Akşam geç saatlerde fazla sıcak hava yerini ılık bir rüzgara bırakmıştı. Kevin'ın gidişi herkesi öyle rahatlatmıştı ki, biraz da yorucu günün etkisiyle bütün gemi erkenden huzurlu bir uykuya dalmıştı. Tabii Rian ve Seonghwa hariç. İlk tanıştıkları zamanlardaki gibiydi tıpkı, güverteye oturup tatlı bir sohbete dalmışlardı. Bazen konuşuyorlar, bazen susuyorlar, ama susmalarında bile birbirlerine gönderdikleri sıcacık gülümsemeler sessizliğin o kadar da rahatsız edici olmamasını sağlıyordu.
"Seninle konuşmaya çalışırken çok değerli bir dostumdan tavsiye almıştım."
"Yaa, neymiş o?"
Genç adam bir anlığına iç çekti. Bu sadece kendisine gelen bir tavsiye değildi, içten düşünceleriydi de.
"Saçların çok güzel görünüyor."
Ve Rian birden kahkahalarla gülmeye başladı. Bu sözlerin kime ait olduğunu tabi ki de çok iyi biliyordu. Yine de Seonghwa'nın iç çekerek hayranlık dolu bir ifadeyle söylemesi onu biraz utandırmış, çekingen bir ifadeyle gülümsetmişti.
"Sen kendi haline baksana, aptal kosan."
Başını biraz yana eğerek tek elini sevgilisinin ensesine doğru bıraktı. Ayrı kaldıkları zamanda ikisi de değişmişti elbette. Omuzlarına doğru yer yer uzayan simsiyah saçları, alnına düşen tutamlarla beraber sıcak esen rüzgarda uçuşuyor ve Rian'ın zamanı durdurup öylece sonsuza kadar izlemek isteyeceği bir manzara oluşturuyordu. Ensesindeki tutamları parmaklarına geçirirken gözlerine baktı, öylesine derindi ki saniyeler içinde dalıp gidebilmişti. Altında yatan düşünceleri kestiremiyordu ama yine de kendisinin bakışları onunkine göre oldukça masumaneydi. Tıpkı minik bir kedi yavrusu gibi bakıyordu, Seonghwa bir anlığına kendini tutamayarak sessizce güldü ve yine güldüğü zaman dudağının kenarında oluşan o kırışıklıklar belirmişti. Rian'ın, onun gözlerini seyre dalmaktan daha çok özlediği bir şey varsa o da gülerken oluşan o minik çizgilerdi. Ensesindeki elini yanağına doğru yerleştirdi usulca, yüzünü ağır ağır kendisine doğru yaklaştırdı. Ve genç korsan hala gülümserken o bağımlısı olduğu noktaya, tam dudağının kenarına uzun, upuzun ve sıcacık bir öpücük bıraktı.
Gözlerini tereddütle açtığında Seonghwa doğrudan kendisine bakıyordu. Vücudundaki tüm kanın yüzüne toplandığını hissetse de durmadı, az önce öpücüğünü bıraktığı yerde tek parmağını sanki masum bir bebekmiş ve yeni keşfetmeye başlıyormuş gibi gezdirmeye başladı.
"Kevin'ın önünde yaptığın şey..."
Sevgilisi fısıldayarak konuşmaya başladığında gözlerine baktı. Nefesi dudaklarına doğru çarpıyordu.
"...muhteşemdi"
Sessizce kıkırdadı.
"Çok güzel bitti"
"Gerçekten bitti mi her şey?"
Rian başını iki yana salladı belli belirsiz.
"Yeni başlıyor, ve çok tehlikeli olacak."
"Korkmana gerek yok, yanında olacağım."
Derin bir şekilde iç çekti bu sefer de. Yanındaydı, ama her an gidebilecek olduğu gerçeği de Rian'ı yiyip bitiriyordu.
"Ama her zaman değil. Belki ertesi gün gide-"
"Şşşh, bunları dile getirme bile. Sadece şu ana odaklan, tamam mı?"
"Peki"
Sözlerinin sonuna gelirken sesleri de git gide kısılıp fısıltılı bir hal almıştı. Seonghwa en sonunda alnını genç kızın alnına yaslamış, tek elini yanağına yerleştirmiş ve burnunu yavaşça onunkine değdirmişti. Ardından da dudaklarına git gide daha çok yaklaşmış, Rian'ın kısa ve minik öpücüklerine inat dudaklarını büyük bir hevesle, uzun uzun, neredeyse yumuşacık dudaklarının arasında kaybolurcasına öpmeye başlamıştı.
Upuzuuun zamandır yazmayıp da sonunda yazmaya karar verince bunu mu çıkardın gerizekalı? Evet...
Taşlamayın beni, daha ısınıyorum.
Bu arada bişey itiraf edeyim, her hafta yeni bi ünlü crushım olduğu için buraya Seonghwa yazsam da dönem dönem başkalarını hayal edip yazıyorum (büyük ihanet).
Neyse, ama Seonghwa'ın gerçekten de gülerken dudağının kenarında oluşan minik çizginin bağımlısıyız, yer vermeden geçemezdim. Akşama doğru uzun bi bölüm daha salarım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
pirate kings: ateez
Fanfic"Anladığım kadarıyla şu an geçmişteyim" Yunho kısa bir süreliğine ona baksa da cevap vermemişti. "Hongjoong sana cevap vermemeni mi emretti?"