YENİ BİR BÖLÜMLE YİNE BERABERİZ ARKADAŞLAR OY VERMEYİ VE YORUM YAPMAYI UNUTMAYALIM İYİ OKUMALAR 🖤
HİRA = Ateş karşımızdaki ormanı göstererek geldik dediğinde beş günlük yolumuzu tamamlamıştık. Yol çok yorucu geçmişti, atlarımıza su vermek ve yemek yiyebileceğimiz o kısacık zamanlar dışında hiç durmamıştık. Bana kalsa mola verip biraz uyumayı tercih ederdim ama Ateş belli ki hiçbir sorunla karşılaşmadan yolculuğumuzu tamamlamak istemişti. Neyse şimdi buradaydık ve ben rahat bir yatakta yatmak için sabırsızlanıyordum. Nedeni ise at üstünde yapılan beş günlük yolculuk sonrası artık sızlamayı çoktan geçmiş ve ağrıyan her bir kemiğimdi. Arabaları daha çok özlemiştim bu yolculuğumuzda doğrusu, ben ne kadar rahattaymışım da haberim yokmuş. Şimdi kendi alemimde sahip olduğum her şeyin kıymetini daha iyi anlıyordum ama artık kıymeti yoktu sanırım bu farkındalığın. Ben artık buradaki imkanlarla yetinmek zorundaydım.
Ormana yaklaştığımızda kulaklarımı sağır eden ulumalar başlamıştı bile, bununla birlikte bende daldığım iç hesaplaşmamdan çıkmıştım. Önümüze çıkan bir kurdun eliyle onu takip etmemizi işaret etmesiyle ormana giriş yaparak onu takip etmeye başladık. Etrafıma bakınıyordum ama ne bir ev ne de eve benzer bir şey göremiyordum. Ateş' e sorabilirdim ama onunla birlikte büyücüler hariç herkes duyacağı içinde çekiniyordum. Yarım günlük bir zamandan sonra gözlerimin önüne serilen görüntüye hayran kalmamak elde değildi. Ateş atından inerek beni de indirene kadar bu muhteşem yeri incelemeyi sürdürdüm. Buraya geldiğimden beri okuduğum fantastik kitapların birinin içindeymişim gibi hissetmem normaldi sanırım. Tamam şizofren değildim ama ne bileyim buda imkansızdı ve ben imkansızı yaşıyordum. Belki de o yüzdendi her şeyi uzun uzadıya incelemek istemem.
Atlardan herkesin inmesiyle yaşlı büyücü, Ateş, Şevval ve ben önümüzdeki kurdu takip ederek yürümeye başladığımız sırada, yakışıklı uzun boylu bir adamla güzelliğiyle melekleri kıskandıran elf prensesinin bize doğru geldiğini gördüm. Ak şehir bizim köyden daha yakın olduğu için sanırım elfler bizden önce gelmişti. Bizim tam önümüzde durduklarında yakışıklı adam konuşmaya başladı "hepiniz fianna klanına hoş geldiniz, yorgunsunuz buyurun hemen eve geçelim" dedi. Tam yürümek için niyetlenmiştik ki duyduğumuz ulumayla öylece kala kaldık, yine ne oluyordu acaba. Ateşe çevirdiğim sorgulayan bakışlarıma cevap bizi karşılayan yakışıklı adamdan gelmişti, hem de gülerek. Sanırım bu klanın alfası oydu, " birisi mührünü buldu sonunda". Onun sözlerinden sonra etrafıma bakınmaya başlamıştım bile, kim kime mühürlenmişti acaba ve acaba aynen kitaplardaki gibi miydi bu olay.
"Ne gelirse meraktan gelir insanın başına Hira bu kadar meraklı olma" amannnn yine iç ben beni yargılamaya başlamıştı. Ne yapabilirdim merak ediyordum işte. Sağ tarafımızdan gelen kurt adamı görmemle Ateş' e biraz daha sokuldum, bu kurt neden bize doğru geliyordu ki. Ateş' e baktığımda onun da güldüğünü gördüm. Ya bir ben mi anlamıyordum kimin mühürlendiğini, herkesin yüzünde bir gülümseme vardı. Resmen ingiliz kalmıştım şuan yaşanan olaya. O sırada yanımızda olan Ezra' ya gözlerim takıldı, resmen taştan heykele dönmüştü ve gelen kurt adama nefes bile almadan bakıyordu.
İşte şimdi bendeki köşeli jeten her zaman ki gibi anca düşmüştü, hepimiz Ezra dan birkaç adım uzaklaştık. Gerçi beni çekiştirerek Ateş uzaklaştırmıştı, yoksa hiçte uzaklaşmaya niyetim yoktu. Başka bir klandaki kurt kızımızı bizden alacaktı, kardeşim yerine koyduğum kızı hem de. Kurt adam Ezra'nın etrafında döndü. Sanki her bir santimini itinayla inceliyordu ve kurdun gözlerindeki bakış sanki ömrünce aradığı ve bulamadığı şeyi şimdi bulmuş gibiydi. İmrenmedim desem yalan söylemiş olurdum, acaba Ateş' te beni bulduğunda böylemi bakmıştı bana. Sonra ne mi oldu? Ezra Ateş' e baktı, Ateş başını tamam anlamında saldığında onu pür dikkat izleyen kurda doğru bir adım attı ve kurt sanki bunu bekliyormuş gibi kolundan tutarak Ezra'yı götürdü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gecenin Kızı
Fantasia"Ruhun ruhuma vurgun, bedenin bedenime mahkum, canın canımla bütün alfa. Söyle bu kadar aitlik olur mu ? " dedim. Alfanın cevabı gecikmedi. "Ömrün ömrüme bağlı, kaderin kaderime yazılı, bedenim bedenine muhtaç, ruhum ruhuna mühürlü lunam" dedi. Ama...