Hissettim

31 4 6
                                    

"Çok canın yanıyor mu?"

"Fazla değil, idare ediyorum"

Yatakta oturur halde, üzerindeki salaş gömleğin düğmelerini açarken Rian onu utangaç bir şekilde, kaçamak bakışlarla izliyordu. Yunho bu sefer pansumanını Rian'ın yapmasını önermiş, ama önerisini kimse değerlendirmeden hemen Rian'ın eline malzemeleri tutuşturup kaçmıştı. Oturduğu sandalyede biraz huzursuzca kıpırdanırken Seonghwa da çoktan gömleğini üzerinden sıyırmış, genç kızı bekliyordu. Rian için ise başını kaldırmak bile zorlaşmıştı.

"Rian?"

"Hm, şey.. İstersen uzan"

Dediğini yapıp yavaşça yatağa doğru uzandı. Rian baş parmağıyla elindeki kaptan merhem aldı, dudaklarını birbirine bastırarak Seonghwa'nın göğsünü boydan boya kaplayan yaraya sürmeye başladı. Gözlerine hiç bakmıyordu, istese de yapamazdı. Tamamen yaraya odaklanmıştı, bazen hayal ettiği o müthiş bedene de bakmıyordu utancından. Genç korsanın teni oldukça sıcaktı. Buğday rengi yüzeyi oldukça yumuşak, kusursuz ve fazlasıyla çekiciydi, en azından Rian'a öyle geliyordu. Bazen Seonghwa'nın her bir ayrıntısının, usta bir sanatçının elinden çıktığını düşünüyordu. Bir insan ancak böyle kusursuz olabilirdi. Diğer parmakları da kremi yedirmek adına teninde gezinirken iyiden iyiye ısınmış ve kızarmış yanaklarından haberdar değildi. Seonghwa ise başından beri onu gülerek izliyor, göğsüne dokunması kendisini heyecanlandırsa da Rian'ın kızarmış yanaklarına gülmeden kendini alamıyordu.

"Çok uzun zamandır Kızıl Kraliçe'yle beraberdim. Şimdi yeniden utangaç minik Rian'ı görmek beni mutlu ediyor"

"Hm?"

Birkaç kez gözlerini kırpıştırarak yüzüne baktı. Bir elini belli belirsiz yanağına götürüp sonra hemen geri çekti.

"Minik Rian mı?"

Seonghwa'nın dudaklarından sessiz bir kahkaha çıktı.

"Hmhm"

Onun gülümsemesi biraz olsun utancını giderirken şimdilik içinde olduğu durumu unutmaya çalışıp sahte bir sinirle parmaklarını hafifçe yaraya bastırmıştı. Hissettiği ufak acıyla Seonghwa'nın kaşları çatılırken Rian da yaramaz çocuklar gibi gülmemek için dudaklarını birbirine bastırmıştı.

"Böyle bir yarayla hala nasıl ustaca dans ettiğini anlayamıyorum"

"Seninleyken hissetmedim bile. Hem sen nasıl beni öyle kolayca tanıyabildin?"

Rian cevap vermeden önce merhemden biraz daha alıp tekrar yaraya yedirmeye başladı.

"Seninle daha önce de dans ettim Seonghwa. Belimi ve elimi kavrayışını, dansını ve en önemlisi de kokunu asla unutamam"

Genç korsan, sevdiği kadının bu sözleriyle beraber içten bir şekilde gülümsedi. Dudakları iyice yukarıya doğru kıvrılırken bir anlığına Rian'ın kendi bedeninde gezinen elini durdurdu, elini onunkinin üzerine yasladı yavaşça. Pek bir şey söyleyemiyordu, duygulu cümleler kurmakta da pek iyi olduğunu düşünmüyordu ama bakışları öyle şeyler anlıyordu ki Rian onun gözlerine baktığı anda beraber sanki farklı dünyalara gidip geliyorlardı. Seonghwa onu gözlerinin derinliklerindeki güzelim bahçelerde gezdiriyor, dünyaları önüne seriyor, eşsiz çiçekleri hediye ediyor ve şiirlerin en güzellerini okuyordu. Aralarındaki bu kısa sessizlikten sonra yine aynı şekilde yavaşça elini çekti ve işini bitirmesine izin verdi. Sonra aklına gelen şeyle yeniden söze girdi.

"Sana o kolyeyi Kevin'ın aldığını düşünmüştün..."

"Senin aldığını biliyordum"

"Nasıl-"

"Sadece hissettim"

İşi bittiği zaman kucağında duran temiz bezle parmağını sildi, ellerini Seonghwa'ya uzatarak ellerini tutmasını sağladı ve onu yattığı yerden kaldırdı.

"Hırsla kalkan kılıcım boynuna yakışmadı Rian, biliyorum. Ama saf duygularla aldığım kolyenin boynuna çok yakışacağına eminim"

Ve az önce sözleriyle anlattığı güzelliklerin şimdi dudaklarından dökülüyor olması Rian'ı neredeyse gözyaşlarına boğacaktı. Yarasının üzerini sarma işi de bittiğinde geniş ama samimi bir gülümsemeyle karşısındaki gence baktı. Uzun sargı bezinin uçlarını güzelce birbirine bağladı, sonra biraz çekinse de ellerini Seonghwa'nın çıplak omuzlarına yasladı.

"Senin takmanı istiyorum ama"

Ay ben bu ara valla yazamıyorum noluyo bana

pirate kings: ateezHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin