7.BÖLÜM

478 56 7
                                    

Merhaba,

Nasılsınız? Umarım herkesin keyfi yerindedir.

Yorumlarınızı dört gözle bekliyoruuum!

Keyifli okumlar :*

****

Raşit bana bakmaya devam ederken sabırsızca bacağımı sallıyordum. Dişlerimi sıktığımı sonradan fark ettim ve çenemi gevşettim. Alacağım cevapların ağırlığını tartamadığım için kendimi duyacaklarıma hazırlıyordum. "Hadi, Raşit." Söylesin istiyordum. Bir an önce cevaplarımı almak ve her ne kadar umursamadığımı kendime söylesem de cevaplarımın bilincinde hayatımı yaşamak istiyordum.

Hayatımdaki bu anlamsız boşlukları doldurmak benim hakkımdı. Bu yaşımda beni bir şekilde dünyaya getiren iki insanın neden böyle ruh hastası olduğunu bilmek benim hakkımdı.

Yedi yaşındayken alevlerin içine neden terk edildiğimi bilmek zorundaydım. O alevlerin izlerini nasıl vücudumda taşıyorsam nedenlerini de sırtımda taşırken bilmeliydim. Sağ bileğimin içindeki yanık izini boydan boya okşadım. Daha dün yanmış gibi sızladığını hissettim.

Beynim karıncalanıyordu. Söylesin ve bitsin.

Sıkıntılı bir nefes aldı ve krizi başladı. Şiddetle öksürüyordu, öksürüklerinin arasında maskesine uzanmaya çalışıyordu.

Ona bilerek yardım etmiyordum çünkü bir gün içimdeki ona karşı olan son insanlık kırıntısıyla yine böyle bir kriz anında ona yardım etmek istemiştim. Ancak benden gelecek olan yardımla kendi nefesinde ölürmüş daha iyiymiş. O zaten benim nefes aldığımın bilincinde her güne nefret ile uyanıyormuş. Bir de benim sayemde nefes aldığını bilmek istemezmiş. İşte o zaman ölürmüş. Geber o zaman demiştim. Geber!

Hatırladıklarımla öfkem kanıma sızdı ve vücuduma yayıldı. Aldığım nefes öfkemi güçlendiriyordu. "Cevap ver bana! Susma karşımda Raşit. Cevap ver!" Maskesini zar zor taktı. Hırıltılı nefesler aldı.

Akciğer kanseri ne durumdaydı bilmiyordum zaten umurumda bile değildi. Onun bu hastalığı bana hayatta hiçbir şeyin yarına kalsa da yanına kalmadığını anlatıyordu.

Raşit'in bana yaptığı hiçbir şey yanına kalmıyordu. Aksine ben de izin vermezdim.

Öksürüklerinin arasında "Nevbahar'a sorsana. O anlatsın sana," dedi ve maskesini tekrar yerleştirdi.

Topuğumla yere vururken ona güldüm. "Sormadığımı da nereden çıkardın. Onun keyfi yerinde olduğu için cevaplarla pek ilgilenmiyor." Maskesinin ardından güldü. "Benim keyfimi bozduğun gibi onun da keyfini bozsana." Dediklerine karşılık başımı sağa yatırdım ve soluk yüzünde gözlerimi yavaş yavaş gezdirdim. "O senin gibi akılsızlık yapmıyor. Nevbahar senden akıllı. Yoluma çok nadiren çıkar onda da istekleri başkadır öyle uğraştırmaz beni. Keşke onu örnek alsan." Dediğimde başını usul usul aşağı yukarı salladı. Eliyle kapıyı gösterdi bana. Yerimde inatla kıpırdamadım.

Gözlerini patlattı ve kaşlarını çattı. Ay, nasıl korktum nasıl! Bu yaptığına burnumdan güldüm.

"Bugün yeterince birbirimize maruz kaldık. Git, Lavin. Benim sinirlerim iyice laçkalaşmadan git."

"Cevaplarımı almadan hiçbir yere gitmeyeceğim." Dedim ve iki avucumla ahşap masasına sertçe vurarak öne eğildim. O uğursuz yüzü burnumun dibindeydi. Tiksinerek baktı. Aynı şekilde baktım. Midemi bulandırıyordu. "Ayrıca senin sinirlerin laçkalaşsa kaç yazar?"

Maskesini yavaşça yüzünden çekti. Gözlerimizi bir an olsan birbirimizden ayırmadık, onun hırıltılı nefesleri benim sakin nefeslerime çarpıyordu. Üstündeki toprak kokusunu ve tıraş losyonun kokusunu soluyordum.

YAKAMOZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin