Bölüm 48

211 16 7
                                    

HİRA= Ateş'e sen ne diyorsun bakışı atarken, bir yandan da nasıl benim gibi kokacağını kafamda düşünüyordum. Benden başka biri nasıl bu diyara geçebilirdi ? Tamam nefilim kapıların hepsini açtığında alemler birleşecek ve kapılar devamlı açık olduğu için, tabi ki dengeler değişecek ve alemler birbirine karışacaktı. Tabi alemler birbirine karışmaya başladığında sonucunun ne olacağı belli değildi. Yaşlı büyücüye kalırsa alemlerin sonuydu. Ama dört kapı kapalıydı ve açık olandan kim geçmiş olabilirdi ve eğer geçtiyse nasıl geçebilmişti. Ben geçtiğim zaman bile kanlı ay gecesiydi ve kapı taşlarından biri bendeydi ve hatta kapının bedeli olarak ta Mete canından olmuştu. Kısacası nefilim sayesinde geçmiştim.

Ben kafamda bu düşüncelerle cebelleşirken karşıdan gelen kıza dikkat kesildim. Bekçiler onu tam ortalarına almış getiriyorlardı. Kızı baştan aşağıya incelemeden edemedim. Ama gördüklerim karşısında da şaşırdım. Ağzım o şeklini alıp açılırken gözlerim sanırım biraz büyümüştü. Bakışlarım onu inceledikten sonra hemen Kutan'ı bulurken onu da sanki ilk defa görüyormuşum gibi inceledim. Benim onların üzerindeki incelemem bittiğimde onlarda tam karşımıza gelip durmuşlardı. 

Hepsinin üzerinde gözlerimi gezdirdiğimde, konuşmaya niyetleri olmadığını da anladım. Ya da  belki de hepsinden önce ben konuşmaya balıklama atladığım için bana öyle gelmişte olabilirdi  neyse. "Merhaba ben yaradılışın kitabının koruyucusu ve " dönüp Ateş'i işaret ettim "Gümüş dişler klanının alfasının  eşi Hira". Ateş'in eşi olduğumu neden söylediğim ise  onu tanımadığım bir dişiden kıskanmamdan sebepti. Ne yapayım kız boylu poslu güzeldi. Ve ben Kızıltan sayesinde dişilere baya şüpheli yaklaşıyordum sanırım. Yada kıskançlık damarım tutmuştu. Gerçi bu kadara kadar kıskanç biri  de değildim . Galiba alem değişikliği yaptığımda  huyum suyumda değişmişti.

Hemen ardından diğerlerini göstererek hepsini ismiyle tanıtıp," bunlarda bekçilerim" dedim. Önce benden başlayarak tanıttığım kişileri baştan aşağıya süzdü. Bunu Kutan'a da yaptığı sırada Amil Kutan'a yaklaşarak koluna girdi. Birilerinin de benden aşağı kalır yeri yoktu, Amil bölgesini işaretliyordu resmen. Normalde gözleri Tara'nın üzerinden ayrılmayan Alex ise karşımızda ki kıza bakarken donup kalmıştı. Tamam Alex normalde de donuk buz gibi biriydi ama sanki bu hali bi değişikti. Hem hepsi onları tanıttığımda başlarıyla selam verirken Alex vermemişti. Bu da gözümden kaçmamıştı, neyse çıkardı kokusu yakında. Keşke  Ezra burada olsaydı, o zaman bir şeyleri daha çabuk öğrenebilirdik.

 Bakışlarımı kızın üzerine sabitleyerek " peki sen kimsin" dedim. Sesim normalden daha heyecanlı çıkmıştı. Çünkü o benim dünyamdan geliyordu, belki başka şehirdendi ama yine de orasıyla ilgili bir şeyler duymak ,konuşmak istiyordum. Benim tepkimin tam tersi bir şekilde  kız yüzüne soğuk bir gülümseme kondurduktan sonra " merhaba ben Arjin , tanıştığımıza memnun oldum" dedi. Yüzünde ki soğuk gülümsemeye bakacak olursak memnun olma kısmında ciddi olmadığını söyleyebilirdim. Gerçi biz ona yabancıydık, iyi miyiz kötümü bilemezdi ve böyle davranması normaldi. 

Dikkatimi çeken bir diğer şey ise gümüş dişler klanı demiştim, koruyucuyum demiştim ve bekçiler demiştim ama kız bunları sorgulamamıştı bile. Sanki bunları biliyor gibiydi. İlginçti hem de çok ilginç. Bu kızda dikkatimi çeken birçok şey vardı. İsmi de onlardan biriydi. Kızın ismi okuduğum bir kitapta karakterlerden birinin adıydı ve ben çok beğendiğim için anlamını araştırmıştım. Anlamı yaşam ateşiydi. Tara'nın sesiyle ona döndüm, Tara tam bir prensese yakışır şekilde baskın bir sesle gece oturduğumuz yeri göstererek" bizimle otur ve bize burada nasıl ve neden bulunduğunu anlat " dedi. Sözleri emir niteliğinde  buz gibi olsa da , yüzünde sıcacık güzel bir gülümseme vardı. Bu görüntüyü bir kaç kelimeyle anlat deseler kış güneşi derdim kesin.

Gecenin KızıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin