Bölüm 40

240 21 2
                                    

HİRA= Beş gündür buradaydık ve bugün misafirliğimizin son günüydü. Bugün elf prensi Abay'ın birleşme töreninden sonra yola çıkacaktık. Şimdi kızlarla beraber tören için hazırlanıyorduk. Aysa kadimlerle görüştüğümüz gecenin sabahı bizi kendi dikimcilerine götürmüş ve onların burada giydiği elbiselerden dikilmesini istemişti.

Tabiki hiçbirimiz itiraz etmemiş ve hatta çok mutlu olmuştuk. İyiki de bunu düşünmüştü, çünkü üzerimde olan beyaz renkli elbiseye bayılmıştım. Omuzlarımda kalın askılarla başlayıp, derin bir göğüs dekoltesi olan. Belime kadar vücudumu sıkıca saran, fakat belimden aşağıya kiloş devam eden ve etek kısmının ön tarafında baldırıma kadar çıkan derin bir yırtmaca sahip olan bu elbise muhteşemdi.

Ayıptır söylemesi bana da çok yakışmıştı. Ateş'in beni bu elbiseyle gördüğünde çok beğeneceğine emindim. Bu düşünce dudaklarımın kıvrılmasına sebep olurken, Ezra'nın kalçama bir şaplak atarak " harika görünüyorsun yavrum" demesiyle de bundan emin oldum. Eh her kadın beğenilmek isterdi hatta sadece bununla da yetinmez bunu  duymakta isterdi.

Kendimi süzmeye bırakarak kızlara döndüğümde Ezra'nın da benim gibi beyaz bir elbise giydiğini gördüm. Ki Ezra bu haliyle mankenlere taş çıkartıyordu. Amil ise tenini ve saçlarını daha çok öne çıkaracak olan lacivert bir elbise giyerken, Şevval bütün vücut hatlarını gözler önüne seren koyu yeşil bir elbise giyiyordu.

Kapının vurulmasıyla kızların üzerinde olan bakışlarımı o tarafa çevirdim. İçeri giren kızıl kadınla gerilmedim desem yalan olurdu. Aysa onu da ayırmamıştı elbise konusunda ama onu gördüğümde keşke ayırsaydı diye düşünmeden edemedim . Neden mi ? Kızıltan saçlarıyla aynı renkte bir elbiseyle dolgun vücut hatlarını çekinmeden sergilerken ve  güzel görünürken düşünmemek elimde değildi. Annemin bir lafı vardı "yiğidi öldür ama hakkını yeme " diye, güzel kadındı Kızıltan.

Tek burada olmayan Aysa diye düşünürken, kapıdan o da içeri girdi ve hepimizin bakışları onda kilitlendi. Aysa beyaz tenini ve beyaz saçlarını ortaya çıkaran siyah bir elbise giymişti. Gözlerimi ondan alamıyordum. Meleksi bir güzellikte olan kız eğer ki daha da bir üst seviye  varsa oraya atlamıştı. Kamran çok çok şanslı bir adamdı.

Bize güzel bir gülümseme sunduktan sonra " harika görünüyorsunuz kızlar, eğer hazırsanız gidelim" dedi. Hepimiz onu onayladıktan sonra törenin yapılacağı saray bahçesine indik. Sarayın bahçesi çok büyüktü ama yine de yeterli değildi. Resmen elf akımına uğramıştı. Aysa'yı takip ederek ilerledik ve en öne geçip beklemeye başladık.

Bedenimde hissettiğim karıncalanmayla Ateş'in geldiğini anladım. Aramızdaki mühür bağından  olsa gerek bana yaklaşmaya başladığı an  görmesem de onu hemen hissediyordum. Önce kadimler tören için hazırlanan, çiçeklerle süslenmiş sahneye çıkarak ayın hilal hali şeklinde dizildiler. Sonra filüt benzeri bir şeyle çaldıklarını düşündüğüm yavaş ve huzurlu bir ezgi kulaklarımıza doldu.

Abay'ın anne ve babasının da kadimlerin arkasında yerlerini almasıyla tek eksik gelin ve damattı. Çok geçmeden Abay güzel gelini Mira ile kadimlerin tam önünde yerlerini aldılar. Kadimler benim anlamadığım bir dilde önce Abay' a sonra Mira'ya bir şeyler söylediler. Hepsinin aynı anda aynı sözleri söylemeleri ne kadar söylediklerini anlamamış olsam da bir ağırlık katıyordu söylenen sözlere.

Aysa' ya dönerek onu dürttüm. Sonuçta söylenenleri anlayan oydu ve bana cevap verirse de o verirdi dimi.  Aysa onu neden dürttüğümü anladığı için söylenenleri bana tercüme etti hemen. "İkisine de Yaratıcı nın huzurunda bir olmaya söz vermelerini söylediler" dedi. Abay yine anlamadığım dilde onları cevapladıktan sonra Mira'da  cevapladı. Tam Aysa'yı yine dürtecektim ki gerek kalmadı. Çünkü Aysa  ne söylediklerini söyledi. "Abay gözlerimin ışığı sönene kadar dedi, Mira ise kalbim durana kadar dedi" diyerek onları izlemeye devam etti.

Gecenin KızıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin