Bölüm 23

350 35 2
                                    

ATEŞ= Buraya geleli on gün olmuş, yani ben kendi mi bilmez bir halde baya uzun süre yatmıştım. Kendimde olduğum zamanlarda acı ve ağrının birleşimi berbat vakitler geçirmiştim. İnşallah bunları  lunam da hissetmemiştir demekten kendimi alıkoyamıyordum, dişi bir kurt olmadığı için bunları yaşamama gibi bir seçeneği de vardı. Çünkü o safkan bir insandı, daha önce hiç görülmemiş ve yaşanmamış bir mühürlenmeydi bizimki. Bu yüzden hiçbir şey kesin değil hatta belirsizdi. Döndüğümde öğrenecektim mührün  ona ne denli etki ettiğini, özlemiştim hem de çok. O yanımda değilken yarım hissediyordum, artık bir an önce köyüme dönmek istiyordum.

Nemf kraliçesi Uhra bizi eksiksiz ağırlamıştı, hatta bu ağırlamadan bekar olan erkek kurtlarımız çok memnun kalmıştı. Nemfler eş konusunda bağlayıcı olmadıkları gibi tür konusunda da seçici değillerdi. Onlar için eş sadece zevk ve üreme için gerekli olan,  sadece o an yanında bulundurdukları kişilerdi. Özgürlüklerine çok düşkün varlıklardı, hem de her konuda. Baş büyücünün odaya girmesiyle oturduğum yerden ona doğru döndüm, ardından Abay da gelmişti. Baş büyücü kapanmaya yüz tutmuş yaralarımı kontrol edip, artık iyi olduğuma karar vermiş olmalı ki. " Artık bugün yola çıkalım oğul" diyerek zaten dünden razı olduğum şeyi dillendirdi. Baş büyücüyü onaylayarak toparlandım, sonrasın da Abay ,ben ve büyücü Uhra'nın evine geçerek bizim için yaptığı her şey için minnettarlığımızı bildirmiş, birazdan yola çıkacağımızı ona da söylemiştik.

Baş büyücü hepimizin ortak olarak aldığı kararımızı Uhra'ya da açıkladı, artık nemfleri müttefiğimiz olarak kabul etmiştik. Her konuda bize gelebilirlerdi, Uhra duyduklarından memnun bir edayla konuşulanları dinlemiş ve aynı şeylerin bizler içinde geçerli olduğunu belirtmişti. Konuşmamız bittiğinde herkesle beraber ayaklandım ama atlarımızın o arbedede ya ölmüş yada kaçmış oldukları aklıma gelmişti. Bu da yüzümün düşmesine sebep olmuştu, kurtlar dayanıklıydı dönüşerek yolculuğun üstesinden gelirlerdi ama büyücüler başaramazdı. Başarsalar bile bitmek bilmeyen  bir yolculuk olurdu. Hep birlikte onların deyimiyle nemf diyarının bahçesine indik, burası cennetten bir parçaydı sanki. Bin bir çeşit ağacın ve farklı çiçeklerin süslediği her bir ayrıntısıyla  doğanın kendi mucizesiydi. 

Uhra'nın yanına gelen bir nemfe duymadığımız şeyler söylemesiyle, nemf aceleyle uzaklaştı. Bu arada bizde kendi türlerimize  toplanmaları için çağrıda bulunmuştuk. Abay elindeki boynuzu üflerken ben dönüşerek ulumuştum. Galiba içimizde en sessiz ve havalı olan baş büyücüydü, ellerini kaldırarak bir kaç söz söyleyerek bu işi halletmişti.  Çok geçmeden hepsi toplanmış gitmeye hazırdık, Uhra ve Ayevi bizi elf diyarının çıkışından ağaçların başladığı yere kadar geçirmişlerdi. Hatta  Uhra yolculuk için bize yirmi tane at bile yakalattırmış, bu da yetmezmiş gibi yolculuk için yemek çıkınları yaptırmıştı. Bunu gören büyücü nemf kraliçesine teşekkürlerini dile döktü ve yüzündeki gülümse ile de ne kadar memnun kaldığını belli etti. 

Artık yola koyulmak için ayrılacakken bir kaç gündür dikkatimi çeken  ve gördüğüm ilk an aklıma Hira'yı getiren,  nemflerin ayak bileklerine  taktıkları güzel taşlardan yapılmış  takılardan  istemeye karar vererek Ayevi' ye derdimi çabucak söyledim. Ayevi yanımızdan ayrılıp çok kısa bir zamanda tekrar geldiğinde elindeki takıyı bana uzatarak " lunan  çok şanslı, bu da bizim ona hediyemiz olsun. Bu taş malakit taşıdır, taşın özelliği enerji taşı olmasıdır hem de lunanın gözleriyle aynı renk alfa. Ona çok yakışacak" diyerek takıyı avucuma bıraktı , başıyla beni selamladıktan sonrada  arkasını dönerek şelaleye doğru yürümeye başladı. Ben sanırım duyduklarımla şaşırmıştım, öylece arkasından bakıyordum. Bunu fark eden Şevval elini omzuma koyarak beni bulunduğum durumdan çıkararak " onun gücü geçmişi görmek  alfa, sen yaralıyken seninle ilgilenenlerden biride oydu, sana dokunduğunda geçmişinden parçalar görmüş olmalı demek ki" diyerek atlara doğru yürüdü.

Gecenin KızıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin