Kapının aniden açılmasıyla beraber ikili korkuyla yerlerinden sıçramışlardı. Hongjoong ikisine de anlamsız bakışlar atarak içeriye girerken Yunho hala olanları Hongjoong'a nasıl anlatacağını düşünüyordu.
"Siz ikiniz burada ne arıyorsunuz? Ayrıca Seonghwa'yı gören var mı? Kahvaltıdan beri onu arıyorum hiçbir yerde yok"
"Ah, o uyuyakalmış"
Hongjoong başını anladığını belli edercesine sallarken Yunho hala tedirginlikle ona bakmaya devam ediyordu. Ondan gelecek olan soruyu önceden hissetmiş gibi Hongjoong da ona bakıyor, aralarındaki tuhaf sessizlikle beraber gözlerini birbirlerinden ayırmıyorlardı. Sonunda Yunho avucunda tuttuğu parşömeni yavaşça liderlerine uzatırken kısık sesle konuştu.
"Dün gece gemiye bir güvercin gelmiş. Bu mektubu getirmiş. Rian da onu görmüş ve hemen mektubu almış. Yani mektup başkasına gelmiş ama... Bir göz atman gerek sanırım"
Hongjoong merakla rulo parşömeni alıp açtı ve hızlıca okuyuverdi. Okumasıyla sinirle bağırması bir olunca Rian'ın yüreği hopladı.
"BİLİYORDUM! İçimizde bir hain olduğunu biliyordum! O gece başka birini gördün mü Rian?"
"Hayır. Yani şüpheli birini görmedim. Her zamanki kişiler, Seonghwa, Yeosang..."
Ve yine düşünceli bir hale bürünmüştü Hongjoong. Gemide birinin kendilerine ihanet ettiğini biliyordu. Uzun zamandır kim olduğunu arıyordu lakin bulamamıştı. Ve şimdi bu mektubun kime geldiğini öğrenebilse her şey daha kolay olacaktı. Sürekli ipuçları çalınmayacaktı mesela, veya çizdiği haritalar ortadan kaybolmayacaktı. O bu düşüncelere dalmışken Yunho da Rian'ın rüyasından bahsedip bahsetmemekle ilgili düşünüyordu. Belki de sadece önemsiz bir rüyaydı. Ama her şeyden anlam çıkarmaları gereken bir evrende bu rüya da öylesine olamazdı herhalde.
"Bir şey daha var Hongjoong. Rian bana bir rüyadan bahsetti"
Hongjoong başında bunca dert varken daha da artmasından bıkmışçasına nefes vererek bakışlarını tekrar Yunho'ya çevirdi.
"Seni, Seonghwa'yı, Jongho'yu ve Yunho'yu görmüş beyaz kıyafetler içinde. Kızıl bir güneşin altında kurulu bir masa varmış. Seonghwa'nın önünde tüfeği, sizin önünüzde ise kadehler varmış"
Genç korsan artık tamamen kafayı sıyırmış gibi hissediyordu. Rian bunları nereden biliyordu? Sadece gelecekten gelen basit bir kız olduğunu düşünmüştü her zaman. Ama bu mektup ve rüya onun zannettiklerinden fazlası olduğunun işaretiydi.
"Yunho. Rian'la özel konuşmam gerekiyor, izin verir misin?"
Yunho başını olumlu anlamda sallayarak odadan çıktıktan sonra artık baş başa kalmışlardı. Rian büyük bir tedirginlikle Hongjoong'a bakarken yine suçlayıcı kelimeler duyacağı için kendini hazırlıyordu. Hongjoong'un planlarında ise şimdilik Rian'ı suçlamak yoktu. Sadece ona Beyaz Devler ile ilgili bir şeyler söyleyip söylemediğini hatırlamaya çalışıyordu. Söylememişti, kendi arkadaşlarına bile bu kadar ayrıntıdan bahsetmemişti hatta. Ama Rian bunları nereden biliyordu? Sonunda sessizliği bozup bakışlarını Rian'a çevirdiğinde genç kız tamamen baskı altında hissediyordu.
"Aramızdaki problemlerin büyük çoğunluğunu çözdüğümüzü düşünüyorum Rian, en azından ilk geldiğin zamanlara göre daha iyiyiz. Değil mi?"
"Evet, yani sanırım öyleyiz"
"Güzel. Şimdi sana bir soru soracağım. Sadece bir kez soracağım ve lütfen bana dürüst cevap ver"
"Peki, dinliyorum"
"Beyaz Devler hakkında ne biliyorsun? En ufak bir şey dahi olsa duydun mu?"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
pirate kings: ateez
Фанфик"Anladığım kadarıyla şu an geçmişteyim" Yunho kısa bir süreliğine ona baksa da cevap vermemişti. "Hongjoong sana cevap vermemeni mi emretti?"