4.Bölüm

16.8K 384 3
                                    

Biliyorum gidişat biraz fazla detaylı ama, Feyza ve Demirkan için detaysız anlatım haksızlık olurdu.
Baya baya uzun bir bölüm yazdım😍😍😍

Cumartesi günü geldi çattı. Kızlarla Başak'dan aldığımız konuma doğru yola çıktık. Beykoz sırtlarında site içinde çok güzel bir villaya geldik, içeri bizi görevli bir personel aldı. Gösterdiği yöne doğru baktığımızda Başak kapıda heyecanlı bir şekilde bizi bekliyordu.
Bende her ne kadar kabul etmek istemesemde. Demirkan'ı göreceğim için çok heyecanlıydım.

Kapıda Başak'la sarılıp öpüştükten sonra içeri ilerledik. Bizi çok büyük bir salonun içinde çok güzel bir kadın, ve adam karşıladı.

Başak " tanıştırayım, annem Filiz babam Mücahit" diye bizleri tanıştırdı. Tokalaşıp selamlaştıktan sonra, kış bahçesine açılan bir kapıdan içeri girdik.
Masada 3 kız 1 erkek misafir daha vardı selamlaşıp tanıştıktan sonra, masaya oturduk.
Filiz hanım bizlere sorular sorarken, benim aklımda sadece Demirkan vardı. Neredeydi, insan kardeşinin doğum gününü kaçırırmıydı.

Kafamdaki sorularla cebelleşirken salonun kış bahçesine açılan kapısından içeri giren Demirkan'ı görmemle karnımda ki kelebeklerin uçuşmaya başlaması bir oldu.
Herkese selam verip önce Başak sonrada annesini çok içten bir şekilde sarılıp öptü.
Annesi'nin ve kardeşi'nin geç kaldın sistemlerine karşılık.

"Dün çok zor bir davadan çıktım yorgundum uyuya kalmışım sonrada malum anca geldim özür dilerim" dedi.
Babasınla öpüştükten sonra masaya baktı.

Masada bir Çağla'nın yanındaki sandalye, birde benim yanımda ki sandalye boştu.
Demirkan gidip Çağla'nın yanına oturdu.
Bana ne oluyordu, neydi bu içimdeki sinir kafam allak bullak olmuştu.
Herkes bir ağızdan sohbet ediyordu,benim kulağıma sadece iki ses geliyordu.
Çağla ve Demirkan'nın sohbeti.
Çağla ona ne iş yaptığını, nerede çalıştığını soruyordu.
Demirkan da Çağlaya anlatıyordu. Sinirden 3 bardak limonata içtim. Kafamı çevirip onunla göz göze gelmemek için resmen savaş veriyordum.
Annesi'nin Başak için yaptırdığı şirin pembe bir pasta masaya geldi.
Başak mumları üfledi grup halinde resim çekildik.
Sinirden içtiğim limonatalar artık mesanemi patlatacak gibiydi.
Masadan kalkıp Başak'ın yanına gittim. Sessiz bir şekilde "Başakçım lavabo netarafta?" diye sorduğumda,başak "salondan çıkınca koridordaki 3.kapı" dedi.
Lavaboya girdim çıkarken içimden bir totem yaptım. Kapıyı açacağım ve karşımda Demirhan'ı göreceğim diye. Kapıyı açtım ama maalesef yoktu. Kış bahçesine girdiğimde, Demirkan beyimiz masadan kalkmış berjer koltuklara geçmiş, ismini şuan hatırlamadığım esmer kazulet kızla baya koyu bir sohbet içindeydi, kız resmen ağzının içine giriyordu.
Benim geldiğimi gördü kafasını ahenkle bir bana birde karşısında ki kıza çevirerek sohbetine devam etti.
Masaya oturmadan kızlara "kalkalım mı?" dedim.

Başak resmen ağlamaklı bir sesle" ya ne olur gitmeyin bir kaç saat sonra abim bizi bara götürecek eğlenceye orda devam edeceğiz" dedi. Ben kalmak istemiyordum ama Çağla ve Duru küçük köpek yavrusu gibi gözüme bakıp ellerini çenelerinin altında lütfen yalvarmasıyla birleştirmişlerdi.
Kafamla peki anlamında onayladım.
Akşam 9 gibi arabalarımıza atlayıp Demirkan'nın götürdüğü bir bara gittik.
Bize ayrılan locaya oturduk içerisi çok kalabalıktı, göz gözü görmüyor desem yeriydi. Demirkan ve kazulet yan yana oturmuşlardı.
Başak "haydi kızlar oturmayamı geldik" diye, hepimizi kaldırdı.
Tabi ağır abimiz Demirkan bey kalkmadı. Pist'te dans ederken arada gözüm locaya gidiyordu. Oturduğu yerden bizi izlediğini gördüm.
Bir müddet sonra yoruldum ve çok susadım yerime geçip kamışımla meyve kokteylimi içiymeye başladım.

SAPLANTI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin