Bölüm şarkısıyla geldimm!
Dinleyerek okuyabilirsiniz."Gemi tamamen onarılana kadar burada kalacakmışız"
"Ne kadar sürer sence?"
"2 ya da 3 gün..."
Pansiyonda kendisine verilen odaya eşyalarını yerleştirmeyi bitirdiğinde yatağında oturan Yunho'ya çevirdi bakışlarını. Gördüğü rüyadan bahsedip bahsetmeme konusunda çok düşünmüştü. Ama sadece boşvermeyi seçmişti şimdilik. Yine her şeyi berbat etmekten korkuyordu. Belki de sadece önemsiz, sıradan bir rüyaydı? Ne de olsa yaşadıkları onu epey bir etkilemişti.
"Biraz olsun güzel vakit geçirebiliriz. Kasabayı gezeriz mesela, nasıl olur?"
"Ben...Şey sanırım biraz yorgunum. Diğerleriyle gitmeye ne dersin?"
Rian onun günlerdir takındığı şüphe dolu tavrına bir anlam vermekte zorlanıyordu. Dev gibi çizmelerini ayağına geçirdikten sonra kılıcını da beline yerleştirdi. Bileği henüz iyileşmemişti ama her an olası bir tehlike çıkabilirdi.
"Peki. Jongho'ya soracağım. Ama akşam da seninle yürüyüşe çıkacağız, tamam mı?"
"Tamam. İyi eğlenceler"
Tahta kapı gıcırdayarak açıldıktan sonra Rian kendini koridorda buldu. Upuzun koridorun ilk odasında yalnız kalıyordu. Sonra Jongho ve Yunho'nun odası vardı, hemen kendisininkinin yanındaydı. Birkaç adım ilerleyip kapının önüne geldiğinde üç kez tıklattı, sonra kapı açıldı.
"Günaydın Jongho"
"Günaydın"
Odadaki yataklardan birinde oturan Mingi de ayağa kalkıp kapının önüne gelirken neşeyle gülümsüyordu.
"Eğlencesiz oda arkadaşın kasabayı gezmeyi reddetti. Acaba bana katılmak ister misiniz?"
"Olur tabi. Birkaç kişiyi daha davet edelim o zaman"
Jongho Mingi'yi kolundan sürükleyip odadan çıkarırken kendisi de çıkıp kapıyı kapattı. Sonra sırayla yandaki, ve onun da yanındaki odalara uğradılar. Yunho, Hongjoong ve Seonghwa dışında hepsi pansiyondan çıkmış, kasabada turluyorlardı şimdi. Etrafta birçok dükkan vardı. Binbir çeşit kıyafetle dolu olanlar, önünde kılıç dövülen tezgahların bulunduğu silah satılanlar ve daha birçok şey... Rian kıyafet dolu vitrinlere göz gezdiriyordu. Bordo ve koyu yeşil renklerin hakim olduğu kabarık elbiseler, deriden yapılmış kurdeleli korseler...Hepsi de çok güzel görünüyordu. Jongho kızın bakışlarını çok geçmeden fark etmişti. Diğerleriyle olan konuşmasını yarıda kesip Rian'ın yanına yaklaştı ve kulağına eğilip kısık sesle konuştu.
"İhtiyacın olan şeyi biliyorum, benimle gel"
Sonra Rian'ın elinden tutup onu bir dükkana doğru sürüklerken diğerleri de ikilinin peşinden geliyorlardı.
İçeride vitrindekinden çok daha güzel kıyafetler vardı. Bazıları askılara asılmış, bazıları ise sergilenmek adına mankenlere giydirilmişti. Rian etrafa gülümseyerek göz gezdirirken askıdaki bir sürü kıyafetin olduğu yere ilerledi. Beğendiklerini askıdan çıkarıyor, işlemelerine dokunuyor ve bazen de kendi üzerine doğru tutuyordu. Eski dönemlerdeki kıyafetler kesinlikle geldiği zamanınkine göre çok daha güzeldi. Elindeki elbiselerden birini üzerine tutup çoktan kapının yanındaki eski koltuğa kurulmuş korsanlara döndü.
"Nasıl görünüyorum?"
Elbisenin boyu Rian için fazla uzundu. Bunu bilse bile sanki havalıymış gibi poz vermeyi unutmadı. Çakma jürilerinin onayını aldıktan sonra kıkırdayarak elbiseyi tekrar yerine astı, o sırada dükkanın sahibi yanlarına geldi. Kadın epey yaşlıydı. Ancak saçlarına beyazlar düşse bile enerji dolu ve güler yüzlüydü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
pirate kings: ateez
Fanfiction"Anladığım kadarıyla şu an geçmişteyim" Yunho kısa bir süreliğine ona baksa da cevap vermemişti. "Hongjoong sana cevap vermemeni mi emretti?"