Bölüm 12

461 41 0
                                    

BÜYÜCÜ= Alemler arası gezintimden döneli bir hafta geçmişti. Gördüklerimden hiç hoşnut kalmamıştım. İlk alemde Nefilimi görmüş, uzun bir süre onu izlemiştim. Önce bir yere gidip bir şeyler aradı bulamamış olacak ki çok sinirlendi. Sonrada bir insan kızıyla uzun bir vakit geçirdi. Kızı işaretlemişti, kızın aurasında bunu görmüştüm. Karanlık prens bir işler karıştırıyordu ve benim gördüğüm imgelerle bağlantısı olduğunu düşünüyordum. Birkaç parçayı çözmüştüm aslında, ayın kızıla bulanmasından bahsetmişlerdi buda demek oluyordu ki alemler arası kapılarla ilgiliydi. Gördüğüm imgelerden biri de buydu ama ben şu ana kadar bunu Nefilime bağlamamıştım.

Nefilim kapıları açacaktı, buda demekti ki yaradılışın kitabını arıyordu ve bulamamıştı. Şimdi anlaşılmıştı neden o kadar sinirlendiği. Her şey yavaş yavaş anlaşılmaya başlamıştı ama kız , o ayrı bir konuydu. Düşündüğüm gibiyse kesinlikle yasaktı, nefilim ve insan olamazdı. Ama nefilimin düşüncesi buydu onu boşuna işaretlemezdi, bu tarafa alacaktı onu." Ah kara prens neler düşünüyorsun gene" diye sesli düşünürken içeri Yula girdi. "Baş büyücü" deyip beni selamladı ve " neler oluyor yardımcı olabileceğim bir şey var mı ?" diye sordu. "Gel otur şuraya olanları anlatayım" deyip yanıma elimle vurdum, olanları başından sonuna anlattım.

Yula" engel büyüsü yapalım, kapının açılacağı iki yer var birinci Aydınlık Orman ama orada açmaz elflere çok yakın. Tek kalan yer Lanetli Orman oraya da gidip engel ayinini yaparız, ayin tamamlanınca kapıları istese de açık tutamaz" dedi. Gülümsedim ona güzel fikirdi, boşuna seçmemiştim çıraklarımı akıllıydılar. Yula'ya hemen gidip Şevval'i bulmasını ayin için hazırlıkları yapıp hemen yola çıkacağımızı söyledim. Her şeyi çabucak halletmiş, malzemeleri çantalarımıza doldurup, Yula'nın ayarladığı dört savaşçıyı da yanımıza alıp yola çıktık.

En kısa zamanda bu iş bitmeliydi kanlı aya çok az zaman kalmıştı. Kaybedecek zaman yoktu. Bir buçuk günde lanetli ormana varmış, yolda da hiç bir sorun yaşamamıştık. Ormanın sınırından yirmi adım kadar içeri girdik. Çok dikkatli olmalıydık olurda tek bir kızıl pençeye denk gelirsek, planımız bozulurdu. Kokumuz fark edilmesin diye hazırladığımız iksiri ormana girmeden sürdük. Hazırladığımız tılsımları çember şeklinde denk gelecek ağaçların altlarına  gömdük. Bu ara da savaşçı büyücüler etrafı kolaçan ediyor olası bir aksilik durumunda müdahale etmek için hazırda bekliyorlardı. 

Yakın zamanda yapılan savaştan tabi ki haberim vardı. bütün alemleri görüpte kendi alemimi görmemen mümkün müydü ? Kızıl pençeler ne kadar büyük kayıplar verseler de hala buradaydılar hissediyordum. Yardımcılarımla çemberin ortasına geçip, tütsüleri yaktık. Kadim sözleri söyleyip ayini tamamladık. Şimdi gönül rahatlığıyla evimize dönebilirdik.

NEFİLİM= Hira'yı son görmemin üstünden bir hafta geçmişti. Kitabı bulamamış ama ayin için hazırlıkları tamamlamıştım. Kitabı bulmak sonraya kalacaktı artık. Bu arada kalemin duvarlarının bitmesine de az kalmıştı. Her şey bir yana Hira'm yarın geceden sonra yanımda olacaktı, bana düşen o zamana kadar beni oyalayacak işler bulmaktı.

HİRA= Bir haftadır ne gelen vardı ne giden, artık gerçekten hayal gördüğüme inanmaya başlayacaktım tabi şu parmağımdaki şeritler olmasaydı. Kafamı karıştıran çok şey vardı çünkü hiç bir şeyi tamamen çözemiyordum. Ayın kızıla bulanma olayını da araştırmıştım, güneş, dünya ve ayın peş peşe dizilmesi sonucu olan bir olay olduğunu öğrenmiştim. Bu olay bazen yılda iki üç kez olabiliyorken bazen de hiç olmuyordu. Belli kesinlik yoktu yani.

Neyse bu kadar kafa yormak yeterdi, bu hafta Toprak ve Deniz geleceklerdi. İkisi de senelik izinlerine çıkmışlar kafa dinlemek için buraya kaçmaya karar vermişlerdi. Biraz temizlik yapsam iyi olacaktı, bu hafta ipin ucunu salmış yatmak uyumak araştırma yapıp yemek yapmaktan başka hiç bir şey yapmamıştım. "Totomu kaldırıp işlere başlasam iyi olurdu biraz daha oturursam vazgeçmem an meselesiydi".

Gecenin KızıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin