Bölüm 47

220 16 3
                                    

KAMRAN= Evet çıldırmış durumdaydım. Önce karşıma çıkan ilk ağacı paramparça edene kadar yumrukladıktan sonra, ceza alacağımı bildiğim halde yaşlıları da fena hırpalamıştım. Lunam'ın kaçırılmasının sorumlusu olarak onları görüyordum ve eğer onun başına bir şey gelirse de hepsini gözümü kırpmadan öldürürdüm. Şuan bedenim doğruca ona koşmayı istese de aklım buna engel oluyordu ve aklımla hareket etmeli bir delilik yapmamalıydım. Çıkılmaz durumun içindeydik şuan. Nefilim Aysa'yı  koruyucu ve kitabın karşılığında  bana geri vereceğini bildirmişti gönderdiği haberle ama yine de ona güvenmiyordum. Bunun üzerine  diğer haberde Ateş'ten gelmişti ve buraya gelmeden tılsımlı köye geçeceklerini söylemişlerdi.

 Yaşlıları elimden alan betama dönerek " eli kişilik bir grup hazırla hemen tılsımlı köye gidiyoruz" dedim. Sözlerimle yanımdan hızla ayrılan betamdan sonra atımı almak için hemen ağırlara doğru yürüdüm. Atıma atladığım gibi köyün girişine sürerek kurtlarımı beklemeye başladım. Çok geçmeden Han ve elli atlı kurdum yanıma gelmişlerdi bile. Han' a "sisli orman sana emanet" diyerek atımı tırısa kaldırdım. 

Betamın yüzü düşmüştü yanımda olmak istiyordu biliyordum ama şuan neler olacağı belli değildi ve benim yokluğunda sisli ormana ve halkımıza liderlik yapmalıydı. Bedenim kendini savaşa hazırlamış kaya kadar sert ve bir  buz dağı kadar donukken, içimi lavlar istila etmiş cayır cayır yanıyordu. Kadınıma bir şey olursa  bedenim belki kaldırırdı ama kurdum bunu asla kaldıramazdı. Bu acıyı bir kez yaşamıştı ikincisi yıkım olurdu.  Atımı hızlandırdım bir an önce Tılsımlı Köye varıp kadınımı almak için ne gerekiyorsa yapmalıydım.

HİRA=  Parıltı gölünden ayrılmamızın ardından üç gün geçmişti ve Batık ormanın kıyısında dinlenmek için durduğumuzda kurtların şekil değiştirerek bizi koruma çemberi altına almasıyla ne olduğunu şaşırdım. Elflerinde onlardan farkı yoktu ve diğerlerinin. Bekçilerim etrafıma anında toplanırken yaşlı büyücü koruyucu bir büyü yapmaya başlamıştı hemen. Karşımıza baktığımda kap kara dumanların içinden çıkan bir demirkıynağı gördüm. Kurtlar saldıracağı sırada oda kulakları rahatsız eden çirkin sesiyle hepimizin duyacağı şekilde konuştu.  "Nefilimden haber getirdim koruyucu".

Duyduklarımla anında boğazım yırtılırcasına haykırdım," saldırmayın sakın". Nefilimin ne haber gönderdiğini merak ediyordum, hem de öğrenmeden öldürürsek belki de önemli bir şeyi bilemeyecektik dimi. Kurtlar sesimi duydukları anda saldırmak yerine bir adım geri çekildiler. Sesimi duyması için bağırarak" söyle bakalım neymiş bu haber" dedim. Demirkıynak " Nefilim diyor ki küçüğüm elf prensesi Aysa misafirim, senin ve  kitabın karşılığında onu serbest bırakacağım, kalemde seni bekliyorum".

Duyduklarımla başımı yanımdaki eşime çevirdim, gözleri kısılmış ,çenesi sıkmaktan kilitlenmiş, boynundaki bütün damarlar dışarı çıkmıştı. Gözlerim diğerlerinin üzerinde turladığında ise herkesin kızgın ama bir o kadarda şaşkın olduğunu anladım. Kamran'ın haberi var mıydı acaba ve varsa kim bilir ne haldeydi. Demirkıynak geldiği gibi kara dumanların içinde kaybolduğunda, bende olduğum yere çöküverdim. Arkadaşım benim yüzümden şuan Nefilimin elindeydi. Ona zarar vermeyeceğini anlamıştım çünkü misafirim demişti, tutsağım değil. Ama  yine de benim yüzümden bu durumdaydı işte ve ben bu yüzden kendimi çok kötü hissediyordum.

Ateş yanıma çöktükten sonra kollarına bana sararak bedenimi kendi bedenine yapıştırdı. Bir kolu belimde kalırken diğerini çözüp eliyle başımı iyice boynuna bastırdı. "Yanındayım üzülme, bir yolunu bulup Aysa'yı geri alacağız" dedi. Evet alacaktık tabi ki ama nefilim beni almadan onu asla vermezdi. Yaşlı büyücü ve diğerleri yanımıza gelerek onlarda etrafımıza oturdular. Yaşlı büyücü "hemen Kamran'a haber gönderelim buraya gelsin ki ne yapacağımıza hep birlikte karar verelim" dedi. Ezra hemen kalkarak kurtlardan birini sisli ormana gönderirken bizde sus pus olmuş kendi sessizliğimizde boğuluyorduk.

Gecenin KızıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin