YAŞLI BÜYÜCÜ TANHA= Saatlerdir Kutan ile yaradılışın kitabını inceliyorduk, çözdüğümüz az bir kısmın beraberinde çözemediğimiz kısım çok daha fazlaydı. Bunu tamamen çözebilecek büyücüler vardı tabi ama hiçbiri hayatta değildi, bizse elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalışacaktık. Şevval'i de yanımıza çağırarak incelemeye devam ettik, farklı bakış açıları daha iyi olabilirdi. Gerekirse ben Tılsımlı Köye dönerken Şevval'i de burada bırakırdım, çözmeye çalışmaya devam ederlerdi. Kitabın ilk sayfasında yazanlar aynen şöyleydi " kanı kanla yumazlar, kanı su ile yurlar " Benim ve yardımcılarımın çıkardığı anlam " kötülük kötülükle düzelmez, iyilikle düzeltmek gerekir " yani kim ne yapacaksa bunu belirtmemişti, iyilikle hareket etmeliydi.
Bir diğer sayfada ise " kitabın samimine mümeyyezin demi karışmalı ki sırlar zuhur etsin " Bununda anlamı en azından biz öyle çevirmiş ve yorumlamıştık, " kitabın özüne seçilmişin kanı karışmalı ki gizemler ortaya çıksın" buda demek oluyordu ki Hira'nın kanı kitabın anahtarıydı. Yarın ilk iş deneyip görecektik neler olduğunu. Bir diğer sayfada ise " kainatta mevcut olan cevherleri mümeyyez cem-i kuvvet" bunu da şu şekilde yorumlamıştık " evrende bulunan değerli taşları seçilmiş olan bir araya getirerek gücü toplayacak" Sözü çözmüştük, taşlar güçlüydü ve hepsinin farklı özellikleri vardı ama hangileri olduğunu belirtmemişti. Hem hiçbir taş kitabın bahsettiği kadar güçlü olmazdı, şuan her şey ayrı bir bilinmezlikti. Bakalım yarın Hira'nın kanını kitaba akıtınca belki kitap kendini açardı, bizde daha anlaşılır ve geniş bilgiler edinirdik. Bu günlük bu kadar yeter diyerek kitabı kapattım ve çocukları dinlenmeye gönderdim. Yaradan yardımcımız olsun, bu kadarcık çözdüğümüz kısım da bile bizi zor zamanların beklediğini anlamıştım. Bende çocukların arkasından ayaklanarak odama dinlenmeye çekildim.
HİRA= Bugün erkenden kalkarak bütün işlerimizi hallederek yaşlı büyücünün yanına döndük. Akşam Ateş ile de konuşmamız iyi olmuştu, en azından benim kafamdaki bir sorun azalmıştı. Şimdi de ikincisini halletmek için evdeydim, Ateş'te buradaydı anlaşılan yaşlı büyücü onu da çağırmıştı. Ateş'i izleyen bakışlarımı yaşlı büyücüye çevirdim, kitabı masanın üzerine koyarak beni de yanına çağırdı. Kitabın kapağında dört köşeli bir yıldız vardı, yıldızın köşelerinde kurtların, nemflerin, elflerin ve büyücülerin sembolleri vardı. Yıldızın ortasındaki şekle kayan gözlerim eminim kocaman olmuşlardı, benim göğsümdeki papatyanın birebir aynısıydı. Bunu fark etmemle elimi kaldırarak parmağımdaki kurt başına baktım. Buda kitaptakiyle aynıydı, Yeni farkına vardığım şeylerle kendime hayıflanmayı da es geçmedim, şimdiye kadar kitaba bir göz atsaydım çoktan bunları görmüş olurdum.
Bu kitabı alırken üzerindeki semboller ilgimi çekmiş, kesin fantastik bir kitaptır diye almıştım. Diğer aldığım kitapların arkalarını okumuştum ama buna bakmamıştım nedense, ki ben alacağım kitabın arka tanıtımını mutlaka okurdum. Yaşlı büyücü kanımdan bir kaç damla kitap için gerekli olduğunu söyleyerek, sol elimi kitabın üzerindeki yıldızın üstüne gelecek şekilde uzatmamı söyledi. Dediğini yaptım ama o çantasından ucu sivri bir bıçak çıkarınca tereddüte düşmedim desem yalan söylemiş olurdum. Canım yanacaktı yine ve benim canım çok kıymetliydi, gerçi burada yaralandığım zamanlar naz yapacağım kimse olmadığından sesimi hiç çıkaramamıştım ya neyse.
Bıçağı avucumun içindeki hayat çizgimi takip ederek kaydırdı ve ince bir çizik açtı, bir süre kanın avucuma dolmasını bekledikten sonra elimi ters çevirmemi, yıldızın içi kanımla boyanana kadar da çekmememi söyledi. Yanan canımla yüzümü buruştursam da dediğini aynen yerine getirdim, yeterli olduğuna kanaat getirmiş olmalı ki elimi kitabın üzerinden kendine doğru çekerek önceden hazırladığı bez parçalarıyla sardı. Ben de bu sırada kitaba pür dikkat bakıyordum, ne görmek istediğimden emin değildim ama genelde filmlerde böyle sahnelerde inanılmaz şeyler görürdük. Belki de hiç bir şey olmayacaktı hala bir değişiklik yoktu, tam ağzımı açarak boş yere uğraştığımızı söyleyeceğim sırada açılan ağzım daha da büyüyerek öyle kaldı. Yıldızın içindeki kan azaldı, azaldı ve sonunda sanki hiç yokmuş gibi kayboldu. Şuan açılan ağzıma büyüyen gözlerimin de eşlik ettiğinden emindim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gecenin Kızı
Fantasi"Ruhun ruhuma vurgun, bedenin bedenime mahkum, canın canımla bütün alfa. Söyle bu kadar aitlik olur mu ? " dedim. Alfanın cevabı gecikmedi. "Ömrün ömrüme bağlı, kaderin kaderime yazılı, bedenim bedenine muhtaç, ruhum ruhuna mühürlü lunam" dedi. Ama...