Senin Aksine

26 4 8
                                    

Önündeki ufak rom bardağından hızlı birkaç yudum alırken kendisine bir şeyler anlatıp duran Wooyoung'u pek de dinlemiyor gibiydi Yunho. Arkadaşının sorduğu sorulara başıyla onaylayarak yanıt verirken bardağını bitirmiş, tabağında son kalan kızarmış ekmek parçasını da ağzına atmış ve Wooyoung'un sözünü kesmek zorunda kalmıştı.

"Böldüğüm için üzgünüm ama, sabahtan beri Seonghwa'yı hiç gördün mü Wooyoung?"

"Hayır, neden ki? Uyuyordur diye düşündüm"

"Baktım, yatağında yoktu. Kahvaltıya da gelmedi"

Kaşlarını endişeyle çatarak bir süre duraksadı Wooyoung, sonra ikisi de aynı anda Rian'a döndü. Genç kız her şeyden habersiz tam yanında oturan Mingi'yle şakalaşıyor, bazen lafa giren Kevin'a ters ters bakarak cevabını veriyor, ama genel olarak gayet normal davranıyordu. Yunho hemen ona seslenerek araya girdi, bu sayede masadaki tüm gözler kendisine dönmüştü.

"Rian. Seonghwa ortalıkta yok. Sabah odasında değildi, şimdi de kahvaltıya gelmedi"

Rian bir anlığına anlamsızca ona baksa da sonra umursamaz bir tavırla cevap verdi.

"Dolaşmaya çıkmıştır, endişelenme"

"Çıkarken gören oldu mu onu?"

Bu sefer de ortaya attığı soruyu herkes olumsuz yanıtlayınca endişesi daha da artmıştı, ama sonra Kevin söze girdi.

"Sabaha karşı, gün doğumunda pansiyonun giriş katındaydım ben. Gördüm dışarıya çıktığını"

"Hah, bak. Kevin görmüş işte. Yakında gelir"

Ama Yunho da, Rian da, Kevin'a fazla güvenilmemesi gerektiğini biliyordu. Yine de Rian'ın bu ortalığı yatıştırma çabası fazla anlamsız kaçmıştı. Masadan keyifsizce kalktı, herkes kalkana kadar da yine pansiyonun kahvaltı salonundaki koltuklardan birinde bekledi Yunho. Günün ilerleyen saatlerinde Rian, balo elbisesi ve maske almak üzere dışarıya çıkacağını söylediğinde peşine takılmıştı. Hem bu saate kadar hala yanlarına gelmeyen Seonghwa'nın gerçekten de dolaşmaya çıkıp çıkmadığını ispatlamak, hem de Rian'la biraz sohbet etmek amacındaydı. Bu yüzden akşamüzeri beraber birkaç mağaza gezmişler, Rian'ın istediği gibi bir maske almışlar, elbise için de başka birkaç mağaza gezdikten sonra Rian birinde elbise denemeye başlamışken Yunho da içerideki deri koltuğa oturup onu beklemeye başlamıştı. Bu arada Seonghwa da hala ortalıkta yoktu. Neredeyse kasabanın her sokağından geçmişler, hiçbir şekilde ona rastlamamışlardı. Yunho bir ara tekrar Rian'a bunu hatırlattığında sadece "belki odasına veya gemiye geri dönmüştür" cevabını almıştı ama genç kızın gözlerindeki, gizlemeye çalıştığı endişeyi de fark etmişti.

Üzerinde yeni bir elbiseyle çıkan Rian, yavaş adımlarla ve kocaman bir gülümsemeyle Yunho'nun yanına gelirken arkadaşının da dudaklarında hafif bir gülümseme oluşturmayı başarmıştı. Üzerinde dökümlü, hafif kabarık, kızıl saçlarıyla aynı renk, kan kırmızısı ve siyahlarla bezenmiş bir elbise vardı. Eldivenleri de yine elbisesiyle uyumlu olarak kırmızıydı. Bunun üzerine az önce aldığı siyah, tüy detaylı maskeyi de taktığında olağanüstü görüneceğinden emindi.

"Nasıl görünüyorum?"

"Muhteşem"

"Sanırım şu ana kadar gördüğüm en güzel elbise bu!"

Rian'ın bu heyecanlı hali, Yunho'yu da mutlu etmişti.

"Maskeyle de uyumlu oldu, sence?"

"Evet. Alıyor musun o zaman?"

Genç kız onu başıyla onayladı, sonra da üzerini değiştirmek üzere yeniden kabine girdi. Dükkandaki görevlinin yardımıyla da işi çok uzun sürmemişti. Elbiseyi paket yaptırıp ödemesini de yaptıktan sonra kendilerini sokağa, oradan da pansiyona attılar. 

pirate kings: ateezHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin