Gemisinden ilk çıkarıldığı anda, olayın şokuyla, biraz asabi davransa da şimdi olabildiğince sakinliğini korumaya çalışıyordu Kızıl Kraliçe. Gücünü gösterirse eğer, kendisine karşı önlemleri arttırırlardı. Bu da kaçmasını daha da zorlaştırırdı. Bu yüzden kendisini alan iki adam hala kollarından sıkı sıkıya tutup onu gemilerinin alt katına götürürken bir süre sessizce beklemişti, ama sonra merdivenlere yöneldiklerinde aklına gelen şeyle sessizliğini bozdu.
"Kaptanınızla görüşmek istiyorum, beni ona götürün"
"O da seni görmek için sabırsızlanıyor"
Anlamsız bir şekilde sağında duran pek çirkin adama baktı. Falanca geminin kaptanı seni görmek istiyor deselerdi zaten gelirdi, mürettebatına saldırmaya ve ortalığı ateşe vermeye ne gerek vardı ki?
Yavaş yavaş kararan ortalığı aydınlatan meşaleleri buldu gözleri. O arada çoktan geminin alt katına inmişler, odaların içindeki en büyük ve en gösterişli kapısı olan odaya ilerlemişlerdi. İki adam odaya gelince önünde durdular, birkaç kere kapıyı tıkladılar, içeriden gelen komutla kapıyı açıp içeriye girdiler. İçerisi pek de iyi döşeli olmayan, en azından kendi zevkine uymayan, ama yine de ihtişamından bir kaptanın hususi odası olduğunu belli eden nitelikteydi. Ayrıca alt katta olması da ayrı tuhafına gitmişti. Genelde karşılaştığı kaptan köşkleri hep geminin üst katında, en görkemli yerinde olurdu. Ama bu geminin kaptanının görünüşü olduğu gibi gemi planı da tuhaftı. Rian'ı görünce yüzüne pis bir gülümseme yayıldı adamın. Fazla yaşlı sayılmazdı ama saçı sakalı birbirine girmiş, elbiselerinin her bir parçası kirliliğini saklamak istercesine koyu renk, çizmeleri ezilmiş ve tırnaklarının çoğu da çekilmişti. Rian karşılaştığı itici gülümsemeyle beraber iğrenmiş gibi bakmıştı kaptana.
"Vay vay vay, kimleri görüyorum. Herkesi peşine takan Kızıl Kraliçe..."
"Peşime takılanlara haddini bildirdiğimi söylemediler mi sana?"
Adam oturduğu yerden kalkarken başını iki yana salladı.
"Lütfen, aramızda öfkeye yer olmasın. Dostça bir anlaşma yapalım istiyorum"
"Onu benim gemime ateş açmadan önce düşünecektin"
Umursamazca omuz silkti.
"O oğlanlar seni öylece benim gemime göndermezdi"
Rian sabır dilercesine nefes verdi. Önce hala kollarını tutan adamlardan bir çırpıda kollarını kurtardı, daha sonra geminin kaptanına birkaç adımda yaklaştı.
"Ne istiyorsun benden?"
"Ben değil, diğer birlikler... Senin üzerine arama başlatmışlar. Hem de dudak uçuklatacak bir fiyata"
"Arasınlar da bulsunlar bakalım, bulabiliyorlarsa..."
"Ben bulabildiysem herkes bulabilir"
"Ama herkes senin gibi savaş suçu işlemeyi göze alamaz"
Kollarını birbirine bağlayıp tek kaşını kaldırdı genç kız.
"Neyse ne. Sonuçta elimdesin ve seni direkt onlara teslim edebilirim. Ya da etmem, tabi bir şartla."
"Neymiş şartın?"
Rian'ın yüzünde de aynı alaycı gülümseme belirmişti şimdi. Kaptan bozuntusunun anlattıkları hiç mi hiç ilgisini çekmiyordu. Tehditvari sözleri ve şartları ise bomboştu. Zaten birkaç saate bir yolunu bulup buradan kaçardı, daha önce de olduğu gibi...
"Seni herkes tanıyor, gücünü biliyor, tabi güzelliğini de..."
Konunun nereye varacağını artık kestirmek hiç de zor değildi.
![](https://img.wattpad.com/cover/270990277-288-k884833.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
pirate kings: ateez
Fanfiction"Anladığım kadarıyla şu an geçmişteyim" Yunho kısa bir süreliğine ona baksa da cevap vermemişti. "Hongjoong sana cevap vermemeni mi emretti?"