Bölüm 9

698 50 6
                                    

MERHABA ARKADAŞLAR YAŞLI BÜYÜCÜ İMGELERİ ÇÖZEBİLECEKMİ? NEFİLİM HİRA YI ALABİLECEKMİ ? YADA ATEŞ BU OLAYLARIN NERESİNDE OLACAK YORUMLARINIZI BEKLİYORUM. İYİ OKUMALAR 🖤

HİRA= Orman gezintisinin sonra Gece beni yatağıma kadar bırakmış, başımın üzerine bir öpücük kondurup "uyu küçüğüm" demişti. Hatırladığım son şeyde buydu zaten. Uyandığımda saat beşi gösteriyordu. Ben böyle hemen uyuyan bir insan değildim, bana büyümü yapıyordu bu adam. Kalkıp duşa girmeliydim, akşam yerlerde oturmuş sonra da ı üstümle uyumuştum. Hatta ve hatta yatağım çarşaflarını bile değiştirmeliydim. Uyuşukluğun anlamı yok diyerek kalktım çarşafları makinaya üzerimdekileri çamaşır sepetine atıp, temiz kıyafetler giyindim. Duşa girecektim dimi aman onu da yarın yapardım.

Mutfakta kendime kahve yapıp oturma odasına geçtim ,kahvemi içerken parmağımdaki üç şeridi inceliyordum. Ah ben ne kadar aptaldım adam resmen nişanımızı ilan etmişti ben ne yapmıştım hiç bir şey. Bak geliyordu yine bir atak, hemen ilaçlarımı bulup içtim. Sakin olmalı düşünmeliydim olan olmuştu sonuçta. Aptaldım aptal desene benim onayım yok, seni tanımıyorum, iyi misin kötü müsün de nerden çıkmıştı sana ne .Resmen onu görünce aptallaşıyordum ağzımdan itiraz kelimesi çıkmıyor çıkamıyordu sanki.

İnsan bir sorar sorgular ama nerde sen adamın zindan karası gözlerinde kaybol, kokusuyla sarhoş ol, sesiyle kendinden geç daha neler neler. Ay ben az önce sakin olmalıyım dememiş miydim kendime bu da neydi şimdi. "Derin derin nefes al Hira, sakinleş aferin böyle kızım devam et" ya gene başlamıştım konuşmaya kendimle olsun iyi geliyordu. Şimdi daha iyiydim, Öncelikle nişan falan fark etmezdi daha evlenmemiştim ya o öyle düşünsün fark etmezdi. Benim bundan sonra daha dikkatli olmam lazımdı, ondan uzak durmalı beni etkilemesine izin vermemeliydim, sonrada ilk planladığım gibi sorular sormaya devam etmeliydim.

Kalkıp kendime ekmek arası yaptım çok acıkmıştım ne yapayım hem aç karna kafamda çalışmazdı. içeri gireceğim sırada telefonum çalmaya başladı koşup açtım, arayan Toprak'tı nasıl olduğumu , bir ihtiyacımın olup olmadığını, hafta sonu gelemeyeceğini çünkü mağazasında denetleme olacağını söylemişti. Ben de çok iyi olduğumu ve hiç bir sorun olmadığını söyleyip kapatmıştım. Nasıl söylerdim Gece diye bir nefilimle görüşüyorum, birde Atiye teyze her şeyi biliyor ha birde geçen gece Mete geldi. Kesin inanmazdı şimdi söylediklerimi onaylayacak bir Atiye teyzede yoktu. Ya sahi Mete'ye ne olmuştu acaba, aman ne olduysa olmuştu zorba herif hak ediyordu.

Benim kafam Gece'nin o akşam ki davranışından sonra karışmıştı ya beni kurtarmıştı. Ama aklı başında davranmalıydım bana benden başka kimse yardım edemezdi. Anlatsam doktorlar şizofren teşhisi koyar bir yığın ilaç yazar ya da hastaneye yatırırlardı. "Yenimi anladım" diyen iç bene hak vermiştim. Hışımla yerimden kalkıp evi aramaya başladım, annemin bir zamanlar bana taktığı koruyucu bir muska vardı onu bulursam iyi olurdu. Her yere alt üst etmiştim ama yoktu, şehirdeki evdeydi belli ki. Artık oraya gidince bulurdum, saat ilerlemişti birazdan gece gelirdi. 

Çıkıp köpeklerin mamalarını ve sularını tazeledim, evde çayı demleyip üzerime çok sevdiğim şapkalı uzun hırkamı da alıp bir de kendime çay doldurup çardağa çıktım. Çayımı yarılamıştım ki misafirim gelmişti, "iyi geceler küçüğüm" deyip karşıma oturdu. Yine yakıyordu ortalığı dünya dışı bir güzellikti onunkisi. Hemen kendime gelmeliydim bugün neler düşünmüştüm şimdi neler düşünüyordum. Sırtımı oturduğum bankta dikleştirip "iyi geceler" dedim. Gece yüzündeki yapmacık olduğu belli olan gülümsemesiyle "nasılsın bugün neler yaptın sanki biraz durgunsun" diyerek hem soru sormuş hem de durum tespiti yapmıştı. 

Zeki adamdı şu Gece hemen anlamıştı demek ki bendeki farklılığı, çaktırmamak için yüzüme en güzel gülümsememi takındım. Direk gözlerine bakarak iyi olduğumu ama uykumu alamadığımı söyledim. Onda da bir farklılık vardı, normalde vantus gibi yapışan adam bu akşam benden uzak duruyordu gözümden kaçmamıştı. Hemen bir muhabbet açmalıydım ki arada sorular da sorabileyim, böyle zamanlarda da aklıma hiç bir şey gelmiyordu kahretsin. "Havadan sudan sor bir şeyler" diyen iç bene gözlerimi devirdim. Kendimi dinliyordum şuan, kimsenin görmediği bir adam karşımda oturuyordu daha ne kadar bulgu lazımda şizofren olduğumu kanıtlamaya birde iyi olduğumu iddaa ediyordum buda şizofrenin başka bir bulgusu değil miydi ?

"Sen neler yaptın bugün anlatsana birde merek ediyorum nerde yaşıyorsun ailen kimler bu şeyler işte, seni tanımak istiyorum" diyerek ona kocaman bir gülücük gönderdim. Bakışları dudaklarımda kalmıştı, anlıyordum benden etkileniyordu bunu lehime kullanmalıydım. Dudakları yukarı kıvrıldı, yarım bir gülüştü birazda alaycı. "Karanlık şehirde yaşıyorum, orası benim ben oranın prensiyim ve şuan şehrin sınırlarına taştan duvarlar ördürüyorum. Güvenlik açısından iyi olacak, bugün suçluların cezasını kestim ben bölgemde sorun istemem yaratanı da affetmem. Aileme gelince annemi hiç tanımadım babam ise emekli oldu diyelim. Bundan fazlasını yanıma geldiğinde öğreneceksin zaten". deyip yerinde kıpırdandı.

Kadınlık mı yoksa annelik bilmiyorum ama üzülmüştüm " yani annesiz mi büyüdün çok zor olmalı kıyamam" dedim. Yüzünde gerçek bir gülümseme oluştu "kolay değildi küçüğüm ama çok eskide kaldı" Tabi yine dayanamadım" çok eski derken kaç yaşındasın ki?". Başını önüne eğdi " beş asır diyelim" demişti. İşte bu cevaptan sonra bana bir şey oldu zaman durdu sanki öylece ona baka kaldım. Gerçi tepkisizlikte bir tepki sayılırdı dimi? Onun kahkahasıyla girdiğim transtan çıktım, benimle dalgamı geçiyordu o kaşlarımı çattım "şaka dimi ?"diye sordum. Biraz daha güldü kendini durduramıyordu sanki sonra "yüz ifadene gülüyorum küçüğüm çok şirindi, şaka değil sana yalan söylemem" dedi.

Benim balatalar yanmıştı kesin beş asır diyordu adam mezar kaçkınıydı resmen ama görünüş hiçte öyle değildi. Anın şokuyla olmalı "sen çok yaşlısın" deyiverdim. Yine güldü o gülerken ben gülüşünde kayboluyordum nasıl bir sesti anlayamıyordum. "Zaman benim için hiçbir şey ifade etmez benim zaman anlayışım sonsuzluktur küçüğüm "dedi. Şimdi bundan ölümsüz olduğunu mu anlamalıydım, yok canım beş asırdır yaşıyorum dedi ölemem demedi ki. Başka bir soru sormalıydım mesela "şu ayın kızıla boyanması kapıların açılması ne demek nasıl olacak yani ben anlayamıyorum". Kollarını masaya dayadı öne doğru eğildi " kanlı ayı biliyorsun muhtemelen işte o zaman gelince alemler arası perdeler incelir, kapılar ortaya çıkar anlamayacak bir şey yok" diyerek bu konu hakkında bir daha konuşmayacağını belirtti sanki.

Bu söylediklerini araştırmalıydım şuan aklama ay tutulmasından başka bir şey gelmiyordu. Neyse konuyu değiştirsem iyi olurdu şüphelenecekti sonra. "Mete'ye ne oldu o akşam sana sormayı unuttum" dedim. Derin bir nefes aldı sinirlenmişti sormama sanırım. "Biliyorsun çok sarhoştu bende biraz hırpalayınca kendinden geçti sanırım, sonrasında zaten senin yanındaydım bende bilmiyorum ayılınca gitmiştir" dedi. Gözlerine bakmamaya çalışıyordum beni etkiliyordu, sonrada farkında bile olmadan kendimle çelişen davranışlarda bulunuyordum. Bu onun etkisi olmalıydı başka açıklaması yoktu.

Soru cevap derken vakit geçmiş, tan ağarmaya başlamıştı. Gece ayaklandı, bir süre beni izleyip cebinden bir şey çıkarıp masanın üzerine koydu "bu senin için küçüğüm" deyip arkasını dönüp yürüdü. Çok değil on adım sonra aniden kayboldu onu izliyordum giderken görmüştüm. Artık bu kaybolmalar bile bana garip gelmiyor , beni korkutmuyordu alışmıştım sanırım. Elimi uzatıp benim için bıraktığı hediyeyi aldım. Uzun bir zincirin ucuna takılmış ateş kırmızısı bir taş vardı. Bu kolye çok güzeldi, hayran kalmıştım doğrusu ama onu takamazdım şu nişan şeysiyle alakalı olabilirdi yada beni etkileyecek bir şey olabilirdi. Şuan düşündüğüm anne nasihatine dönmüştü sanki "tanımadığın kimseden bir şey alma, bilmediğin şeyi yeme " doğruydu ama. Oturduğum yerden kalktım bugün uyumayacaktım, kendime bir kahve yapıp sonrada mezarlığa Atiye teyzeyi ziyarete gitsem iyi olurdu.




Gecenin KızıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin