Bölüm 39

243 24 1
                                    

HİRA= Güneş semadaki yerini alıp ay kendini saklarken Ateş olduğu yerden yani bacaklarımın arasından hala çıkmış değildi. Tamam ben kendim kaşınmıştım, tamam ne o bana doyabiliyordu ne de ben ona ama galiba eş dönemindeki yalnızlığının acısını çıkarıyordu. Öyle değil de normali bu ise işte o zaman kırk araba çalıyla yanmıştım. Çünkü şu an bedenimi yorgunluktan hareket ettiremiyordum. Kolumu kaldıracak takatim bile kalmamıştı.

Ateş kendini yatağın boş kısmına attığında beni de göğsüne çekip yatırdı ve başımın üzerine öpücük kondurdu. Sonrası mı, zar zor açık tutabildiğim gözlerim kapanmıştı. Uyandığımda gözlerimi açamıyordum. Göz kapaklarım sanki açılmasınlar diye japon yapıştırıcısıyla yapıştırılmıştı. Kalkmak için yatakta bedenimi sol tarafa çevirdiğimde bütün bedenim sızım sızım sızladı. Gözlerim anında kısılırken, yüzümün de hoşnutsuz bir ifade aldığına emindim.

Tamrım sanki üstümden tır geçmiş gibiydim. Zorda gelse yataktan kalktım ve hala açılmamak için direnen gözlerimi iyice açtım. Perişan haldeydim ve bu halden kurtulmak için daha bi bu kadar uyusam anca kafi gelirdi. Şimdi benim yıkanıp temizlenmem gerekiyordu. Odada bulunan küçük banyoya girdim hemen. Köye döndüğümüzde ilk işim kendi odamıza bundan bir tane yaptırmak olacaktı. Odada banyo demek rahat mahremiyet demekti.

Bu küçük banyonun tam karşı duvarının önünde tahtadan bir küvet vardı. Adını bilmiyordum ama benim dünyamda bunun modern ismine küvet diyorduk ve buda onun ilkel haliydi. Tahta küvete yaklaştığımda yarısına kadar suyla dolu olduğunu gördüm. Bu  durum  yüzümde kocaman bir  gülümsemeye neden oldu. Ateş beni yine düşünmüştü.

Parmağımla suyun sıcaklığını kontrol ettim. Su ılıktı ve işimi görürdü. Gerçi soğukta olsa yıkanacaktım. Çıkıp su arayamazdım. Çünkü utanırdım. Sanki ne yaptığımızı anlayacaklar gibi gelirdi bana. Hemen suyun içine girip yıkandım. Yıkanırken vücudumda oluşan morluklarda gözümden kaçmadı. O kadar sert ve vahşi birleşmelerin sonucu böyle oluyordu sanırım. Şikayet edecek yüzüm yoktu, bunu kendim istemiştim ve o sertleştikçe itiraz da etmemiştim.

İşim bitince küvetin kenarında duran peştamalı vücuduma sarıp banyodan çıktım. Vücudumu kuruladıktan sonra çantamdan kıyafetlerimi çıkararak giyindim. Saçlarımı peştamalla kurulayıp bir güzel taradım. Banyo iyi gelmişti sanırım şimdi kendimi daha iyi hissediyordum. Dün giydiğim kıyafetleri kaldırırken Ateşe aldığım bilekliği de  ona vermek için alarak belime sıkıştırıp odadan çıktım.

Bizimkileri bulmak için önce toplantı odasına baktım ama yoktular. Sonrasında merdivenlerden inip sarayın bahçesine çıktım. Şimdi sesleri kulaklarıma dolmaya başlamıştı. Sarayın sağ tarafına doğru yürüdüm. Kocaman bir çardakta hepsi oturmuş muhabbet ediyorlardı. Ateş beni hissettiği gibi kalkıp yanıma geldi. Kolunu belime sararak  çardağa yürüdük yan yana ve boş olan bir yere oturduk.

Hava kararmaya başlamıştı ve çardağın yanlarına astıkları meşaleler geceyi karşılamak için hazırlıktı anlaşılan. Bu da demek oluyordu ki ben bütün gün uyumuştum. Ezra'nın " Hira Ateş rahatsız olduğunu söyledi şimdi daha iyi misin" demesiyle ona baktım. Dili bunu söylüyordu ama kalkan kaşı ve suratında ki sinsi sırıtışı her şeyi anladım der gibiydi. Kulaklarıma kadar kızardığıma emindim ama bu davranışının karşılığını en yakın zamanda ondan çıkaracaktım.

Kıstığım gözlerimle gözlerinin ta içine bakarak " dinlenmeden yapılan bir yolculuğu daha bedenim kaldıramadı sanırım, çok halsizdim, sonuçta ben bir kurt değilim" dedim. Hala birbirinden ayrılmayan gözlerimizle Ezra ile  birbirimize meydan okurken Aysa " geçmiş olsun alışık değilsin ondandır canım" dedi. Bakışlarım ona döndüğünde ise onun oturduğu yerden kalktığını gördüm ve " biz seninle kadimleri ziyaret edelim Hira " dedi.

Gecenin KızıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin