HİRA= Kulaklarım yanlış duyuyor olmalıydı, bu olamazdı dimi. Yaşadığım şoktan çıkmam Ezra'nın beni kolumdan tutarak arkasına çekmesiyle son bulurken Ateş'in mağarayı inleten kükremesiyle de iyice kendime gelerek yaşadığımız ana geri döndüm. Kahretsin Ezra nefilime saldırdığında onu çok kolay hareketlerle bertaraf ederken gözleri üzerimden bir an ayrılmıyordu. "Söyle gecenin kızı nişanımıza ne oldu da seni kaybettim". Nefilimin sorusuna cevap vermeyi düşünmezken yani ne diyecektim . Ben bir başkasıyla mühürlendim, evlendim mi diyecektim. Hem şuan onun Ezra'ya zarar vermemesi daha önemliydi.
Buna engel olabilmek için hemen konuşmaya başlasam iyi olacaktı. " Gece sakın kıza zarar verme" . Nefilim nefesini sesli ve hoşnut olmadığını belirtir bir şekilde dışarı verdikten sonra "emrin olur küçüğüm" dedi. Sözleri bittiği gibi de Ezra'yı yakaladığı gibi boynunu sıkarak bayılana kadar bekledi. Bayıldığı gibi de onu yavaşça yere yatırdı ve dimdik doğrularak karşımda durdu. Karanlığın prensi karanlıkla bir bütün olmuştu karşımda. Kurt görüşüne sahip olmasam onu kesinlikle göremezdim.
Bir taraftan nefilimi gözlerken, arkadaşlarımla bizi ayıran taş yığınına göz ucuyla bakmayı da ihmal etmedim. Şimdiye kadar orasını açmaları gerekirdi neler oluyordu. Şu taşların arkasında inanılmaz güçlere sahip sekiz kişi vardı ve yine de taşlar hala yerli yerinde duruyordu. Nefilim tabi ki nereye baktığımı hemen fark etmişti. "Orasını hemen açamazlar küçüğüm baya uğraşmaları gerekecek" dedi.
Konuşurken de bir yandan beni inceliyordu. Gözleri sitresten pelerinimi sıkmış vaziyette olan ellerimde durduğunda kaşları ne kadar çok çatılabiliyorsa o kadar çatıldı. Sonrasında sanki aramızda hiç mesafe yokmuş gibi bir anda önümde belirdi. Sağ elimi eliyle tutarak yavaşça kendine çekip olabildiğine yukarı kaldırdı. Gözleri işaret parmağımdaki kurt başı şeklindeki mührümü bulduğunda ise ağzının içinde bir küfür geveledi. Tabi ki duymuştum ve dediği kelimesi kelimesine şuydu" sikerim böyle işi " .
Artık nişanımızın nasıl bozulduğunu anlamıştı. Zaten kapkara olan gözleri daha da karararak iki zifiri kör kuyuya döndü. Çok öfkeliydi ama buna rağmen elimi incinmemden korkar gibi tutuyordu." Yaradan bile seni bana çok gördü küçüğüm ama ne adaletsizliktir ki aynı benim gibi başka bir alemden olan bir başka türe eş olmanı sağladı". Sesindeki acı o kadar fazlaydı ki o an kalbim onun için bin parçaya bölündü. Onun gözüyle bakıldığında çok haklıydı.
Fakat hayat kime adil davranmıştı ki ona da davransın. Ona olumlu yaklaşmalıydım, aksi takdirde buradaki dostlarıma zarar verebilirdi. Diğer elimi onun elinin üzerine koyarak sıktım. Ellerimiz iç içeydi ve dışarıdan biri görse bizi iki aşık sanabilirdi. Ama öyle değildi kesinlikle, o annesiz büyümüş ve her şeyde şanssız biriydi ve ben onun için üzülüyordum. Sözlerine verebildiğim tek cevap " kader" demek oldu.
Nefilimin iki kara kör kuyu olan gözleri gözlerimi bulduğunda yüzünde acı bir gülümseme peyda oldu. Şuan canı yanan ve acısını annesi unuttursun diye ona bakan küçük bir çocuk gibiydi. Kara kuyuları çok şey anlatıyordu aslında bakmasını bilene. Yaşayamadığı çocukluğunu, annesizliğin acısını, şanssızlığını, öfkesini, sevgisizliğini ve en çokta bunların getirisi olan bin parçaya bölünmüş ruhunu. Kara gözlerinin birinden bir damla yaş süzüldü. Gözlerim o inci tanesini çenesine inene kadar takip etti. Dilim lal oldu, ne denir ki böyle bir durumda. Karşımda acı çekiyordu ve benim için acı çekiyordu. Fakat artık benim ona verebileceğim bir kalbim yoktu. Çoktan sahibine teslim etmiştim ben onu.
Arka taraftan taşları kaldırmak için uğraşıyorlardı, hepsinin seslerini duyuyordum en çok ta Ateş'in." Hira iyi misin ses ver delirtme beni" diyordu. Ama şimdi ona cevap vermek demek nefilimi daha çok kızdırmak, daha çok üzmek, daha çok parçalamak demekti. Bende vermedim. Nefilimin eli boynumdaki kolyenin zincirine giderek onu çekti ve çekerken de" sana verdiğim kolyeyi takıyorsun" dedi hüzne bulanan acı bir sesle. Gözlerinde bir ışık yandı sanki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gecenin Kızı
Фэнтези"Ruhun ruhuma vurgun, bedenin bedenime mahkum, canın canımla bütün alfa. Söyle bu kadar aitlik olur mu ? " dedim. Alfanın cevabı gecikmedi. "Ömrün ömrüme bağlı, kaderin kaderime yazılı, bedenim bedenine muhtaç, ruhum ruhuna mühürlü lunam" dedi. Ama...