Merhabalar!
İyi bayramlar, sizleri çok öpüyorum!
Nasılsınız?
Bu bölüm Raşit Bey ile tanışıyoruz... Hadi bakalım.
Oylarınızı ve yorumlarınızı dört gözle bekliyorum! <3
Keyifli okumalar dilerim! :*
****
Büyük kapıyı yavaşça araladığımda avucumdaki kulpu sıktığımı fark ettim. Odanın sarı ışığı her yeri netlikle aydınlatıyordu. İçerideki büyük kare yemek masasında adeta bir ziyafet vardı, anlaşılan Fethi Bey tüm marifetlerini ortaya dökmüştü. Beni ilk o fark etti ardından yüzündeki gülümseme ile ayağa kalkarak ceketini ilikledi. Seni salon beyefendisi, seni. Uzun ve zayıf bedenini masanın arkasından çıkardı ve bana doğru yürüdü, kolumu hafifçe sıktı. "Hoş geldin." Yüzündeki gülümsemeyi sürdürürken bir tebessüm ile cevap verdim ona, yeterdi. Arkası bana dönük olan iki kafa da bana çevrildiğinde bu iki adamı daha önce hiç görmediğimi anladım. Benim asıl muhatabım geleceğimin bilinciyle yerini almıştı ama kafasını lütfedip de bana çevirmiyordu. Çünkü bir kaplan avının ne zaman ve nasıl geleceğini her zaman bilirdi o yüzden gelmiş mi nasıl gelmiş diye bakıp kontrol etmezdi. İsterdi ki tuzağına düşsün ve kıvransın. Bir gerçek vardı ki Raşit bunu hep atlıyordu. Ben, Raşit'in boğazına takılırdım. Ona av olmaz, tuzak olurdum. Hastalığına rağmen elindeki rakı kadehinden büyükçe bir yudum aldı ve eliyle beni takdim etmek için hazırlandı. "İşte! Kızım, Lavin Feray Menderes." Bu sırada sandalyelerinden kalkmış olan iki adama kibarca tebessüm ettim, başlarını eğerek selamımı aldılar.
Raşit Menderes büyük adımlarıyla bana yaklaştı, siyah çizmeleriyle altındaki zemin tahtalarını gıcırdattı. Elini belime atarak beni kendine çekti. Yalandan kucaklaşma midemi yeniden bulandırdı. "Ben de seni bekliyordum." Diyerek kulağıma fısıldadı. Soğuk gövdesini ve güçlü kollarını bedenimde hissettim.
Başımı diğer yanağına çevirirken; "Beklersin tabii. Kinini ve nefretini benim olana akıtmaya çalışmışsın. Zehrini doğru adrese saç diye geldim." Dedim fısıldayarak. Burnundan sesli bir nefes aldı, benden rahatsız olduğu o kadar belliydi ki içimden güldüm bu haline. Yazık. Bu rahatsızlığı hiç bitmeyecekti.
"Gelmişsin ama tozunla çamurunla gelmişsin. Mesajım açık ve netti. O ağaç kesilecek." Yalandan bir kahkaha atarak ondan uzaklaştım bununla beraber yüzündeki memnuniyetsiz ifadesi büyüdü. Misafirlerinin dikkatini çekmemek adına çabuk toparlandı.
"Raşit Bey yine nasıl da komiksiniz ama anlattıklarınız gerçek değil ve gerçek de olamayacak kadar komik maalesef." Benden uzaklaşarak masadaki yerini aldı. Bu sırada Fethi Bey pencerenin kenarındaki deri sandalyeyi masanın başköşesine taşıdı. Sandalyeyi göstererek oturmamı rica etti. Bu ricayı karşı çaprazımdaki adam daha da rahatsız olsun diye kabul ettim.
Yanımdaki iki adama döndüm, "Kusura bakmayın gelişim plansızdı ancak Raşit Bey'in beni göresi gelmiş. Takdir edersiniz ki kendisini kırmam büyük bir ayıp olurdu. Tanışamadık sizinle de."
Hemen sağımdaki esmer, siyaha yakın renkli gözleri olan adam tüm kibarlığı ile bana döndü. "Aksine memnun olduk sizinle de tanışma fırsatı yakaladığımıza. Bugün üretim seranızı görme şansımız olmadı ama namını çok duyduk. Ben, Özdemir ve ortağım Ali. Arazinin bu dönemki peyzaj mimarlarıyız." Söylediklerine karşılık dudaklarımdaki gülümsenin gözlerime yansıdığını hissettim. Raşit'in yanında bunları üçüncü bir gözden duymak beni keyiflendirdi zaten bildiğim gerçekleri bir kez daha bana hatırlattı. İçindeki öfkesinin büyüdüğünü buradan hissettim ve daha da keyiflendim. Sandalyeme yaslandım ve bacak bacak üstüne attım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAKAMOZ
Romance12 yaşındayken şöyle bir cümle okumuştum ve bana öyle derinden dokunmuştu ki... Kalbimdeki sızıyı dün gibi hatırlıyorum. 'Perdeleri güneş yıpratır çocuk, kızlarıysa babaları.'* Ben yıpratılmamıştım bile. Benim canıma kastedilmişti, aldığım nefese gö...