Merhaba,
Nasılsınız? Umarım her şey yolundadır ve sağlığınız yerindedir.
Her şey olmasını beklediğimiz gibi değilse bile o zaman bölümle hayata biraz ara verelim... Sonra devam ederiz her şeye. :)
Bazen yazarken kendimi çok eleştiriyorum. Bunu neden anlattığımı soracak olursanız burada kalmasını istiyorum. Unutmamam için...
Çuvaldızı ve iğneyi yazarken kendime batırıyorum sonra yazmak için oturduğumda canım acıyor ve yazamıyorum. Benim sığınağım yazmak demiştim. Sığınak her şeyi kabul eder, benim sığınağım da beni kabul edecektir diye düşünmek istiyorum.
Biliyorum, hatalarım vardır ama iyi yaptığım şeyler de olmalı.
O yüzden demek istiyorum ki bazen çuvaldızı ve iğneyi sadece yastığa batıralım. Devam edebilmek için...
Keyifli okumalar dilerim. <3
Bölüm şarkısına ve yıldıza tık tık :*
****
Çiftliğin ana demir kapısının önünde 15 dakikadır kapının açılmasını bekliyordum.
Normalde güvenlik kulübesinde oturan ve kapıyı açan Akif Abi ortalıkta yoktu. Sıkıntıyla ofladım.
Hayır, kapıyı elimle açabilsem açıp geçecektim ama böyle açılmıyordu. Üstünden atlasam bisikletim dışarıda kalacaktı. Ayrıca, çiftliğe gelen insanlar içeri nasıl girecekti?
Ortalıkta asılı olan bir not da yoktu. Bu sorumsuzluk beni sinirlendiriyordu.
Boğazımı temizleyip beni duymaları için birilerine seslendim ama kimseden ses seda çıkmadı.
Bisikletimi elimle kavradım ve öne arkaya oynattım. Kaldırabilir miydim?
Neden olmasın...
Sabır.
Bisikletimi demir kapıya yasladım ve atlamak için hazırlanmaya başladım.
Siyah pantolonumun belini iyice yukarı çektim ve bugün şiddetli bir yağmur beklendiği için giydiğim yağmurluğun önünü bir yere takılmaması için kapattım. Hazırdım.
Demir kapı dikdörtgen şeklindeyken boyu göğsüme kadar geliyordu.
Alt demire ayaklarımı yerleştirdim, bir bacağımı attım ve ata biner gibi kapıya oturdum. Halime gülmeden edemedim. Nelerle uğraşıyordum?
Sabah sabah güne başlamayı tabii ki de böyle isterdim (!)
Diğer bacağımı da atıp bedenimi çevirdim ve aşağı zıpladım. Sonunda girmiştim ama bisikleti yukarı çekip çekebileceğimden emin değildim.
Tam o sırada arkamda birinin koştuğunu ve bana seslendiğini duydum. Akif Abi nihayet gelebilmişti.
Sert çıkışmamak adına derin bir nefes aldım, ona döndüm.
Yüzü oldukça mahcuptu.
Koşmaktan kızaran yanaklarıyla yanıma geldi, ellerini önünde bağladı. "Lavin Hanım kusura bakmayın," diye mırıldandı içine kaçan sesiyle.
"Yani Akif Abi önemli bir nedenin vardır diye düşünmek istiyorum." Benden kaçırmakta olduğu gözlerini yakaladım.
"Raşit Bey'in durumu böyle olunca..." Sesi sonlara doğru kısıldı. İşleri boşluyoruz diyemeyeceği için cümlesini tamamlayamadı.
"Ne oldu Akif Abi?" Kaşlarım havalandı.
"Arkadaşlardan bilgi almaya gitmiştim Lavin Hanım." Sabırsızca başımı salladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAKAMOZ
Romance12 yaşındayken şöyle bir cümle okumuştum ve bana öyle derinden dokunmuştu ki... Kalbimdeki sızıyı dün gibi hatırlıyorum. 'Perdeleri güneş yıpratır çocuk, kızlarıysa babaları.'* Ben yıpratılmamıştım bile. Benim canıma kastedilmişti, aldığım nefese gö...