarlarında neredeyse hiç kan kalmadığından emindi. Ama Seonghwa en ufak bir pişmanlık belirtisi bile göstermiyordu. Yunho onun huyunu iyi bilirdi, bazen o kadar sonuçlarını düşünmeden hareket ederdi ki planladıkları işi eline yüzüne bulaştırırdı. Aralarında öfkesine kolay kolay yenik düşebilen tek kişi oydu.
Birkaç saatlik bir çabanın ardından en sonunda Yunho, Damian'ın durumunu stabilize etmeyi başardığında herkes derin bir nefes almıştı. Damian, Kevin'ın bu gemiden gitmesindeki anahtardı ve onu kaybetmek istemiyorlardı. Hala baygın yatıyor olsa da San onun başında beklemeyi kabul etmişti şimdilik, çabuk uyanmasını umut ediyorlardı. Yavaş yavaş herkes revirden ayrılırken Yunho, Rian'a sevgilisini kısa bir süreliğine alıkoyması gerektiğini söylemiş, genç kızı güverteye yolladıktan sonra Seonghwa'yı peşinden sürükleyerek zindanların olduğu kata götürmüştü.
"Bana sinirlisin sanıyordum"
"Sinirli değilim, huyundan vazgeçmeyeceğini de biliyordum. Keşke Rian sana izin vermeseydi"
"Ama sonuçta Damian konuştu, değil mi?"
"Sadece sana konuştu. Biz bir şey bilmiyoruz"
"Ben de size söyledim işte"
Bıkkınlıkla bir nefes verdi Yunho. Seonghwa'nın yanlış olsa bile asla kendi hatasını kabul etmemesi onu çileden çıkarıyordu. Yine de hızlı adımlarla ilerleyerek zindanlara girmiş, kapıdaki görevli gence içeriye kimseyi almaması gerektiğini sıkı sıkı tembihledikten sonra Kevin'ın olduğu bölüme yönelmişti.
"Rian'ın kanıta ihtiyacı var ama bizim yok, değil mi?"
Kaşlarını çatarak anlamsız bir bakış attı arkadaşına genç korsan. Aklından ne geçtiğini anlamak zordu, ama yine de sorgulamadan peşinden gidiyordu. Yunho ise tekrar söze girdi. Bu sefer ses tonu daha kısıktı.
"Rian ondan hıncını almana izin vermeyecek, doğru olmadığını düşünüyor."
"Neden doğru olmasın?"
"Bilmiyorum, fazla soru sormadım. Ama bu asla istediğini yapamayacağın anlamına da gelmiyor. Bana uy yeter."
O sırada çoktan Kevin'ın kaldığı yere gelmişlerdi. Kevin, ikiliyi gördüğünde hemen oturduğu yerden kalkmış ve kapıyı açmalarını dahi beklemeden demir parmaklıklara sarılıp bağırmaya başlamıştı.
"Neden günlerdir buradayım ben?! Rian nerede?! Bunların hepsi senin başının altından çıkıyor! Değil mi Seonghwa?!"
"Seonghwa'nın bir şey yaptığı yok, kapa çeneni"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
pirate kings: ateez
Fanfiction"Anladığım kadarıyla şu an geçmişteyim" Yunho kısa bir süreliğine ona baksa da cevap vermemişti. "Hongjoong sana cevap vermemeni mi emretti?"